Arınç'tan önemli mesajlar
Başbakan Yardımcısı Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
ANKARA - Gazetecilerin bayramını tebrik eden Arınç, Bakanlar Kurulunda ilk olarak bayramı seçim bölgelerinde, muhtelif şehirlerde ve yurt dışında geçiren bakanların, gönderilen mesajlar ve hükümet hakkında konuşulanlarla ilgili bilgilendirme yaptığını söyledi.
Arınç, bazı bakanların da Türkiye'de dokuz günlük bayram tatilinin nasıl geçtiği konusunda bilgi verdiklerini belirterek, "Genel itibarıyla hamdolsun huzur ve sükunet içerisinde bir Kurban Bayramı geçirdik. Şehirlerarasında elbette trafik çok güçlü oldu. Bu trafikte kaybettiğimiz pek çok can da var. Allah onlara rahmet etsin. Pek çok yaralı da var. Üzüldüğümüz tek konu, her türlü ikaza rağmen yine bayram trafiği içerisinde maalesef üzücü kazaların olmasıdır " diye konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün bu yıl hacca giden tek bakan olduğunu hatırlatan Arınç, Ergün'ün de hac izlenimlerini Bakanlar Kurulunda paylaştığını bildirdi. Arınç, şöyle devam etti:
"Ben Türkiye'den hacca gidebilen ve çok şükür sağ salim hacı olarak ülkemize dönen bütün hacı arkadaşlarımızın, yurttaşlarımızın haclarını da tebrik ediyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu imkanı bulabilmiş, gönüllerinde hac sevgisi yatan binlerce, on binlerce yurttaşımızın bu görevlerinden dolayı kendilerini tebrik ediyorum. Gidemeyen, kurada çıkamayan, imkan bulamayan binlerce yurttaşımıza da inşallah bundan sonra nasip olmasını diliyorum."
Toplantıda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Bakanlık tarafından hazırlanan Türkiye'nin elektrik arz güvenliği durumunu gösteren çalışmanın detaylı bir biçimde Bakanlar Kuruluna sunumunu yaptığını kaydeden Arınç, şunları söyledi:
"Ülkemizin önümüzdeki beş ve onuncu yıllarda öngörülen büyüme rakamlarına göre enerji arz güvenliğimizin sağlanmasına yönelik yine bazı senaryolar vardı. O senaryolar üzerinde görüşmeler yapıldı. 2023 yılı itibarıyla elektirik üretim miktarı ve olması gereken kapasite miktarının yaklaşık bugünkü değerlere göre iki kat büyümesi gerektiği değerlendirildi. Bu kapsamda yatırımların gerçekleştirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin konular ilgili bakanlıkların görüşleri doğrultusunda da incelendi."
Türkiye'nin Avrupa'nın en büyük beşinci elektrik piyasasına ve en büyük ikinci elektrik şebekesine sahip olduğunu anımsatan Arınç, "2023 makro ekonomik hedeflerin yakalanmasında ihtiyacımız olan enerjinin üretilmesi, iletilmesi ve dağıtılmasında herhangi bir sıkıntının yaşanmayacağı bu çalışmalar sırasında gündeme getirildi" diye konuştu.
Arınç, Yıldız'ın, 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'na ilişkin hazırlanan taslak hakkında da genel bilgi sunduğunu dile getirerek, "Üzerinde tartışmalar yapıldı, uygun görüldü ve şeffaf, liberalleşmiş, rekabetçi bir doğalgaz piyasasına daha kısa sürede ulaşmayı öngören taslak imzaya açılmış oldu" bilgisini verdi.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın da Bakanlar Kuruluna yükseköğretim kurumları araştırma merkezlerinin kurulması ve İşleyişiyle ilgili kanun taslağı sunduğunu belirten Arınç, bunun da Kurulda imzaya açıldığını söyledi.
Arınç, 12 Eylül 2010 Referandumu'nda anayasada yapılan değişiklik doğrultusunda Ekonomik ve Sosyal Konseyin yapısını yeniden düzenleyen bir kanun taslağının da imzaya açıldığını ve uygun görüldüğünü bildirdi.
Demokratikleşme Paketi
Arınç, 30 Eyül'de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan demokratikleşme paketi kapsamında gerekli yasal çalışmaların yapıldığını söyledi.
