Altmış yılda bir arpa boyu yol

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Dr. Gökhan CEBECİ

Değerli gazeteci Altan Öymen'in kendi yaşamına ilişkin anıları ile o yıllarda Türkiye ve dünyada yaşanan önemli olayların ayrıntılarını anlattığı kitaplar serisi üç cilde ulaştı.

Serinin üçüncüsü olan ve 1951 ile 1955 arası dönemi anlatan "Öfkeli Yıllar" kitabında, Demokrat Parti iktidarının eylem ve söylemlerine göz atıldığında, bugüne ilişkin ne kadar da benzer olayların yaşandığı gerçeği ile karşılaşılıyor. İşte o yıllardan birkaç örnek:

1) 5 Ekim 1952 günü İzmir mitinginde İsmet İnönü'nün, hükümetin demokrasi kurallarına uymadığını, radyoyu parti radyosu haline getirdiğini, yargıçların bağımsızlığını ortadan kaldırmaya çalıştığını, siyasi partilere darbe vurmak için özel kanun çıkarmaya hazırlandığını belirterek yaptığı eleştiriler ve bunlara karşılık Adnan Menderes'in Cumhuriyet Gazetesi'ne verdiği demeç:

"İsmet İnönü'nün bu nutku bir ihtilal beyannamesine benzemektedir. Dünkü diktatör böyle konuşmaya başlarsa buna, nifak çıkarmak ve tehlike yaratmak isteğinden başka bir mana verilemez."

2) Menderes'in iktidar yanlısı gazetelere resmi ilan desteği, kredilerde kolaylıklar, kağıt tahsisi gibi ayrıcalıklar tanımasına karşılık, muhalif basın için söyledikleri:

"Her gün kalemi alıyorlar ellerine, bir Derviş Vahdeti edebiyatıyla, bu memleketi baştan başa zehirliyorlar."

3) 1954 yılında üst üste ikinci kez -ve daha güçlü bir şekilde- iktidara gelen Demokrat Parti'nin ilk işlerinden biri olarak yargıçları ve üniversite hocalarını 'gördüğü lüzum' üzerine işten uzaklaştırma yetkisini alması... Bu yasa ile hükümet gün gelip Yargıtay Başkanı, başkan yardımcısı, üyeleri ve başsavcısının işine son vermesi…

4) Basın Yasası ile özellikle gazeteler iyice köşeye sıkışmış. Yeni Sabah Gazetesi sahibi Safa Kılıçlıoğlu Halkçı Gazetesi sahibi Nihat Erim'e anlatıyor:

"Üzerimdeki baskı, çeşitli şekillerde devam ediyor. (…) Maliye müfettişleri altı ay defterlerimi incelediler. Uydurma vergiler yüklemeye çalışıyorlar."

Kılıçlıoğlu sözlerine devam ederken tutuklanan Millet Parti'li Sadık Aldoğan'dan da bahsediyor:

"General Sadık Aldoğan'ı bir dolandırıcıyı yakalar gibi alıp götürüyorlar. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bu adam Balkan Harbi'nden beri cephelerde vatan için dövüşmüş."

5) O dönem muhtarlar bugünkü gibi bağımsız olarak değil, partilerin listelerinden seçiliyorlar. İnönü, Demokrat Parti'nin muhtarlık seçimleri sonrası kazanamadığı yerlerde uyguladığı baskıyı şu sözler ile anlatıyor:

"Merzifon'da hükümet linyit kömürü dağıtıyor. Muhtarları çağırıyor, köyünün veya şahıslarının kömür alabilmeleri için CHP'den istifa etmeleri lazım olduğunu söylüyor."

Bütün bunların sonucunda görülüyor ki altmış yılda alınan yol bir arpa boyu bile değil ne yazık ki.

Demokrasinin emekleme döneminde yaşananlar ile açılımlar ve yeni yasalar ile demokratikleşmenin tavan yaptığı söylenen dönemler arasında fark yok dersek pek de yalan olmaz.

Altmış yılda dön dolaş gelinen nokta yine aynı.

Değişmez fizik kuralı gibi… Yapılan iş sıfır.