Akçeden YTL'ye, YTL'den TL'ye Türk parasının macerası

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Muhammed ÖRTLEK / Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Uzmanı Fatih Üniversitesi Hastanesi İnsan Kaynakları ve Kalite Yöneticisi

Türkiye, 24 Ocak 1980'den bu yana kayıtdışı ekonomiyle kalkınma modelini uyguluyor. Bu modelin özü "vergi alma borç al, vergi alma oy al" ilkesine dayanmaktadır. Bu da kontrolü bir yana bırakıp sadece serbestleşmeyi hayata geçirmiştir. Servet beyannamesi, gider esasına göre kontrol, Türk parasının kıymetinin korunması hakkındaki kanun gibi yasal kontroller ortadan kaldırılması borçların artmasına neden olmuştur. Liraya konan her bir sıfır borçları geleceğe erteleme olarak yorumlandı. Kamu borçları artarken Merkez Bankası daha çok para basarak emisyon hacmini yükselmesine neden oldu. Para otoritelerinin önünde iki seçenek vardı: ya daha fazla sıfırlı banknot basacaklar ya da paradan sıfır atmaları gerekiyordu. Onlarda paradan sıfır atmayı tercih ettiler ve 01 Ocak 2005 itibariyle YTL tedavüle girdi.

Geçmişe baktığımızda para ve para politikalarında çeşitli dönemler yaşanmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

İlk Osmanlı parası akçe 1326 yılında, ilk altın sikke Sultani ise 1477 yılında bastırıldı. "Kaime" adındaki ilk banknotlar 1843 yılında bastırıldı. Bu banknotlar Hazine bonosu yerine de kullanılabiliyordu.

1844 yılında "Usulü Cedide Üzere Tashihi Ayar" kararnamesiyle "mecidiye" adında standart hale getirilmiş yeni altın ve gümüş paralar bastırılarak iki metalli para sistemine geçildi.

1856 yılında İngiltere Kralı'nın bir fermanı ile İngiliz sermayeli Osmanlı Bankası "Ottoman Bank" kuruldu. Merkezi Londra'daydı. Osmanlı Bankası'nın faaliyetleri küçük miktarlarda kredi vermek, hükümete avans vermek ve bazı Hazine bonolarını iskonto etmekle sınırlıydı.

Osmanlı Bankası, 1863'te önce kendisini feshetti. Daha sonra Bank-ı Osmanii Şahane adını alarak, İngiliz ve Fransız ortaklığı şeklinde yeniden örgütlenerek bir devlet bankası niteliğini kazandı. Banknot basma imtiyazı ve tekeli otuz yıl süreyle Bank-ı Osmanii Şahane'ye verildi.

1879 yılında iki metalli para sistemi terk edildi ve tek metalli para sistemi yürürlüğe girdi. 100 kuruş değerindeki Osmanlı altını yeni para birimi olacaktı.

Tevhid-i Meskukat Kanunu uyarınca 1916 yılında yeni bir para reformu yürürlüğe girdi. Reform altına dayalı tek metalli para sistemi öngörüyordu. Para birimi "kuruş" oldu. 1 lira 100 kuruşa eşitlendi.

11 Haziran 1930 tarih, 1715 sayılı Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu uyarınca, Merkez Bankası 15 milyon sermayeli bir anonim şirket olarak kuruldu. Merkez Bankası'nın temel amacı ülkenin ekonomik kalkınmasını desteklemekti.

Merkez Bankası Banknot Matbaası, 1958 yılında faaliyete geçti ve tüm banknotların basımı gerçekleştirildi. Matbaada basılan ilk banknot 100 TL'dir.

1927 yılından bugüne kadar, 1937, 1942, 1947, 1951, 1966 ve 1979 yıllarında olmak üzere 7 emisyon grubunda 21 farklı değerde 114 tertip banknot dolaşıma çıkarıldı.

1981 yılından itibaren enflasyonist sürecin de etkisiyle, dolaşıma 5 bin TL ile 20 milyon TL arasında değişen 11 yeni küpür çıkarıldı.

