Anonim şirketlerin mali durumlarının bozulması durumunda alınması gerekli tedbirler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Soner ALTAŞ / Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişi

Türk Ticaret Kanunu'nun 324üncü maddesi, anonim şirketlerde mali durumun bozulmasını ve bu halde alınması gerekli tedbirleri düzenlemektedir. Ancak, konu uygulamada yeterince bilinmemektedir. Hal böyle olunca, zaman zaman bazı anonim şirket yönetimleri, şirketin anılan madde kapsamına girip girmediğinden dahi habersiz olabilmektedirler.

TTK, anonim şirketlerde mali durumun bozulmasını ve bu manada yapılması lazım gelen işlemleri üç kademeli bir sistem bazında ele almıştır. Bunlar;

1. Şirket esas sermayesinin yarısının karşılıksız kalması,

2. Esas sermayenin üçte ikisinin karşılıksız kalması,

3. Şirket aktiflerinin alacaklılarının alacaklarının karşılanmasında yetersiz kalmasıdır.

Son yıllık bilançodan şirket esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığının anlaşılması durumunda, yönetim kurulu derhal toplanmak ve bu durumu genel kurula bildirmek zorundadır. Şirketin mali durumunun düzelmemesi, aksine aciz halinde bulunulduğunu gösteren emarelerin ortaya çıkması durumunda ise, yönetim kurulu aktiflerin satış fiyatlarını esas alarak bir ara bilançosu hazırlamak zorundadır. Şirketin seri icra ve iflas takiplerine maruz kalması, işçilerin ücretlerinin ödenmemesinin devamlılık kazanması, şirket tarafından keşide edilen çeklerin karşılıksız kalması, amme borçlarının ödenmemesi gibi haller bu emarelere örnek olarak gösterilebilir. Hazırlanacak olan bu ara bilançoda, şirket sermayesinin üçte ikisinin kaybedildiğinin tespit edilmesi durumunda, yönetim kurulu, derhal genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırır. Toplanacak olan genel kurul, ya azalan oranda sermayenin tamanlanmasına ya da kalan üçte bir sermaye ile yetinmeye karar verir. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı halde, genel kurul bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde ise şirket feshedilmiş sayılır.

Şirketin mali durumundaki bozukluk son kademeye ilerlediğinde, yani, ara bilançodan veya sair suretlerle elde edilen bilgilerden, şirketin aktiflerinin pasifinden az olduğunun, yani şirketin borca batık olduğunun anlaşılması durumunda, yönetim kurulu, yetkili mahkemeye müracaat ederek şirketin iflasına karar verilmesini ister. Bu husus, yönetim kuruluna yüklenmiş olan bir zorunluluktur. Yani, yönetim kurulunun mahkemeye müracaat edip etmeme noktasında seçimlik bir hakkı bulunmamaktadır. Mahkeme, bu bildirim üzerine, şirketin iflasına karar verir. Ancak, şirketin mali durumunun düzeleceği mümkün görülür ya da bu yolda bir kanaat hasıl olursa, mahkeme, şirketin yönetim kurulu veya alacaklılardan birinin talebi üzerine, iflasın ertelenmesine karar verebilir.

Yukarıda belirtilen görevlerin yerine getirilmemesi veya bu görevlerin yerine getirilmesinde özen borcunun ihmal edilmesi, yönetim kurulu üyelerinin TTK'nın 336'ncı maddesi kapsamında, şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsil sorumluluğunu gündeme getirir.

Ayrıca, yönetim kurulunun, borca batık olduğunu bildiği halde yetkili mahkemeden şirketin iflasını istememesi, şirket alacaklıları tarafından açılacak iflas davasında, şirketin, İcra ve İflas Kanunu'nun 310 ile 311'inci maddeleri uyarınca, taksirli ve hileli iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesi sonucunu doğurur. Hileli ve taksirli iflas ise Türk Ceza Kanunu'nun 161 ve 162'nci maddelerinde suç olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin -hukuki ve cezai sorumluluklarının doğmamasını teminen- şirketin mali durumunu yakından takip etmeleri ve mali durumun bozulması halinde TTK'nun 324'üncü maddesinde öngörülen tedbir ve işlemleri eksiksiz olarak yerine getirmeleri menfaatlerine olacaktır.

Bu konularda ilginizi çekebilir