Söz konusu pakette yasal düzenleme gerektiren konular olduğu gibi idari kararlar, yönetmelikler ve idari düzenlemelerle hayata geçirebilecek pek çok konu bulunduğunu anımsatan Arınç, şunları kaydetti:
"Bunlardan bildiğiniz gibi idari düzenlemelerin büyük bir kısmı yapıldı. Öğrenci andının kaldırılması, kamuda kılık kıyafet özgürlüğü, Roman vatandaşlarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi, enstitünün kurulması ve buna bağlı olan birtakım tedbirler... Diğerleri konusunda da sadece seçim sistemindeki değişikliği ayrı tutarsak bütün yasal düzenlemeler hazır, Bakanlar Kurulumuzda imzaya açıldı, peyderpey Türkiye Büyük Millet Meclisine, görüşmek üzere gönderilecek. Yani büyük bir süratle bunları hayata geçirmek istiyoruz. Esasen hazırlıklarımız vardı. Bunları tekrar bugün Bakanlar Kurulunda gözden geçirdik ve elimizde yasal düzenleme gerektiren bütün konuların Türkiye Büyük Millet Meclisine sevki içinde imzalamaya başladık.
Bir tanesi ayrı demiştim. Onu biliyorsunuz hem siyasi partilerin, hem de kamuoyunun konuyu tartışması üzerine belli bir süreyle takip edeceğiz. O da mevcut sisteme alternatif olarak düşündüğümüz iki seçim sistemidir. Seçenek sunuyoruz. Hem siyasi partilere yani demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilere hem de bunu kamuoyunda nasıl karşılanacağını veya bir konsensus oluşup oluşmayacağını görmek istiyoruz. O da ya beşli, altılı milletvekilli seçim bölgeleri. Daratılmış bölgeler. Yüzde 5 barajı indirmek suretiyle bir seçenek... Tamamen dar bölge sistemine geçilerek, yüzde 10'luk barajı tamamen kaldıracak bir seçim sistemi veya bugünkü sistemin devam etmesi konusunda neler düşünüldüğünü somut önerilerle ve iyi eleştirilerle yani yön gösterici eleştirilerle duymak istiyoruz. Şu ana kadar siyasi partilerden doğrusu bu konuda ciddi bir sözün veya bu konuyu kapsayabilecek şekilde hangi seçeneği tercih edip etmediklerini henüz duymadığımızı da ifade etmiş olayım."
Lübnan'da kaçırılan Türk pilotları
Başbakan Yardımcısı Arınç, Lübnan'da kaçırıldıktan sonra serbest bırakılan Türk pilotlarla ilgili olarak da şunları söyledi:
"Bir taraftan bayram izlenimleri konuşulurken, diger bir konu Lübnan'da kaçırılmak suretiyle 70 güne yaklaşan bir süre ellerinde tutulan Türk pilotlarının bir şekilde, diplomasinin gücüyle Türkiye Devleti'nin gücüyle bazı ülkelerle yapılan görüşmeler ve girişimler neticesinde Türkiye'ye, vatan topraklarına kavuşması, eşleri, çocukları ve aileleriyle birlikte gerçek bayramı yaşamaları oldu. Bundan dolayı da gerek ailelerin gerekse Türkiye kamuoyundan hükümetimize yöneltilen teşekkürleri ve tebrikleri de hem kabul etmiş hem de bundan şahsen iftihar duymuş olduk. Bildiğiniz gibi pilotlarımızı Sayın Başbakanımız ile İstanbul'da havaalanında bizzat karşılamıştık."
"Net bir rakam vermek mümkün değil"
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Arınç, bir gazetecinin askerlik süresine ilişkin yapılan yeni düzenlemeye göre, 1 Ocak 2014'te erken terhis olacak asker sayısını sorması üzerine, "Bunlar konuşuluyor. Doğrudur, kısmen. Yani ben de onu merak ettiğim için sordum. Net bir rakam vermek mümkün değil. Çünkü izin kullananlar vesairelerle terhis tarihleri değişebiliyor ama bunun 70 bin veya biraz daha üzerinde olabileceğini söyleyeblilirim, Milli Savunma Bakanı'ndan aldığım bilgiyle. Yani sağlık geçerli sebep olabilir, izin kullanmak geçerli sebep olabilir. Geç katılmak belki bir sebep olabilir. Bütün bunlarla 70 ile 70'in biraz üstünde belki değişebilecek bir rakamdan bahsediliyor. Herhalde ilk terhisleri de 1 Ocak 2014'ten itibaren görmüş olacağız" yanıtını verdi.
