”Artık hastanelerde rehin alınan yok”
Başbakan Erdoğan, "Artık SSK'lı, BAĞ-KUR'lu vatandaşlarımız ayrı bir ülkenin vatandaşıymış gibi muamele görmüyor" dedi
İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artık hastanelerde rehin alınan hasta haberleri okunmadığını belirterek, "Artık SSK'lı, BAĞ-KUR'lu vatandaşlarımız ayrı bir ülkenin vatandaşıymış gibi muamele görmüyor" dedi.
Erdoğan, Halkalı'daki İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin açılış töreninde, göreve geldiklerinde Türkiye'yi dört temel taş üzerinde büyüteceklerini söylediklerini ve bunların eğitim sağlık, adalet ve emniyet olduğunu belirterek, 7 yılda bu dört alanda Türkiye'ye çok büyük hizmetler, çok büyük eserler kazandırdıkların anlattı.
Sağlık alanında ihmali asla kabul etmediklerini, bunu her zaman söylediklerini dile getiren Erdoğan, sağlık hizmetlerinde, erteleme, öteleme gibi kavramları asla kabul etmediklerini belirtti.
Erdoğan, bu ülkenin insanlarına nelerin reva görüldüğüne, tedavi olmak, ilaç bulmak için vatandaşın ne gibi sıkıntılar yaşadığına yıllarca tanık olunduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Hastane kapılarında bizler de süründük. Neler çektiğimizi biliriz. İlaç almak için neler çektiğimizi biliriz. Yaşadık bunları. Bu çaresizlikler içerisinden bugünlere geldik. Türkiye bunları yaşadı. Hem de çok uzak bir geçmişi değil, 7 yıl öncesini hatırlarsanız... Bu manzaralar gözümüzün önüne gelir. Cumhuriyet tarihimizin bu anlamda en büyük değişim programı olarak 'Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı işte bunun için kararlı bir şekilde biz başlattık."
Erdoğan, kısa bir süre önce Sultan Ahmet Camii'nde bir grup Amerikalı turistle karşılaştığını, turistlerin Türkiye'de sağlıktaki reformu duyduklarını belirterek bunun nasıl olduğunu sorduklarını kaydetti. Erdoğan, şunları söyledi:
"Şöyle ayak üstü kısa bir şeyler anlattım. 'Duyduk ki Amerika'ya gidiyorsunuz' dediler turistler. 'Evet gidiyorum' dedim. 'Obama'ya da anlatır mısınız?' dediler. Halbuki Sayın Obama da bu ara sağlık reformunu yaptı, bundan dolayı başı dertte. Bizim burada da başımız dertteydi. Önce sağ olsun doktorlarımız bizi anlamakta zorlandılar. Ve bazı doktor kardeşlerimiz sağ olsun bizi terk ettiler. Eh kendi takdirleri, ama bazı sağ olsun doktorlarımız da 'hayır biz bu yolda varız' dediler ve bizimle beraber 'durmak yok yola devam' dediler ve devam ediyorlar. Şuna inanıyorum; doktorluk mesleği sıradan, rastgele bir meslek değil, sadece para da değil. Onların hasta yatağında şifa bulan bir hastadan aldığı duanın bedeli yoktur. Bunu da iyi düşünmeleri gerekir. Öyle an gelir ki doktor kendine derman olamaz. Hayata böyle bakacağız. O bakımdan bazen hastaları ziyaret ederken kendisine uzanan o şefkat elini doktorunu gördüğü zaman o doktorun şefkat eline yönelik yaptığı duaları dinlerim, gözlerim yaşarır. Bazen de şifa bulur. Anadolu'daki bir hastanın bakarsın orada kendisi bir şeyler hazırlamış getirmiş. Balıydı, peyniriydi vs... Doktoruna takdim edişini de görürüm. Bizim insanımız böyledir. Fakiri, garibi o da böyle. Bu iletişimi koparmamak lazım. Onun için biz şu anda attığımız adımlarla aslında sağlıkta gerçekten farklı bir dönüşüm programını başarıyla uygulamanın gayreti içerisindeyiz. Bizi bu noktada yalnız bırakmayan doktor kardeşlerime, hemşire kardeşlerime, tüm sağlık memuru kardeşlerime özellikle teşekkür ediyorum, milletim adına teşekkür ediyorum."
"Eşit sağlık hizmeti"
Bugün aynı değişim programını uygulamak isteyen bir çok ülkeye Türkiye'nin model alınması gerektiğini söylendiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Artık hastanelerde rehin alınan hasta haberleri okumuyoruz. Artık SSK'lı, BAĞ-KUR'lu vatandaşlarımız ayrı bir ülkenin vatandaşıymış gibi muamele görmüyor. Haksız rekabete maruz kalan, eşit sağlık hizmetinden kaliteli, yaygın sağlık hizmetinden mahrum kalan vatandaşımızı bu mahrumiyetten hamdolsun bizler kurtardık. Her kenti hastanelerle donattık ve donatmaya devam ediyoruz. Hastanelerdeki hizmetin kalitesini kademe kademe artırdık. Tek eksiğimiz doktor, burada eksiğimiz var. Onun için de rektörlerimizden istiyoruz; doktor yetiştirin, bol doktorumuz olsun. Bu konuda sağ olsun YÖK ile de görüşüyoruz, anlaştık; artık ülkemizde bir profesöre 3,5 öğrenci düşmesin. Almanya'da 23-24-25 tane düşüyor da, benim ülkemde 3.5 düşüyorsa burada bir sıkıntı var demektir. Bunu aşmamız lazım. Türkiye bunu başardığı andan itibaren biz de bu sıkıntıları aşarız."