Armutlar koruma altında...
TRABZON'DAN / Yusuf BALTACI
Trabzon'un köylerinde, yaylalarında var olan onlarca çeşit yabani armut ağacı, bugünlerde tek tek ziyaret edilerek bellerinden bir ipe bağlanan numaralı tabelalarla tarihteki yerlerini alıyorlar. Çünkü onlar bizim geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği. Köylerimizde yaşayan halkımız da yakında zengin olacak. Koruma altına alınan, aşılanan armutlar köy ekonomilerine büyük katkı sağlayacak. Adeta Köy Enstitüleri'nin yeniden kurulmasına vesile olacak.
Gülmek mi lazım, düşünmek mi? Sordum, araştırdım, nedir bu çalışma diye? Trabzon'dan Rize'nin girişine dek ne kadar köy ve mezra varsa adım adım taranıyor. Hangi yamaçta, hangi dere kenarında bir armut ağacı varsa devletimizin tarım uzmanları tarafından özel ekiplerlerce ziyaret ediliyor.
Armutlar aşılanacak, köylü aşılanan ağaçlardan çok armut alacak, kim bilir belki de bazı yakın komşu ülkelerimize ihraç edecek. Hani güzel bir söz vardır, "göz görmez, akıl görür" diye. Gerçekten de öyle. Bizim saf, temiz insanımız ne yazık ki bunları akıl gözüyle göremiyor. Tarımı da, hayvancılığı da çeşitli yollarla gözleri önünde yok olup gidiyor. Meğer burada olay çok farklı. Koruma altına alınan armutlar köyün bilirkişileri birazda yaşlılarına gidilerek isim şecereleri sorgulanıyor.
Caminin arkasındaki şimonap, şu yol kenarındaki kukarap, Ali Dayı'nın karşı çayırında ağrap, kirezap
kunturap, zenginap…
Say sayabildiğin kadar… Soromulap, ladrap, mulgurap, zisinap.
İnsanlar acaba mısır tarlalarının nasıl yok olduğunu düşünebiliyorlar mı? Bu yabani armutların da olduğu yerlerde bir zamanlar ekmeğimizi yoğurduğumuz, hamurunu pişirdiğimiz mısırımız vardı. Hayatımızı borçlu olduğumuz, soframızın baş tacı mısır. Mısır tarlalarına yabani fındık ağaçlarını dikerken kör olanlar şimdi şimonap armutlarını koruma altına alıyorlar… Pamuğumuzu, tütünümüzü, pancarımızı, buğdayımızı, fındığımızı, kayısımızı korudukları gibi. Devletin memurları üçer, beşer kişi köy köy dolaşıp hangi armut ağacının ismi hangi Rumca isimdendir diye armut ağaçlarının geleceklerini kayıt ve garanti altına alıyorlar. Aynen koyunumuzda, keçimizde, sığırımızda olduğu gibi… Onları korudukları gibi…
Her ne hikmetse bilinmez, bizim toprağımızda kuruyan, yok olan, ekimi biçimi çeşitli nedenler ileri sürülerek yasaklanan veya kotalanan ürünlerimiz bir de bakıyorsunuz aynı isim, ama farklı şekillerde yurdumuza girmiş oluyor. Mısır da bunlardan biri. Artık mısırı bardak bardak sokak aralarında yiyerek
ulusal ekonomimize katkımızı sürdürüyoruz..
Köyümün çocuklarına tüm hayatını eğitimi ile veren, ineğinin doğumundan çocuğunun hastalığına, köyün yolundan suyuna kadar her şeyi ile ilgilenen emekli öğretmeni Rıfat Ağabey de 'Yok olmaz, bu böyle gitmez' diyor.
Ama gidiyor işte…
Kim farkında, kimi değil… Yine de hiç değilse 'Anadolu'yu vermeyeceğiz' diye biraz sesimiz çıksın diyorum.