Cenevre-2 Konferansı
Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'nin, Suriye'nin durumunun görüşülmesinin beklendiği Cenevre-2 Konferası ile ilgili tutumunun sorulması üzerine de şöyle konuştu:
"Sadece konuşuluyor şu anda. Böyle bir toplantının nerede, hangi tarihte toplanacağı konusunda bildiğiniz gibi henüz netleşmiş somut öneri veya toplantı tarihi söz konusu değil. Cenevre-2 toplantısı toplanması, bildiğiniz gibi Suriye'de kullanılan veya kullanılabilecek kimyasal silahların da imha edilmesiyle ilgili bir sürecin içerisinde mütalaa ediliyor. Türkiye, eğer işe yarayacaksa ve somut bir neticeye bizi ulaştırabilecekse böyle bir toplantının gecikmiş de olsa yapılmasından yanadır. Ama bunu zamana yaymak suretiyle sadece bunun sözü üzerinde birtakım somut neticelere varmak mümkün değil. Çünkü siz de biliyorsunuz ki 2. Cenevre toplantısının ne zaman yapılacağı, mayıs ayında konuşulmaya başlanmıştı. Tahminen haziran veya en geç temmuz ayları söylenmişti. Biz şimdi neredeyse ekim ayının sonundayız. Cenevre-2 Konferansı, Esed'in hem takip ettiği kendi ülkesi içerisindeki zulüm hem de dünya kamuyonuna yönelik Rusya'yı, Çin'i, ABD'yi ilgilendiren birtakım gelişmeler sebebiyle gittikçe gecikmiş oldu. Şu anda henüz Cenevre-2 Konferansı'nın nerede ve ne zaman toplanacağı konusunda somut bir bilgi yok."
Bir soru üzerine, Siyasi Partiler Kanunu'nun il, ilçe, belde teşkilatlarının kuruluşu, propaganda gibi konulara ilişkin genel esasları düzenlediğini belirten Arınç, bunların dışındaki iç düzenlemelerin her partinin kendine ait olduğunu anlattı.
Demokratikleşme paketiyle genel esaslar noktasında siyasi partilere üyelikleri kolaylaştırdıklarını, her partinin daha çok sayıda üye kaydedebilmesi imkanını getirdiklerini anımsatan Arınç, şöyle devam etti:
"Çünkü bizim inandığımız bir gerçek var. Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları siyasi partilerdir, siyasi partiler güçlenirse siyaset de güçlenir. Dolayısıyla siyasetin güçlü olduğu bir ülkede de demokrasi güçlenir. Bugüne kadar ki kısıtlamaları kaldırıyoruz. Yoksa ön seçim yapacak mı, yapmayacak mı, kontenjanı hangi ilde kullanacak, Sarıgül'ü alacak mı, almayacak mı? Herhalde bunlara ait bir yasal düzenleme yapacak halimiz yok. Güller çeşit çeşit biliyorsunuz. Onlar kendi partilerinin iç düzenlemeleridir. Parti Meclisi nasıl karar alır, önceden mi girer, sonradan mı müracaat eder? Bunlar herkes kendisi, tabii yargı yolu açık olanlar da vardır, bir şekilde ortaya koyabileceklerdir. Emin olunuz ki bu demokratikleşme paketimiz sizlere ilk açıklama yaptığım zaman yüzde 70'leri bulan bir takdir görmüştü. Bu oranın daha da üstüne çıktığımızı söyleyebilirim hem dış basın noktasında hem de içerideki kamuoyu noktasında.
Bir partinin grup başkanvekili, her zaman çokça konuşan birisi, 'nereden ölçebildi bu kadar şeyi, 7 saatte nereden buldu bu neticeyi' demişti. Unutmayın Türkiye'de seçim sonuçları bile sandıklar açıldıktan 3 saat sonra neredeyse belli oluyor. Zaman tünelinde kalmış arkadaşlarımız var. Biz Türkiye'nin her bölgesindeki ajanslar vasıtasıyla kimin ne düşündüğünü, paket karşısındaki tepkilerinin olumlu mu olumsuz mu olduğunu çok şükür. Bakanlar kurulu toplantısından sonra bile bilebilecek bir noktadaydık."
