Arınç, 'seçim barajı' tartışmalarına cevap verdi

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, AYM'nin seçim barajıyla ilgili vereceği karara ilişkin, "Öyle bir derdimiz, sıkıntımız yok. Mahkemenin kararını yerine getiririz" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Anayasa Mahkemesi'ne seçim barajı ile ilgili vereceği karara ilişkin değerlendirmesinde, "Anayasa Mahkemesi önündeki konuları mutlaka en iyi şekilde tartışacaktır. Bizim öyle bir derdimiz, bir sıkıntı yok." ifadelerini kullandı

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

Bir gazetecinin, seçim barajının kaldırılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruyu hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi hak ihlali var derse ne olur? Hak ihlali var ve bu ivedilikle uygulanmalı derse ne olur? 2015 seçimlerini etkiler mi" sorusu üzerine Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a atfedilen bazı konuşmaların gazetelerde yer alması üzerine tartışmanın başlatıldığını belirtti.

Anayasa Mahkemesinin, tüm üyelerini içine alan bir açıklama yapıldığını söyleyen Arınç, şöyle devam etti:

"Bence, gazetelerde Haşim Kılıç'a atfen yayımlanan haberlerden ziyade Anayasa Mahkemesi Başkanlığından yapılan açıklamayı dikkate almamız lazım. Gerçekten hukuk onu gerektirir. Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve yapısıyla ilgili kanun onu gerektirir ki bu konuda ihsası reyde bulunmak bir, önlerine gelen bir konuda kamuoyuna önceden herhangi bir bilgiyi sunmak imkanı yoktur, iki. Açıklama bunu istihdaf ediyor. Dolayısıyla buna itibar etmemiz lazım.

Ancak gazetelerde yayınlanan haberler bir gazeteciliktir, onu da kınamıyorum. Çünkü önemli bir konuyu, gazeteci, aldığı bir habere istinaden bu şekilde yazmıştır. Belki Antalya'da yapılan bir toplantı münasebetiyle bildiğim kadarıyla bireysel başvuru üzerine yapılan konuşmalar sırasında bu konu gündeme gelmiştir. Ama Genel Kurulda nasıl görüşülecek, ne zaman görüşecek, nasıl bir karar çıkarılacak, bu kararın niteliği ne olacak, sayın başkan ve üyeler bunu kesinlikle söylemediklerini, söylemelerinin de mümkün olmadığını ifade ediyorlar."

Arınç, bireysel başvuru hakkını 2010 referandumunda, Türkiye için çok önemli bir demokratikleşme olarak gördüklerini ve buna "evet" oyu verdiklerini belirterek, "(Hayır) diyenler düşünsünler, bu sözlerinizin, bu sorularınızın cevabını. Onlar vicdanlarında nasıl verirler, bilemem" diye konutu.

"Temsilde adalet, yönetimde istikrar"

Anayasa Mahkemesinin, yurttaşlara AİHM'e gitmeden yurttaşlara başvuru hakkı verdiğini hatırlatan Arınç, "son zamanlarda aldıkları bazı kararlar eleştirilmiş olsa bile Anayasa Mahkemesinin, özgürlükleri ve demokrasiyi önceleyen kararlar aldığını" söyledi. 

Yüksek mahkemenin, milletvekillerinin tutukluluk hallerinin devam etmemesi, adil yargılanma, uzun tutukluluk süreleri, hak ihlalleriyle ilgili, her zaman takdir edilen önemli kararlar verdiğini belirten Arınç, şöyle konuştu:

"Şimdi, önlerindeki bu konu da çok hayati bir konudur. Çünkü biz, hamdolsun, barajları hiç kendisi için dert etmeyen bir iktidarız. 13 yılda 9 tane imtihandan geçtik, hepsinde birinci olduk. 13 yıldan beri tek başına iktidarda bulunan bir siyasi partiyiz. Baraj Türkiye'de her zaman tartışılmıştır. Bu barajı biz getirmedik. Henüz 15 aylık bir partiydik ve önümüzde yüzde 10 barajı vardı. Biraz yaşı bana yakın olanlar hatırlar ki geçmişte seçim bölgelerinin de ayrıca barajları vardı. 4 milletvekili ve daha çok çıkaran bölgelerde yüzde 10'u aştığınız zaman bir de ayrıca yüzde 25'i aşmanız lazımdı. 3 milletvekilli bölgelerde yüzde 33'lük seçim barajı vardı. Biz o günlerden geliyoruz. Yani, 15 aylık bir partiyken seçime giderken, 'Bu baraj çok antidemokratik, önümüzü kesiyor' diye şikayet etmedik. 'Biz bu barajları düşünerek değil, iktidar olmak için kurulduk' dedik. Dolayısıyla millet isterse, partileri iktidar yapabilir, isterse barajın altında koyabilir. Örnekleri çok. 

