Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Av. Özge Hakdan Öztürk

[email protected]

Türk hukukunda anonim ortaklıklar tüzel kişiliğe sahip sermaye otaklıklarıdır. Bu tür ortaklıların ayrı bir hukuki kişiliğe sahiptirler ve bu nedenle de paydaşlardan bağımsız olarak hak iktisap edip borç altına girebilirler. Yönetim kurulu anonim ortaklıların zorunlu ve daimi organıdır. TTK'nın 435 maddesi uyarınca yönetim kurulunun olmaması anonim ortaklık için infisah sebebi oluşturur.

Yönetim kurulunun görevlerine kısaca bir göz atmak gerekirse, genel kurulun devredilmesi mümkün olmayan bazı görevlerinin dışında, şirketin idaresi yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu şirket esas sözleşmesinde yazılı bulunan şirketin amaç ve konusuna dahil bütün işlemleri yapma hakkını haizdir. Genel kurulunda yönetim kurulunun yetkilerine müdahale etme hakkı yoktur.  Yönetim kurulunun görevlerinin başına yönetim görevi ve yetkisi yer alır. Dolayısıyla, yönetim kurulu ortaklığın işletme sahibi konumundadır.  Yönetim kurulunun diğer bir önemli görevi ise hiç şüphesiz ki ortaklığı temsil etme görevi ve yetkisidir. Anonim ortaklığın dış ilişkide üçüncü kişilerle ilişkide bulunması yönetim kurulunun bu görevini gerçekleştirmesi ile mümkün olur. Ortaklık defterlerinin tutulması, genel kurul kararlarının icrası, ortaklığın bilançosu ile kar ve zarar hesabının yapılması, sermayenin arttırılması ya da azaltılması ile ilgili formalitelerin yerine getirilmesi de yönetim kurulunun diğer görevleri arasında sayılabilir. Bunlara ek olarak, ortaklığın tasfiyesinde ayrı bir tasfiye memurunun bulunmadığı hallerde, tasfiye memuru sıfatı ile malvarlığının tasfiyesi de yönetim kurulunun görevidir.

 TTK'nın 336'ncı maddesi uyarınca, kanun veya ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yönetim kurulu üyeleri bu yüzden oluşan zarar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu tutulmuşlardır. Anonim şirket yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu dendiğinde anlaşılması gereken öncelikle bu sorumluluğun kendilerine izafe edilip edilemeyeceğidir.

Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunda geçerli olan prensip kusur sorumluluğu prensibidir. TTK'nın 338'inci maddesinde bu konuda bir kusur karinesi koyulmuştur.  Bu maddeye göre, yönetim kurulunun bir kararına konu teşkil eden hususlardan doğan kusur karinesini çürütebilmek için yönetim kurulu üyesi karara olumsuz oy vermeli, bunu tutanağa geçirtmeli ve ayrıca durumdan denetçileri yazılı olarak haberdar etmelidir. Meşru mazereti nedeniyle toplantıya katılamayan üyenin de sorumlu tutulması mümkün değildir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 10.07.2006 T. , 2005/8034 E., 2006/8210 K. Sayılı kararında ..."Yönetim Kurulu üyeleri TT'.nın 336'ncı maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyelerine aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir..."  demektedir.

TTK'nın 336'ncı maddesinden da anlaşılacağı üzere yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu sözleşmeye dayalı bir sorumluluktur. Yönetim kurulu üyelerinin kanun veya ana sözleşme ile kendilerine yüklenmiş olan görevleri gereği gibi yerine getirmemeleri ortaklık ile aralarındaki sözleşmenin ihlalini oluşturur. Yönetim kurulu üyeleri aynı zamanda görevlerinin ihlali nedeniyle oluşan zararlardan müteselsil olarak da sorumludurlar. Yani, davacı sorumlu yöneticilerin kusur derecelerine bakılmaksızın tazminatın tamamını birinden veya hepsinden talep edebilecektir. Buradan da sorumluluğun kişisel bir sorumluluk olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, yönetim kurulunun organ olarak sorumluluğu söz konusu değildir, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu söz konusudur. Yapılan fiil kural olarak yönetim kuruluna izafe edilse dahi yönetim kurulu organ olarak sorumlu tutulamayacaktır.

TTK'nın 336'ncı maddesinde beş bent halinde sayılan sorumluluk sebeplerine kısaca bir göz atalım:

1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından yapılan ödemelerin doğru olmaması.

Hisse bedelinin gerçeğe aykırı olarak ödenmiş gösterilmesi halinde ortakların ve ortaklık alacaklılarının zarar göreceği açıktır.

2. Dağıtılan ve ödenen kar paylarının gerçek olmaması.

Anonim ortaklıkta kar ancak safi kazançtan veya bu amaca tahsis edilmiş yedek akçelerden dağıtılabilir. Aksi takdirde yapılan kar dağıtımı sermayeden iade teşkil eder ve ortakların ve alacaklıların zarar görmesine neden olur.

3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya intizamsız tutulması.

Yukarıda da açıklandığı üzere yönetim kurulunun görevlerinden birisi de ortaklık defterlerinin tutulmasıdır. Maddeden açıkça anlaşıldığı üzere defterlerin hiç tutulmaması ya da kanuna aykırı olarak tutulması halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu doğacaktır.

4. Genel kuruldan çıkan kararların sebepsiz yere yerine getirilmemesi.

Anonim Şirketin icra organının yönetim kurulu olduğunu belirtmiştik, bu nedenle de genel kurulun kararlarının icra edilmesi görevi de hiç şüphesiz ki yönetim kuruluna ait olacaktır.  Yönetim kurulu üyeleri genel kurul kararlarını geciktirmeksizin ve kararın gereklerine uygun bir şekilde icra etmekle yükümlüdürler.

5. Kanunun veya sözleşmenin kendilerine yüklediği sair görevlerin kasden veya ihmal ile yerine getirilmemesi.

Yönetim kurulu üyeleri gerek kanunun gerekse sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler, aksi davranış sorumluluk sebebidir ve ortaklığın bu nedenle gördüğü zararların yönetim kurulu üyeleri tarafından tazmin edilmesi gerekecektir.