Atölye düzenli üretim işe yarar mı?
KAYSERİ'den / Mahmut SABAH
Halıcılık sanatı, Anadolu'nun çoğu yerinde hem ailelerin geçim kapısı, hem de çeyiz sandığının anahtarı idi. Önce anne kızına çeyiz yapmak için halı dokur; sonra kızı çocuk yaşta tezgah başında bulurdu kendini. Evlenip koca evine gider, yine tezgah başına otururdu, ilmek atıp tarak sallamak için…
Bir zamanlar Türk el halıcılığı adına harikalar yaratan 'halıcılık sanatı', sadece dar gelirli ailelerin geçim kapısı değil, bölgesel ekonomilerin de istidam ve üretim alanlarından biri idi. Özellikle 1970'li yılların sonunda üretim ve ihracatta önemli gelişmeler oldu. Anadolu halısı Avrupa pazarlarında İran halılarına bile fark atabilecek kaliteye ulaştı. Ülkeye döviz girdi; ihracatçının cebi para gördü. Ne var ki; tezgah başında ömür törpüleyip, göz nuru dökerek, ekmek kavgası veren halı işçisinin cebine hiçbir şey girmedi. Yani, 'döviz geliyor, para kazanılıyor' hay huyu içinde, yılların ihmalini bir kambur olarak sırtında taşıyan halı işçisi unutuluverdi. Ucuza dokutuldu, pahalıya satıldı. Aracısı tefecisi cebini doldurdu; olan gariban dokuyucuya oldu.
Alın terinin, göz nurunun karşılığını alamayan halı işçisinin, "kalite kaybı" demek olduğu düşünülemedi. Kaliteli hammadde için yatırıma gerek duyulmadı. İpte doğal boya yerine, sentetik boya kullanıldı. Ve sonunda olan oldu; dış pazarlar kalite yoksunu Türk halısı furyası ile sarsıldı. İhracattaki o güzelim canlanma, saman alevi gibi sönüverdi.
Kısacası, dış dünyada halı pazarını tamamen Çin'e kaptırdık. Oralarda artık esamisi bile okunmuyor Türk halılarının… Oysa, ilmek ilmek motiflere dökülmüş sevda türkülerinin gizemini saklardı her biri… Yünü, boyası, atkı ipi bizdendi. Elektrik istemez, kömüre gerek duyulmazdı. En güzeli Anadolu'da en albenilisi ise Bünyan'da Yahyalı da dokunurdu. Yahyalı'nın kök boyasına, Bünyan halısının desenine, hiçbir yöreninki kolay uymazdı. Çarpıcı desen ve renk armonisinin sembolü Yahyalı sediri, Bünyan kellesi, Develi seccadesi, genç kızlarımızın yaratıcı gücünün soylu birer kanıtı idi. Yapılması gereken; halıya umut bağlayan insanları organize etmek, eğitmek ve o insanlara parasal destek sağlayabilmekti. Yapamadık. El halıcılığının verimli bir iş kolu, halının döviz kaynağı olduğunu bir türlü kavrayamadık. Ve… Sonunda olan oldu, tezgah sayısı 20 binlerden 2 binlere, dokuyanların sayısı 50 binlerden 3 bine indi. Kısacası; Kayseri'de tezgahlar artık "tükeniş"i dokuyor.
Kayseri Halıcılar Odası Başkanı Ercan Efilti; " El dokuması halılara yine rağbet var. Özellikle İstanbul'da oturan Kayserili ailelerden çok talep geliyor. Oda olarak atölye düzenli üretim başlatarak hem ilk etapta bin kişiye istihdam olanağı sağlayacak, hem de bu düzenle, tıkanan sektörün önünü açmaya çalışacağız" diyor. Dilerim, Efilti'nin dediği olur. Hele ki; geleneksel kültürümüzün simge sanatı el halıcılığının, iç karartan bugünkü görüntüsüne tanık oldukça…