Ancak Anayasamızın çok önemli bir maddesi var, temsilde adalet, onun kadar önemli olan da yönetimde istikrar. Bu sihirli cümleyi bağdaştıracak bir seçim sistemi elbette bulunabilir, eğer bugünkünden şikayet ediliyorsa. Ama geçmişte parçalı siyasetten ve yönetimde istikrardan uzun yıllar uzak kalmış olan Türkiye'nin neler kaybettiğini de bilmemiz lazım. Türkiye 13 yıl boyunca ne kazandıysa yönetimdeki istikrardan, siyasi istikrardan kazandı. Bunu, sadece Anayasa Mahkemesi üyelerinin değil, hepimizin bilmesi gerekir." 

Arınç, seçim barajıyla ilgili olarak Türkiye'de Anayasa Mahkemesine 1990'larda başvurular yapıldığını ifade ederek, bugünkü noktaya o başvuruların reddedilmesiyle gelindiğini kaydetti.

Bülent Arınç, bu konuda yapılan başvuru üzerine AİHM'nin 2008'de, yüzde 10 barajın bütün partiler için geçerli olduğu, hatta bağımsız adayların da bunu bilerek seçime katıldığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olmadığı kararı verdiğini anlattı.

"Gerekleri demokrasi içinde yerine getirilir"

İktidar partisi olarak, bir yıl kadar önce, bütün muhalefet partilerine barajın kalıp kalmaması, kalırsa kaç olması gerektiği, dar bölge, daraltılmış bölge ve benzeri konulardaki görüşlerini sorduklarını ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

"Hiçbirisinden incir çekirdeğini dolduracak bir şey gelmedi. Bazı partiler baraj kalsın ki ben bütün oyları toplayayım derdinde. Bazı partiler baraj kalksın ki yüzde 2 de alsam, parlamentoya girelim derdinde. Biz ayrıca, 450'nin 450 olarak, 100'ün de Türkiye milletvekilliği veya başka bir isimle olup olmayacağını da sormuştuk. Dolayısıyla onları beklemekten sıkıldık. Onlar da esasen, 'Bu baraj kalsa daha iyi olacak' dediler. CHP'nin bir iki teklif verdiğini biliyorum ama çok dikkate alınacak şeyler değildi. Bugünkü sistemin devam etmesi konusunda, muhalefetin de bir şey söylememesine bakarak, biz karar verdik. 

Şimdi Anayasa Mahkemesi önündeki konuları mutlaka en iyi şekilde tartışacaktır. Bizim böyle bir derdimiz, sıkıntı yok. Bu kriz anlamına da gelmez. Mahkeme ne karar verirse versin bunun gerekleri demokrasi içinde yerine getirilir. Hiçbirimiz bir endişe veya yarın ne olacak kaygısı içinde değiliz."

Arınç'a, Çözüm Süreci'nde "İmralı'dan gelen mesajlarda dikkat çekilen müzakere taslağında ne olduğu, taleplerin ve yasal güvencelerin ne olduğu", ayrıca "Leyla Zana'nın İmralı heyetine katılacağı yönünde bir talep gelip gelmediği" soruldu. Bir gazeteci ayrıca "müzakere süreci ifadesinin maksatlı kullanılıp kullanılmadığı" sorusunu yöneltti. 

Bülent Arınç, bu sorular üzerine "Siz benim Bakanlar Kurulundan sonra yaptığım konuşmalara herhalde çok iyi kulak vermiyorsunuz veya kamuoyu bunu yeteri kadar değerlendirmiyor" karşılığını verdi.

"Çözüm Süreci denilen konunun dürüst bir zeminde ve iyi niyetle gitmesi gerektiğini" vurgulayan Arınç, Çözüm Süreci'nin "bu konuyla kendisini ilgili gören herkesin katılımda bulunacağı bir süreç olması gerektiğini" söyledi. 

Bülent Arınç şöyle konuştu:

"Arkadaşlar gittiler, HDP heyeti bildiğim kadarıyla dört kişi gitti ve döndükten sonra bu mesajların ne olduğu konusunda bir açıklama yaptılar. Biz bu konuşulanları ilgili kurumlarımız değerlendirecek ve biz de muhtemelen her çarşamba yaptığımız gibi Çözüm Süreci'yle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Her çarşamba, yani 15 günde bir denk geliyor ayrıca güvenlikle ilgili bir çalışmamız oluyor. Dolayısıyla yarından sonra ilgili kurumlarımızın önümüze getirdiği analizlere bakarak bunların ne anlama geldiğini, ne beklendiğini, ne istendiğini elbette söyleyeceğiz." 

