Amerika'nın yüzyıllık rüyası

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Orhan AKIŞIK

Kendi evine sahip olmakla başlayan Amerikan rüyası iki yılı aşkın süredir devam eden resesyon sonucu evlerini kaybeden binlerce insan için bir kabusa dönüşmüşken, geçen pazar akşamı Kongre'de onaylanmasının ardından salı günü Başkan Obama tarafından imzalanarak yasalaşan sağlık reformu paketi, sigortadan yoksun büyük bir kitle için yepyeni bir rüyanın gerçekleşmesi anlamına geliyor. Yasanın uygulamaya girmesiyle, şu anda nüfusun %83'nü oluşturan

sigortalıların, 2019'a kadar %95'e ulaşacağı tahmin edilmekte.

ABD'de sağlık reformu konusundaki çalışmaların yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, tüm vatandaşlar ve yasal olarak bu ülkede yaşayanları güvence altına alan bir sağlık sigortası sistemi şimdiye kadar olmadı. Başkan Roosevelt'in 1912 ve 1939 yıllarında olmak üzere iki defa ulusal sağlık sigortası sistemi oluşturma çabalarının Amerikan Tıp Birliği ve Cumhuriyetçilerin muhalefeti yüzünden sonuçsuz kalmasının ardından, 1945'de Truman'ın çabası da yine aynı kuruluşun karşı çıkması ve Cumhuriyetçilerin planı, komünist ideolojinin bir uzantısı şeklinde tanımlamaları üzerine öncekilerle aynı akıbeti paylaşmak zorunda kalmıştı.

1971 yılında Senatör Kennedy'nin önerisi dışında uzun sayılabilecek bir süre yavaşlayan reform çalışmaları, 1993'de Clinton'ın iktidara gelmesiyle tekrar başlamış, fakat bu defa da sağlık sigortası sektörü ve işverenlerin karşı çıkmaları üzerine bir sonuca ulaşamamıştı. Yeni yönetimin işbaşına geldiği 2009 yılı başından beri üzerinde çalışılan reform paketinin, Kongre'de

onaylandıktan sonra Başkan tarafından imzalanarak yasalaşması, ABD tarihi açısından önemli bir olay olduğu kadar, Obama'nın dirayetli liderliğinin de bir göstergesi.

Önemli sosyal reformların hep demokrat başkanların iktidarları dönemlerinde gerçekleştirilmiş olması, Amerikan tarihinin bir özelliği olsa gerek. 1935 yılında Roosevelt tarafından çıkarılan sosyal güvenlik yasası ve 1965'de Johnson tarafından yaşlı ve ekonomik durumu zayıf Amerikalıları sağlık sigortası kapsamına alan düzenlemelerden sonra, hemen hemen tüm vatandaşları koruma altına alacak bir sağlık reformu yasasını hayata geçirmek, öyle görünüyor ki, yine demokrat bir başkanın başarı hanesine yazılacak.

Gelecek 10 yıllık dönemde 940 milyar dolara mal olması beklenen reform paketinin sağlık sigortasından yoksun 32 milyon Amerikalıyı sigorta kapsamına alması bekleniyor. Bu yıl yürürlüğe girecek önemli bir düzenlemeye göre, sigorta şirketleri kalıcı bir hastalığa sahip olsalar da çocukları sigortalamayı reddedemeyecekler. Bu düzenlemenin tüm yaş guruplarını içine alacak biçimde yaygınlaştırılması ise, 2014 yılında gerçekleşecek.

Cumhuriyetçi kanadın muhalefetine gelince… Bu, yasanın vergilerde artışa yol açacak olmasının dışında, bir işverene bağlı olarak çalışmayan insanların özel sigorta almaya zorlanacak olmasından kaynaklanıyor. Programın finansmanı, yüksek gelir gurubu içinde gösterilen yılda 250.000 dolar ve üzeri gelire sahip kişiler dışında, sağlık sigortası şirketleri ve sağlık alanında

faaliyet gösteren işletmelerin ödeyeceği vergilerde de artışı öngörmekte. Bu durumun, şirketlerin karlılıklarını ve istihdam politikalarını ne şekilde etkileyeceği konusunda ise, şimdiden birşey söylemek zor.

Yasa uyarınca, kendi iradeleriyle sağlık sigortası almayanlar vergilendirilebilir gelirleri üzerinden % 2.5 oranında ceza ödemek zorunda kalacaklar. 2016'da yürürlüğe girecek bu düzenlemeye karşı çıkışın nedeni ise, insanların sigortalanmaya zorlanmalarının özgürlükleri kısıtladığına dair inanç. Bu, tartışmaya açık bir konu. Zira, hastalıklar sadece hastaları değil, aynı zamanda yakın çevrelerinde yaşayanlardan başlayarak tüm toplumu etkiliyor, yani işin bir

de sosyal maliyeti var. Sağlık giderlerini ödeyememekten dolayı, sadece binbir güçlükle edindikleri birikimlerinden vazgeçmek zorunda kalmakla kalmayıp, bunun üzerine bir de gırtlaklarına kadar borca giren insanlar düşünüldüğünde, özgürlük bu mu acaba demekten insan kendini alamıyor.

Sağlık reformu paketi tartışmalarının ortaya koyduğu diğer önemli bir olgu da,

Cumhuriyetçilerin yıllar öncesine giden reform karşıtı tavırlarında hiç bir değişmenin olmayışı.

Refah devleti düşmanlığı son hızla devam ediyor. Tasarı Kongrede görüşülürken, dışarda büyük ölçüde Cumhuriyetçilerin provokasyonuyla Obama'yı komünist olarak tanımlamaya kadar işi ileri götüren, çağdaş devlet olmanın gerekleri arasında yer alan tüm vatandaşları kapsayan sağlık sigortası sistemine karşı çıkan protestocuları anlamak zor.

Reform paketi yasalaşmış olsa da, bundan sonraki süreç zor geçeceğe benziyor. Sağlık Yasası'nın Amerikalıların özgürlüklerini ellerinden alacakları safsatası altında büyük sigorta şirketlerinin ve tıbbi cihaz firmalarının sözcülüğünü üstlenen Cumhuriyetçilerin yönetimi yıpratmak için ellerinden geleni artlarına koymayacakları anlaşılıyor. Bu nedenle, reform yasasında 2010 yılı için öngörülenlerin bir an önce etkin bir biçimde uygulamaya konulması gerekiyor. Zira, uygulamadaki bir aksaklık ara seçimlerde Demokratların gerilemesine neden olabilir ki; bu, 2012 genel seçimlerinde Demokrat iktidarın sonunu da getirebilir. Büyük ulus olmak kolay değil, bunun lafta kalmadığını göstermek bakımından sağlık yasası önemli sınav. Bakalım, ABD bunda başarılı olabilecek mi?