Arabuluculuk Kanun Tasarısı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Av. Dr. Okan GÜNDÜZ

Arabuluculuk Kanun Tasarısı ("Tasarı"), hali hazırda hukuk çevrelerinin gündeminde olan konulardan birisi, belki de en önemlisi. Tasarının Adalet Komisyonu'nda müzakere edildikten sonra yakın bir tarihte yasalaşması için Meclis'e sevk edilmesi bekleniyor. Tasarı ile amaçlanan, uyuşmazlık içerisinde bulunan tarafların, ihtilaflarını yargı yolu ile çözümlemeye gerek kalmadan bir arabulucu vasıtası ile çözümlemelerine olanak tanınmasıdır. Bu sayede, gereksiz her türlü uyuşmazlığın mahkemeler önüne getirilmesine gerek kalmayacağından yargının ağır olan iş yükünün hafifletilmesi de düşünülmektedir.

Arabuluculuk, uyuşmazlık içine düşmüş olan tarafları konuşmak ve müzakerelerde bulunmak amacıyla bir araya getiren, birbirlerini anlamalarını ve kendi çözümlerini, kendilerinin üretmelerini sağlamak için aralarındaki iletişimi kolaylaştıran, uzmanlık eğitimi almış, bağımsız, tarafsız ve objektif konumda bulunan üçüncü kişinin katkısı ya da katılımıyla yürütülen, gönüllü olarak işlerlik kazanan bir uyuşmazlık çözme yöntemi olarak tanımlanmaktadır.

Arabuluculuğun uygulama alanı, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında söz konusu olacaktır. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, arabulucu sunulan her türlü bilgi ve belgeyi gizli tutmakla yükümlü olacaktır. Arabuluculuk faaliyeti ilgililerin rızasına bağlı olarak yürütüldüğünden her zaman taraflardan herhangi birisi süreci sona erdirebilecektir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflar anlaşmaya varmışlar ise, taraflarca bir anlaşma belgesi düzenlenerek imza altına alınacaktır. Anlaşma, istenilirse mahkemeye ibraz edilerek şerh verilmesi talep edilebilecektir. Mahkemenin şerhini içeren anlaşma mahkeme kararı niteliğinde bir belge sayılacaktır.

Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde eleştiri konusu olan hususlardan birincisi arabulucunun hangi hukuk uyuşmazlıklarında faaliyet gösterebileceğinin açıkça tasarı metninde belirtilmemiş olmasıdır. Her ne kadar tasarının gerekçesinde, tarafların üzerinde sulh olabilecekleri uyuşmazlıkların arabuluculuğun konusu olabileceği şeklinde bir açıklama yapılmış olsa da, bu ifade konuya yeterli bir açıklık kazandırmamaktadır. Söz konusu yorumun uygulamaya bırakılması halinde birçok uyuşmazlığın arabuluculuk kapsamda değerlendirilmesi mümkün olabilecektir çünkü söz konusu terminolojinin hukukçu olmayan kimseler tarafından anlaşılması ve yorumlanmasını beklemek doğru olamayacaktır. Diğer yandan, mahkeme tarafından yapılacak incelemenin isteğe bağlı olması nedeniyle, aslında arabuluculuk faaliyeti kapsamında değerlendirilemeyecek nitelikteki uyuşmazlıkların herhangi bir yargı denetimine tabi olmadan arabulucu önüne getirilmesi de söz konusu olabilecektir. Tasarıda bu hususa ilişkin bir cezai müeyyide öngörülmemiş olması da eksikliktir.

Arabuluculuk faaliyeti sonucunda ortaya çıkan anlaşmanın mecburi olarak yargı denetiminden geçirilmesi ve mahkemeler tarafından kamu düzeni incelemesine tabi tutulması son derece önemlidir. Hukuk düzenine aykırı olan, içerisinde yargının olmadığı, temel hukuk kurallarından bağımsız olarak toplumun kurallarının işlediği ikincil bir hukuk düzeni yaratılmamasına özen gösterilmelidir. Bu son derece haklı bir endişedir ve bunun gerçekleşmemesine yönelik bütün hukuki tedbirlere tasarıda yer verilmesi zaruridir. Aksi halde, arabuluculuğun hukuki altyapısını kendi çıkar ve menfaatlerine kullanabilecek kişi veya kişilerin ortaya çıkabileceği, iyiniyetli olarak bu yola başvuran kişilerin suiistimal edilebileceği gerçeği göz önüne alınmalıdır.

Kimler arabulucu olabilecektir? Tasarıya göre dört yıllık bir lisans programından mezun olan ve diğer yasal şartları taşıyan kişiler 150 saatlik bir uzmanlık eğitimi ve hukukçu olmayanların da 100 saatlik bir temel hukuk eğitimini almaları halinde arabulucu olmaları mümkündür. Tasarı da ayı zamanda bu alanda faaliyet gösterecek eğitim kuruluşlarının bakanlık izni dahilinde kurulması kabul edilmiştir. Barolar tarafından da özellikle eleştiri konusu yapılan, hukukçu olmayan kişilerin, uyuşmazlık çözümü içerisinde görev almalarıdır. Hukuk alanında yetkin olmayan kişilerin kısa süreli bir eğitimle bu alanda uzman olabileceklerini düşünmek iyimserlik olacaktır. Bu alanda yeterli bilgiye sahip olmadan arabuluculuk faaliyeti kapsamında anlaşma metni hazırlayacak olan tarafların ileride başka hukuki sorunlara yol açmaları da kaçınılmazdır. Bu nedenle tasarının bu hüküm açısından da yeniden ele alınması son derece önem taşımaktadır.