"'Öcalan başmüzakerecidir' diyen bir arkadaşımıza sert çıkmıştım da beni kınamıştınız. Yani tekrar soruyorsunuz, müzakere süreci midir, şu mudur?" ifadesini kullanan Arınç, "Bunların hepsi, adım adım ve herkes üzerine düşeni yaptığında konuşacağımız konulardır. Bu ülkenin başbakanı üç aydan beri bir tek şey söylüyor: Kamu düzeni esastır. Kamu düzenine, kamu güvenliğine zarar verecek hiçbir şeyi mazur göremeyiz diyor. Peki, karşı taraf bu konuda evet diyor mu açıkça? Biz de gayret sarf edeceğiz diyor mu?" dedi.

"Bu konuda bir adım atılıyorsa sizin sorduğunuz o müzakere miydi, değil miydi, bunların hepsi sırasıyla gelir" diye konuşan Arınç şunları söyledi:

"Her maraton ilk adımla başlar. Biz çok adımlar attık bugüne kadar ama 6-7 Ekim'den sonra atacağımız adımlar, birilerinin ciddi ve dürüst olarak bir şey yapmasına bağlı, onun beklentisi içindeyiz" 

Reyhanlı'daki saldırı ile ilgili olarak Başbakanlık Teftiş Kurulunun incelemesi konusundaki haberler konusunda bir soru üzerine Arınç, Başbakanlık Teftiş Kuruluna o tarihte başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimat verdiğini ve inceleme yapmalarını talep ettiğini hatırlattı.

Arınç, "Başbakanlık Teftiş Kurulunun incelemesini tamamladığını ve Sayın Başbakanımıza sunulmak üzere takdim ettiğini biliyoruz. Biz biliyoruz da gazete nasıl biliyor o da ayrı bir konu. Yani bu tür gizli olması gereken bilgilerin bir gazeteye bir şekilde servis yapılmış olması veya elde edilmiş olması bence çok yanlış bir harekettir" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun raporu inceleyip olur verdikten sonra olayda ihmali veya kastı görülenler kimse, onlar hakkında adli işlem yapılmasını, idari işlem yapılmasını temin edeceğini" bildirdi. 

Soma'daki işten çıkarmalar

Arınç, Soma'daki madende işten çıkarmalarla ilgili soru üzerine, buna benzer işten çıkarmaların başka işletmelerde de olduğunu belirtti. Soma'nın kendi seçim bölgesi olduğunu anımsatan Arınç, "Soma benim yabancım değil. Yeni doğan çocuklarını bile tanıdığım bir yer. Buradaki bir olay hakkında benim ilgisiz kalmam düşünülemez" dedi.

Yeni maden kanununda ve sosyal güvenlikle ilgili düzenlemelerde, Soma'da vefat edenler ve aileleriyle ilgili düzenlemeler bulunduğu gibi, iş güvenliği açısından alınması gereken tedbirlere de yer verildiğini, maden işçilerinin ücretlerini askeri ücretin iki katı üzerinden alması, çalışma saatlerinin 35'e indirilmesine ilişkin düzenlemeler bulunduğunu kaydetti. 

Arınç, şöyle devam etti:

"Bu düzenlemelerden sonra beklediğimiz ve tahmin ettiğimiz gibi bazı çok karlı olmayan maden ocakları dediler ki 'Biz bu şartlar altında bu işçileri çalıştıramayız. Zonguldak tarafında oldu, belki Çorum tarafında oldu... Burada iş verenler haksız değil. 

Aynı tarihlerde biz bir teklif olarak getirmiştik ama CHP maalesef karşı çıkınca AK Parti de yanlış anlaşılır diye o tekliften vazgeçti. Şimdi madenleri çalıştıranlar bir kısmı rödovansla bir kısmı mal ve hizmet alımıyla bir kısmı da başka usullerle çalışıyor. Teklifi verdiği zamanki şartların artık geçerli olmadığını düşünmemiz lazım. Yeni çıkan kanun onlara iki misli bir külfet yükledi. İşverenin bu külfetini absorbe etmezseniz ona haksızlık yapmış olursunuz. Adam bin 200 lira ödüyorsa bin 500 lira ödüyorsa şimdi diyelim ki 3 bin lira veya 2 lira ödeyecek. Bu onun işletme giderlerinin veya masraflarının daha arttığı anlamına gelir. 

İşveren 'Kusura bakmayın. Çıkardığım üretimle ben bunu karşılayamam. Bütün haklarınızı veriyorum ve bu maden ocağını kapatıyorum' dedi. O zaman siz Soma'daki adamların masrafını devlet mi üstlensin diyenler aman madenler kapatılmasın siz işvereni de koruyacak bir kanun çıkarın diye geldiler."