[PAGE]
"Bu kadar konuşması boşa gitti"
"Bugün 1 Ocak tarihini açıklamakla aslında Oktay Bey'e çok büyük bir kötülük yaptık. Bu kadar konuşması boşa gitti" diyen Arınç, "Onu sevindiremediğimiz için aslında biz de sevinçliyiz. Yani bu arkadaşımızın ne olur bundan sonra daha ciddi şeyler konuşması, daha dirayetli olması partisi adına partisine daha çok puan kazandırması lazım. Ne kadar boş konuşuluyor. Ne kadar hafife alınan, yalanlarla dolanlarla birtakım suçlamalarla siyasi partilerin önünde gelen insanlara hakaret edilebiliyor. Doğrusu bir partiye yakışmıyor bu düşünceler. İşte kıyakçı olan ayakçı olurmuş, bilmem neymiş, bu argo, bir siyasetçinin kullanabileceği tabirler değil" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin 11 senede 3 milletvekili, 2 mahalli seçim, 2 referandum olmak üzere 7 sınavdan başarıyla çıktığını dile getiren Arınç, şu andaki anketlerin yüzde 50'nin üstünü gösterdiğini söyledi.
Siyasetin bir iddia işi olduğunu belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir partinin başında yıllarca bulunmak maharet değil, yıllarca bulunup partisini başarıdan başarıya götürmektir. Bir siyasi partiye 'bu önümüzdeki mahalli seçimlerde size yüzde 20 hedefini veriyoruz, yüzde 20'ye ulaşamazsanız siyasetten ayrılır mısınız' diye sormak bence ciddi bir iştir. 'Biz AK Parti'yi bile geçtik, bizim oylarımız aslında yüzde 50'yi buldu' diyen birisine, bırak yüzde 50'yi kardeşim, yüzde 30'u kendine hedef al ama yüzde 30'u başaramazsam ben de siyasete veda edeceğim demek bir iddia işidir. Bizim Başbakanımız, yani Türkiye'nin Başbakanı, AK Parti'nin Genel Başkanı her seçimde 'ikinci olursam siyaseti bırakırım' diyor ve işte 3 dönemle kendisini sınırlayan bir parti ki başka bir örneği de yok. Neredeyse 80 yaşına gelmiş hala Meclis'in içinde kalmaya çalışan siyasetçiler partilerini başarıya götüremiyorlar. Tek başlarına bunu bir meslek haline getirmişler. Hatta 'ben buradan çıkarsam dışarıda ne yaparım' endişesi içindeler. En başarılı olduğu zamanda bana 'Allahaısmarladık' diyebilen, 'ben yol kesici değilim arkamdan daha güçlü, daha başarılı siyasetçiler gelecek' diyen bir partinin genel başkanı, hükümet sözcüsü vesairesi varken diğerlerine yüzde 20, yüzde 30'luk hedefler veriyoruz bana mısın demiyorlar. Çıkarttıkları sözcüler de küçük, basit, küçültücü sözlerle adeta şov yapıyorlar. Milleti kendilerine güldürüyorlar, ciddi olamıyorlar."
Mahalli seçimlerin yaklaştığını anımsatan Arınç, "Mahalli seçim Türkiye için çok önemli. Peki nedir iddianız. Ne Yapacaksınız, başarı veya başarısızlık oranı nedir? Bunları konuşmayacak mı bir siyasetçi, böyle bir hedef koymayacak mı? En güçlü oldukları zaman, 11 senedir kendilerine göre yıprandı dedikleri hükümettir. Böyle bir hükümet yıpranmışsa sen ne güne duruyorsun? O zaman elini çabuk tut, kendini halka sevdir, iyi bir ilişki kur, iyi bir kampanya yürüt, yüzde 20'yi, yüzde 30'u aş ama her şeye rağmen millet sana bunu bile vermiyorsa boşuna oturma orada söylediğimiz budur" değerlendirmesini yaptı.
"Sonunda hukukun dediği olacaktır"
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) arazisinden geçen yol çalışmasıyla ilgili tartışmaların sürdüğü, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in açıklamalarda bulunduğu belirtilerek değerlendirmesi sorulan Arınç, "Belediye Başkanı ne diyorsa onu diyor. Eleştirenler olabilecektir, beğenenler olacaktır, beğenmeyenler olacaktır. Demek ki faaliyet Ankara Büyükşehir Belediyesine ait bir faaliyettir. Onun faaliyetlerini onaylayıp onaylamamak için benim bir şey söylememe gerek yok. Melih Gökçek Büyükşehir Belediye Başkanı, ODTÜ'nün Rektörü, buna taraf olduğunu iddia edenler elbette bir şey söyleyecektir ama sonunda hukukun dediği olacaktır" yanıtını verdi.
Arınç, şunları kaydetti:
"Böyle bir yolun yapılmasına ihtiyaç varsa yolun yapılması sırasında da ağaçlar ve ODTÜ ormanı zarar görmeyecekse, 5'i giderken 15'i gelecekse millet burada Ankara Büyükşehir Belediyesini haklı görür. Orada Parlamento'da hiç işe yaramayanların biraz fidan dikmeye çalışması şova yönelik gösterilerdir. Millet bunun karşılığını da verir. Orada hukuk ne diyorsa ihtiyaç neyse geçmişte yapılan ODTÜ Rektörlüğü ile belediyeler arasındaki Bayındırlık Bakanlığı arasındaki ilişkiler neyi getirmişse ve itiraz görmemişse bugün onlar yapılacaktır. Şahsi davranışları söz konusu etmiyorum, bunlar beğenilir veya beğenilmez ama işin aslında oradan geçmesi gereken bir yol var. O yolun ne şekilde zarar vermeden geçebileceği konusunda da Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın da Ankara Büyükşehir Belediyemizin de Orta Doğu Teknik Üniveristesi Rektörlüğüne sunduğu bir proje var. Kabul edilmiş bir proje var ama onun üzerine yeniden Gezi benzeri olaylar çıkarmaya yönelik birtakım gayretler var. Sanıyorum en kısa sürede bu iş doğru bir şekilde çözümlenecektir."
Bir basın mensubunun Genelkurmay tarafından askerlik süresinin kısalacağı tarih olarak 1 Mart 2014'ün açıklandığını oysa hükümetin bu tarihi 1 Ocak 2014 olarak belirlediğini, tarih konusunda hükümet ile Genelkurmay Başkanlığı arasında bir görüşme trafiği yaşanıp yaşanmadığı sorması üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:
"Hayır hiçbir şey yaşanmadı. Aslında şu saate kadar süren Bakanlar Kurulu toplantımız içerisinde bu konu belki 1 saati geçmemiş bir konudur. Biz çok şeyler konuşuyoruz. Hem Meclis gündemini takip ediyoruz, Bakanlar Kurulu tarafından Meclis'e gönderilen kanunların ne zaman konuşulacağını, hem de güncel bazı konuları. Burada Genelkurmay bir açıklama yapsa mıydı, yapmasa mıydı? Konusunda farklı düşünebilirsiniz ama Türkiye yeni bir Türkiye."
Türkiye'de sivil ile asker ilişkilerinin ilk defa normalleştiğini vurgulayan Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Eskiden asker ya da Genelkurmay ya da Milli Savunma Bakanlığı, onlar ne derse onu kabul edilirdi. Bizim farkımız şu: Genelkurmayımızı tabii çok önemli bir görevin başında biliyoruz. Bu hizmetler onun hizmetleridir. Onların planlaması, onların ihtiyaç listesi bizim için önemlidir. Onları biliriz, sorarız, bazen yazılı bazen şifahi ama sonunda siyasi bir karar verilecekse bunu onlardan bağımsız olarak biz veririz. Dolayısıyla o ihtiyaçların öncelemesinde, giderilmesinde eğer bizim bir tercihimiz olmuşsa geçerli olan budur. Milli Savunma Bakanımız sadece Genelkurmay'ın düşüncesini ya da planlamasını hükümetimize aktarır. O, 26 bakanlıktan sadece bir tanesidir."
"Genelkurmay Başkanı ile konuşmamız olmamıştır"
Milli Savunma Bakanlığı ya da Genelkurmay Başkanlığını boşa çıkartmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını vurgulayan Arınç, kendilerinin olayı siyasi bakımdan, ihtiyaçlar bakımından, Türkiye'nin yaşaması gerekli yeni gelişmelerini görmek bakımından değerlendirdiklerini ifade etti.
Arınç, asker sayısının Genelkurmay Başkanlığının sitesinde yayımladığını belirterek, bunun ordunun şeffaflaşması anlamına geldiğini söyledi.
Daha önce bedelli askerlik konusunda da Genelkurmay'ın taleplerini kendi düşünceleriyle revize ettiklerini anımsatan Arınç, "Kararı biz veriyoruz. Sorumluluğu da bize ait. Elbette teknik bir konuda Genelkurmay'ın da ne dediğine bakarız ama motamot aynı noktada karar verecek durumda değiliz. Doğrudan doğruya aynı ismin altına imza basacağımız hususlar da olabilir ama bunları biz kendi hükümet sorumluluğumuz içerisinde bir değerlendirmeye gideriz. Bugün Genelkurmay Başkanı ya da oradaki herhangi bir yetkili subay ile ne Milli Savunma Bakanımızın ne de bizim bir ilişkimiz, konuşmamız olmamıştır. Bize iletilen bilgileri değerlendirdik, birilerinin beklentilerinin aksine 1 ocak tarihini kabul ettik" değerlendirmesini yaptı.
[PAGE]
"Ne maksatla yazıldığını az çok biliyoruz"
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in Balyoz Davası kararıyla ilgili açıklamaları hatırlatılarak, değerlendirmesi sorulan Arınç, "Bir siyasetçi olarak benim değerlendirmem ne kadar doğru olur" ifadesini kullandı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili ABD basınında yer alan iddiaların sorulması üzerine ise Arınç, konunun Bakanlar Kurulu'nda konuşulduğunu bildirdi.
Arınç, Fidan'ı Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı ve TİKA Başkanlığı olarak görev yaptığı dönemden itibaren yakinen tanıdıklarını ve bildiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Özellikle Milli İstihbarat Teşkilatının Müsteşarı olduktan sonra hem teşkilatın güvenini kazandı, hem de Türkiye'nin çıkarları için çok olumlu, faydalı ve yararlı çalışmalar yaptı. Bu bütün bakan arkadaşlarımız ve doğrudan bağlı olduğu Sayın Başbakanımız tarafından da ifade edilen konudur. Biliyorsunuz MİT, bir başbakan yardımcısına değil doğrudan Başbakana bağlı. Bugüne kadar yaptığı hizmetlerde hem hükümetimizin siyasi desteğini bulmuştur hem de Türkiye'nin çıkarlarını istihbarat anlamında da Türkiye'nin sorunlarının çözülmesi anlamında da fevkalade güzel yerine getirmiş bir arkadaşımızdır."
Fidan'ın yıpratılmak istenmesinin belli ülkeler, belli istihbarat örgütleri için doğal olduğunu dile getiren Arınç, yayımlanan makalelerin ne maksatla yazıldığını az çok bildiklerini dile getirdi.
"Müsteşarımız Türkiye sevdalısı"
"MİT Müsteşarının gerek Suriye konusundaki çalışmaları gerek çözüm süreciyle ilgili çalışmaları gerekse de ülkemiz çevresinde cereyan eden olaylarla ilgili MİT Müsteşarımızın çalışmaları açısından hükümetimiz hiçbir sıkıntı görmemekte ve kendisini takdir etmektedir" diyen Arınç, Fidan'ın bir yanlışı, bir kusuru, bir ihmali söz konusu olması halinde gerekenin ise mutlaka yapılacağını aktardı.
Arınç, gazetelerin yazdıklarının çoğunun spekülatif amaçlı ve gözden düşürmeye yönelik olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bunlar yaptığı önemli görevlerde belki önünü kesmek amacıyla belli çevrelere verilen mesajlar olarak algılanmalıdır. Kişiler önemlidir, yazdıkları gazeteler de önemlidir. Bunların ABD kendi kamuoyu içerisinde de belli hedefleri gözetlediklerini biz biliriz ama o kişiler, onların yazdıklarıyla uğraşacak vaktimiz yok. Biz Müsteşarımızın başarılı olduğunu, Türkiye sevdalısı olduğunu, önemli çalışmalarda güvenimizin tam olduğunu söyleyebilirim."
Doğalgaza zam yok
Doğalgaza zam yapılmasının söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine ise Arınç, "Enerji Bakanımıza sorduğunuzda 'zam yok' diyor, ben de onun dediğini tekrar etmiş olayım. Şu anda herhangi bir zam düşünülmüyor. Biz bu konularda hamdolsun başarılı bir hükümetiz. Vatandaşlarımızın bu konularda güven içerisinde olmaları gerekiyor. Dünya piyasalarının da ne olacağını önceden bilmek mümkün değil ama biz vatandaşımızın masrafını artırmamak için büyük fedakarlıkta bulunuyoruz" yanıtını verdi.