Yüksek enflasyon, zaman içinde devasa rakamlara ulaşan değerler, bol sıfırlar, milyonlar, milyarlar, trilyonlar ve katrilyonlarÖ Türkiye yeni bir döneme girdi. Yıllardır konuşulan, "olur mu olmaz mı" diye tartışılan sıfır atma operasyonuna 01 Ocak 2005'te başlandı. Ancak o dönemde bazı akademisyenlere göre, "TL'den sıfır atılmıyor, yeni bir para birimine geçiliyordu."

Tanımı nasıl olursa olsun, alışverişlerde hesaplarımız biraz daha uzun zaman aldı. Yaptığımız her alışverişte sanki başka bir ülkenin parasına çeviriyormuşçasına "eskisi ile yenisinin eşit değerini" hesapladık.

Yüksek enflasyonlu ve bol sıfırlı liralar, Türk parasının "pul" olduğu dönemler geçmişte kaldı. Yıllardır değersiz Türk Lirası'ndan şikayet edilirken, bugün de aşırı değerlenen YTL ile karşı karşıyayız. Elbette bu durumdan haklı olarak en çok şikayet eden Türk sanayicisi oldu.

01 Ocak 2009 itibariyle Türkiye tekrar TL'ye dönüyor. Tedavüle girecek olan TL üzerinde bu defa farklılıklar göze çarpıyor. 5 TL'lik banknotta bilim tarihçisi Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı'nın portresi yer alacak. 10 TL'lik banknotta yer alan Ord. Prof. Dr. Cahit Arf dünyaca tanınmış bir matematikçi. 20 TL'lik banknotun arka yüzünde Mescid-i Aksa'yı restore eden Osmanlı'nın yetiştirdiği Mimar Kemalettin'in portresi yer alacak. 50 TL'lik banknotun arka yüzünde de Cevdet Paşa'nın kızı ve aynı zamanda ilk kadın romancı Fatma Aliye'nin resmi olacak. 100 TL'lik banknotta da Buhurizade Mustafa Efendi olarak bilinen klasik Türk müziğinin kurucusu Itri'nin portresi ve 200 TL'lik banknotta ise Yunus Emre'nin portresi yer alacak.

Değerli olsun değersiz olsun para bir ülkenin tarihi, siyasi ve toplumsal dönüşümlerini yansıtır. Cumhuriyet'in ilk paralarında Birinci Meclis binası, Ankara Kalesi, öküzleriyle tarlasını süren çiftçi, Türklüğü simgeleyen kurt gibi figürler yer aldı. Bu anlamda Ankara'nın başkentliği ve kendi kendine yetebilen tarım ülkesi düşüncesi vurgulanmış oldu. 1940 yılından itibaren "Milli Şef" İnönü paraya kendi resmini bastırıyor ve bir anlamda "tek lider olduğunu/tek lider egemenliğini" perçinlemiş oldu. 1952 yılında ise Demokrat Parti iktidarı paralarda tekrar Atatürk portreleri kullanmaya başladı ve İnönü'ye muhalefetini bu alanda da göstermiş oldu. Ermeni sorununun zirvede olduğu 1972 senesinde, 100 liranın arkasında "Ağrı Dağı"ın konulmasıyla birlikte dağın "Ararat" değil "Ağrı Dağı" ve Türkiye'nin hakimiyetinde olduğu vurgulanıyordu. 12 Mart 1971 Muhtırası'ndan sonra 500 liranın arkasına İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt Kapısı'nın basılması, devletin üniversite üzerindeki etkisinden bahsedilmesine neden oldu. 1980 İhtilalinden sonra 1981'de Mevlana'nın, 1982'de Mimar Sinan'ın, 1983'te 100 liranın arka yüzüne Mehmet Akif'in ve 1000 lirada da Fatih Sultan Mehmet'in portrelerinin kullanılması muhtemelen Türk-İslam sentezinin etkisi olsa gerektir.

Günlük hayatta kolaylık sağlayacak, enflasyonla mücadelede destek alınacak ve Türk Lirası'na itibarını geri verecek diye nitelenen YTL'nin yerine TL'nin geri gelişini, geçmişte yaşadığımız kötü tecrübelerin bir tekrarı olup olmayacağını yakın gelecekte hep beraber göreceğiz.