"Maden işçileri müsterih olsun"

İşverenin şartların değişmesinden yola çıkarak kendilerinden bir talepte bulunabileceğini ifade eden Arınç, 'Ben 23 liraya mal ediyordum ama yeni getirilen mali külfet bunu 50 liraya yükseltti. Bu benim için zarardır. Ben buna göre sözleşme yapmamıştım' der. Siz de işveren olsanız bunu söylersiniz, bir başkası da olsa söyler. Buna yönelik bir düzenleme yapıyoruz" diye konuştu.

Soma'daki durumun farklı olduğunu dile getiren Arınç, şunları söyledi:

"Soma'da biliyorsunuz önce kapatıldı, kapatılma süresi içinde işçilerimize maaşları verildi. Hatta bir ara kesildi Başbakanımızın talimatıyla tekrar verildi. Ama 6. aya girmek üzereyiz. İşveren kendi adına ben artık ödeme yapamayacağım diyor. Yeri de hazırlayıp işletmeye açamadılar. Yani olaydan sonra temizlenmesi, güvenlik tedbirleri alınarak buranın hizmete hazır hale getirilmesi lazım. 'Canım içinde 301 kişi vefat etmiş artık buraları kapatın.' İşçi öyle demiyor ki 'Buraları açın biz çalışmak istiyoruz' diyor. Dolayısıyla açalım ama burası artık güvenli bir yer olsun. İşçinin hayatı bizim için Türkiye bütçesinden daha önemli.

Bu hazırlıkları işveren yapamadı. O teslim bayrağını çekmiş 'Kusura bakmayın ben artık sizleri çalıştıramayacağım' diyor. Konunun üzerindeyiz. Bunu çözeceğiz. Somalılar da bütün maden işçileri de müsterih olsunlar, onları aç, açıkta ve işsiz bırakacak değiliz."

Ermenek'teki kömür ocağında kalan işçiler

Toplantıda Ermenek'te kömür ocağında işçilerin mahsur kalmasına ilişkin olayda gelinen noktanın tekrar değerlendirildiğini ifade eden Arınç, en son iki kişinin cenazesine ulaşıldığını hatırlattı. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve millete tekrar başsağlığı dileyen Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle devam etti:

"Ermenek'teki olayla ilgili olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın hazırladığı, bu olayları kapsayacak, sosyal haklar ve özlük hakları bakımından ölenlerin yakınlarına imkanlar temin edecek bir çalışmamız var. Bu çalışmanın detaylarını, mümkün olabilirse yarın Sayın Başbakanımız grup toplantısında, olamazsa takip eden günlerde özel bir şekilde açıklamış olacak."

Almanya'nın Offenbach kentinde, Sırp gençlerin saldırısı sonucu yaralanan ve kaldırıldığı hastanede vefat eden Tuğçe Albayrak'ın vefatından duyduğu üzüntüyü anlatan Arınç, "Büyük bir kahramanlık yapmıştır. Almanya kamuoyunun da gönlünde büyük bir yer edinmiştir. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Bu vesileyle kızımızın bu fedakarlığını gerçekten iyi ve olumlu değerlendiren Alman makamlarına ve Alman kamuoyuna gösterdikleri yakın ilgi ve duyarlılık için de ayrıca teşekkür ediyorum" dedi.

Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi

Başbakan Davutoğlu'nun Türkiye'de gıda ve tarım ürünlerinin kısa ve uzun vadeli, arz talep, ithalat, ihracat, üretim, tüketim değişimleriyle bu değişimlerin fiyatlara olan etkilerinin izlenmesi, değerlendirilmesi, gerekli görülmesi halinde alınacak tedbirleri ve uygulanacak politikalara ilişkin önerilerde bulunması için Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi kurulmasını uygun gördüğünü bildiren Arınç, "Bugünkü genelgemizle bu komite Gıda, Tarım, Hayvancılık Bakanlığı müsteşarının başkanlığında, Ekonomi, Gümrük ve Ticaret, Kalkınma ve Maliye Bakanlığı müsteşarları ve diğer ilgililerle kurulmuş bulunmaktadır. Üç ayda bir veya gerektiğinde toplanacak ve gündemindeki konuları görüşecektir" bilgisini verdi.

Gelecek sene G-20 Zirvesi'nin ev sahipliğini Türkiye'nin yapacağını belirten Arınç, "G-20 dönem başkanlığı bugün itibarıyla resmen başladı. Türkiye ilk kez G-20'de, 20 Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı Grubu'na  dönem başkanlığı yapacak" diye konuştu. 

Bugün, Merzifon'da Türk Silahlı Kuvvetlerine ait F-16'nın düştüğünü, pilotun paraşütle atlayarak kurtulduğunu belirten Arınç, "Sağ kurtulmuş olmasından büyük sevinç duyuyoruz. Uçağın düşmesiyle ilgili gerekli idari ve adli tahkikat da yapılıyor" dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir