Avrupa birliği enerji öncelikleri açısından Türkiye enerji sektörü
Reha Pamir
İş Yatırım - Kurumsal Finansman Müdür Yardımcısı
Türkiye enerji sektörünün Avrupa Birliği için önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bunun nedenleri arasında sadece Türkiye'nin Avrupa Birliği ile yakınlaşması değil, aynı zamanda Türkiye'nin jeopolitik konumu ve büyüme potansiyeli de bulunmaktadır. Türkiye, petrol ve doğalgaz açısından zengin ülkeler ile Avrupa Birliği arasında bir enerji koridoru şeklinde konumlanmıştır. Nüfusu 70 milyonu aşan Türkiye, 1970 yılından itibaren yıllık bileşik büyüme oranı yüzde 4.74 olan kayda değer bir enerji tüketimi artışına sahiptir. Bununla birlikte ülkenin enerji ihtiyacı, büyük ölçüde ithalat yoluyla sağlanmaktadır.
Kaynak: ETKB Kaynak: ETKB, EPDK
Şekil 1: Türkiye toplam enerji tüketimi Şekil 2: Yerli kaynakların Türkiye'nin enerji tüketimindeki payı
Elektrik, petrol ve doğalgaz segmentlerinin birlikte değerlendirildiği, Türkiye enerji sektörünün toplam büyüklüğü konusunda resmi bir rakam bulunmamaktadır. Bununla birlikte İş Yatırım olarak, birincil enerji kaynaklarının ikincil enerji kaynaklarına dönüşümü sürecini dikkate alarak ve olası çifte sayıma sebep olmayacak şekilde yaptığımız bir çalışma dahilinde, Türkiye enerji sektörünün toplam 2007 yılı pazar büyüklüğünün, vergiler dahil yaklaşık olarak 65 milyar ABD Doları seviyesinde gerçekleştiğini tahmin etmekteyiz. Türkiye'nin pazar büyüklüğü ve enerji sektöründeki büyüme potansiyeli nedeniyle Avrupalı oyuncular da dahil olmak üzere uluslararası şirketler Türkiye'de yatırım yapmaya başlamıştır. Petrol, elektrik ve doğalgaz gibi enerjinin tüm alt sektörlerinde yapılan bu yatırımlar sadece şirket satın almalarıyla sınırlı kalmayıp, yeni tesisler kurmak veya ortak girişimlerin kurulması şeklinde de gerçekleşmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na ("ETKB") göre Türkiye'nin 2020 yılına kadar enerji alanında yapması gereken yatırımın tutarı 120 milyar ABD Doları'nı aşacaktır. Bu yatırımların gerçekleşmesinde Türkiye enerji sektörünün önceliklerinin Avrupa Birliği enerji sektörünün öncelikleri ile uyumlu olması son derece önemlidir.
Şekil 3: Büyük enerji yatırım projeleri
1-) Yenilenebilir enerjinin teşvik edilmesi
Yenilenebilir enerjinin teşvik edilmesi hem küresel ısınmaya karşı mücadelede, hem de yeni istihdam yaratılarak rekabet gücünün artırılmasında katkı sağlayacaktır. Avrupa Komisyonu, Ocak 2007'de yayınladığı "Avrupa İçin Enerji Politikası" isimli tebliğ ile iddialı hedefler ortaya koymuştur. Bu hedeflere göre Avrupa Birliği 2020 yılına kadar yenilenebilir enerjinin payını yüzde 20'ye ve ulaşım yakıtlarının içindeki biyoyakıt oranını yüzde 10'a çıkarmak ve sera gazı emisyonlarını en az yüzde 20 oranında azaltmak konusunda taahhütte bulunmuştur.
"Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi"ni imzalamış bulunan Türkiye sera gazı emisyonlarını kontrol altına almak konusunda kararlıdır. Amaç emisyon oranlarını 1990 yılındaki seviyede tutmak olduğu için yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi giderek artmıştır. TBMM, yenilenebilir enerji konusuna yönelik ilk kanunu ("Yenilenebilir Enerji Kanunu") 2005 yılında yürürlüğe sokmuştur. Buna ek olarak, ikincil mevzuatta ve Elektrik Piyasası Kanunu'nda yenilenebilir enerji konusunda çeşitli hükümler bulunmaktadır. Elektrik Piyasası Kanunu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nu ("EPDK") yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek için gerekli önlemleri alma konusunda yetkili kılmaktadır. Yenilenebilir Enerji Kanunu rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, dalga ve kanal veya nehir tipi ya da 15 km2'den küçük rezervuar alanına sahip hidroelektrik üretim tesislerini kapsamaktadır.
Yenilenebilir Enerji Kanunu tarafından sağlanan önemli teşvikler aşağıda belirtilmiştir.
. Perakende satış lisansı bulunan her tüzel kişi belli miktarda elektriği 10 yıldan az süredir işletmede olan Yenilenebilir Enerji Kaynaği ("YEK") sertifikasına sahip üreticilerden almak zorundadır.
. Bu madde uyarınca satın alınacak elektriğin fiyatı EPDK tarafından duyurulan bir önceki yılda Türkiye'de gerçekleşmiş toptan elektrik satış fiyatının ortalamasıdır. Bu fiyatın ise 5.0 ve 5.5 Euro cent/kwh aralığında olması gerekmektedir. Buna karşın, piyasada talep olması durumunda, üretici elektriği daha yüksek fiyattan satma hakkına sahiptir. Uygulamada ise hemen hemen bütün YEK üreticileri şu anda piyasada yaşanan arz-talep dengesinden ötürü, elektriğe daha yüksek fiyatı veren Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi'nde ("PMUM") satmaktadır. Örnek vermek gerekirse, PMUM'da oluşan fiyatlar 2008 yılı yaz aylarında aylık ortalama 15 cent/kwh (ABD Dolar) seviyesine kadar yükselmiştir. Bununla birlikte son dönemde yaşanan, petrol fiyatlarındaki düşüş ve YTL'nin ABD Doları cinsinden değer kaybının da etkisi ile kasım ayının ilk haftasında PMUM'da oluşan haftalık ortalama fiyat, yaklaşık olarak 10 cent/kwh (ABD Dolar) seviyesinde gerçekleşmiştir.
2007 yılında Türkiye'de üretilen toplam elektrik 191.2 milyar kwh seviyesindedir. Toplam üretim içerisinde, hidroelektrik üretim tesislerinin payı yüzde18,70, rüzgar/diğer yenilenebilir üretim tesislerinin payı ise yüzde 0,40 seviyesindedir. 2007 yılı sonu itibari ile Türkiye'nin toplam kurulu gücü olan 40.777 mw içerisinde hidroelektrik üretim tesislerinin payı 13.395 mw, rüzgar tesislerinin toplam kurulu gücü ise 147 mw'dir. Yenilenebilir enerji yatırımlarının yatırımcılar açısından çekiciliği son iki yılda artmıştır. EPDK 2007 yılında toplam kurulu gücü 4.755 mw olan 150 hidroelektrik üretim tesisine ve 1.127 mw olan 30 rüzgar enerjisi tesisine lisans vermiştir.
8.000 km kıyı şeridi ve rüzgarlı iç bölgelere sahip olması ve de Avrupa'nın İngiltere ardından en yüksek rüzgar enerjisi potansiyeline sahip ülkesi olmasına karşın Türkiye'de rüzgar enerjisine dayalı kurulu güç çok düşük bir seviyede bulunmaktadır. Kasım 2007'de EPDK'ya toplam 78.000 mw kurulu gücünde rüzgar enerjisine dayalı santral projesi için lisans başvurusunda bulunulmuştur. Bazı bölgeler için birden fazla başvuru olmasından ötürü başvuruları değerlendirmek için bir değerlendirme yöntemine ihtiyaç duyulmaktadır. Sektör uzmanlarına göre ise ekonomik açıdan yapılabilirlik ve türbin ve finansman temininde yaşanan sıkıntılardan ötürü toplam 78.000 mw'lik başvurunun, uzun vadede ancak 10.000 mw'lik kısmının gerçekleşmesi mümkün gözükmektedir.
2-) Enerji verimliliğinin artırılması
AB'nin verimlilik artışı ile maliyet bakımından yüzde 20 oranında enerji tasarufu yapabileciği kabul edilmektedir. Bu oranın yalnızca bir kısmının gerçekleşmesi bile Avrupa'nın rekabet gücünü ve enerji arz güvenliğini artıracaktır. Ayrıca, böyle bir tasarrufun, AB'nin Kyoto Protokülü'nde yer alan hedeflerini tutturması ve enerji hizmetleri ile ürünlerinin birlik içinde üretildiği göz önüne alındığında yeni iş fırsatları yaratılması bakımından da önemli katkıları olacaktır.
Ekonomilerin enerji verimliliğini ölçmek için "her bir dolar gayri safi yurtiçi hasıla yaratmak için kullanılan enerji miktarını" gösteren "enerji yoğunluğu" kavramı kullanılmaktadır. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü'ne ("EİE") göre Türkiye'nin enerji yoğunluğu OECD ülkelerinin 1.9 katıdır. Birim yüzey alanın ısınması için Türkiye AB ülkelerinin iki katından fazla enerji harcamaktadır. Yüksek seviyedeki enerji kaybı enerji tasarufu için büyük bir potansiyel olduğunu göstermektedir. Ekonomi üzerindeki enerji maliyetini hafifletmek ve çevreyi korumak amacıyla Enerji Verimliliği Yasası Mayıs 2007'de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yasalaştırılmıştır. EİE tahminlerine göre ulaşım ve hizmetler sektörleri başta olmak üzere sanayide kullanılan enerjide yüzde 30 oranında bir tasarruf gerçekleştirilebilir. Bu hedeflere ulaşmak için aşağıda belirtilen adımların atılması gerekmektedir:
. Elektrikte teknik kaybı ve kaçak kullanımı azaltmak,
. AB hedefi olan 2010 yılında yüzde 5 biyodizel kullanım seviyesine erişmek için ulaşımda biyodizel kullanımını artırmak,
. İnşaatlarda kullanılan yalıtım standartlarını yükseltmek,
. Enerji tasarruflu ampullerin kullanımını teşvik etmek,
. Enerji tasarrufu konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek.
3-) İyi işleyen yerel doğalgaz ve elektrik piyasasının sağlanması
AB'de Avrupa'nın enerji piyasasının kurulması için gerekli politik kararlar verilmiş ve yasal çerçeve oluşturulmuştur. AB'nin şu anda öncelikli hedefi alınan kararların bütün üye ülkelerde doğru şekilde uygulamaya sokulmasıdır. AB'nin bazı bölgelerinde hâlâ eski işletmecilerin hakim pozisyonlarını koruduğu ve tüketicilerin tedarikçisini değiştirme kabiliyetinin kısıtlı olduğu görülmektedir ve önümüzdeki dönemde daha rekabetçi bir piyasanın kurulması gerekmektedir.
Elektrik ve doğalgaz piyasalarını serbestleştirmek için 2001 yılında TBMM, Elektrik Piyasası Kanunu ve Doğalgaz Piyasası Kanunu'nu yasalaştırmış ve özerk bir denetim kurumu olarak EPDK kurulmuştur. Bu kanun sonrasında TEAŞ faaliyetlerine göre üçe bölünmüş, EPDK ikincil mevzuatı yayınlanmış ve lisanslama çalışmalarına başlanmıştır. Botaş'ın ve özel sektörün yatırımları ile doğalgaz kullanan şehirlerin sayısı 2007 yılı sonu itibariyle 54'e çıkarılmıştır. Doğalgazın önümüzdeki dönemde ülkemizin geri kalan tüm illerinde kullanıma sunulması hedeflenmektedir. Doğal Gaz Piyasası Kanunu öncesinde kurulmuş beş adet devlet ve belediyelere ait doğalgaz dağıtım şirketinden Bursagaz ve Esgaz özelleştirilmiş, Başkent Doğal Gaz ve İzgaz'ın ise özelleştirme ihaleleri yapılmıştır. Elektrik piyasasına yönelik olarak ise dengeleme ve uzlaştırma mekanizması oluşturulmuştur. Buna karşın devletin elektrik piyasasıdaki hakimiyeti hâlâ sürmekte olup 2007 yılsonu itibari ile toplam kurulu gücün yüzde 58'i devlet kuruluşu olan Elektrik Üretim AŞ'ye ("EÜAŞ") ve 21 elektrik dağıtım bölgesinden 20'si yine bir devlet kuruluşu olan Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ'ye ("TEDAŞ") aittir. 2008 yılı içerisinde dört elektrik dağıtım bölgesinin özelleşmesi için ihaleler yapılmıştır. Ayrıca, Denizli-Muğla-Aydın bölgesi önceki özelleştirme süreçlerinden kaynaklanan kazanılmış hakları doğrultusunda ilgili özel sektör firmasına devredilmiştir. Ayrıca, geriye kalan elektrik dağıtım bölgeleri ve toplam 14.000-16.000 mw kurulu güce sahip elektrik üretim tesislerinin portfoyler halinde önümüzdeki iki yıl içerisinde özelleştirilmesi için bir eylem planı bulunmaktadır. 2004 yılında yayınlanan strateji belgesine göre 2011 yılında tamamen açık bir piyasa yapısına ulaşılması hedefi bulunmaktadır. Fakat elektrik piyasasındaki özeleştirmelerde yaşanan gecikmelerden ötürü bu hedefte de gecikme olabileceği düşünülmektedir. İletim faaliyeti dikkate alındığında, hedeflenen yapıda Türkiye Elektrik İletim AŞ devlet kurumu olarak kalmaya ve bütün oyunculara eşit mesafede ve kâr amacı gütmeden çalışmaya devam etmesi beklenmektedir. Doğalgaz ithalatında ise halen Botaş'ın tekel konumu devam etmektedir. Doğalgaz Piyasası Kanunu'nun, doğalgaz ithalatının özel sektöre devredilmesi ve Botaş'ın pazar payının yüzde 20 seviyesine düşürülmesini hükmetmesine karşın, var olan ithalat kontratlarından 2007 yılı sonu itibari ile sadece 250 milyon metreküplük kısmı özel sektöre devredilmiştir. Doğalgaz piyasasında serbestleşmenin devam etmesi isteniyorsa Doğalgaz Piyasası Kanunu'nda yeni oyuncuların piyasaya girerek Botaş'ın tekel yapısını kırmasını sağlayacak değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte Botaş'ın halka arz yoluyla özelleştirilmesinin, sermayesinin tabana yayılması açısından faydalı olmasının yanı sıra, kanundaki pazar payı hedefine yaklaşabilmek için dikkate alınması gereken önemli bir alternatif olduğunu düşünüyoruz.
4-) Enerji arz güvenliği:
Çin'de talebin hızla yükselmesi ve diğer gelişmekte olan ülkelerde benzer şekilde yüksek talebin önümüzdeki dönemde devam edecek olması enerji açısından dünya dinamiklerini önemli ölçüde değişmiştir. 2008 Temmuz ayında 147 dolar/varil seviyesine yükselen ham petrol fiyatları, sonraki dönemde finansal kriz ve resesyon korkuları ile birlikte düşmeye başlamış ve 2008 Kasım başı itibariyle yaklaşık olarak 60 dolar/varil seviyesine kadar gerilemiştir. Önümüzdeki kısa vadede, kriz sebebi ile dünya petrol talebinde bir daralma olma ihtimaline karşın, orta ve uzun vadede talebin sürekli artacağını düşünülmesi gerekmektedir. Ayrıca, zaman zaman politik riskler ve kötü iklim koşulları, petrol ve doğalgaz tedarikini güçleştirmektedir. Bu durumlar göz önüne alındığında, enerji arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğinin önemi artmaktadır. Türkiye, petrol ve doğalgaz bakımından zengin ülkelerle AB arasında bir köprü konumundadır. Doğalgazı Türkiye'den Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya'ya ulaştıracak olan Nabucco boru hattı sadece Avrupa'nın arz güvenliğini artırmayacak hem de kaynak çeşitliliği ile Avrupa'nın Rusya'ya olan bağımlılığını azaltacaktır. Ayrıca bu projenin Türkiye-AB ilişkilerini olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir. 2006 yılında faaliyete başlayan ve yıllık kapasitesi 50 milyon ton olan BTC petrol boru hattı ise Türkiye'nin dahil olduğu bir diğer önemli projedir. Ayrıca, Türkiye'nin Ceyhan'da bölgesel petrol dağıtım merkezi olacak yeni bir liman yapma planı bulunmaktadır.
2007 yılında doğalgaz yakıtlı santraller Türkiye'nin toplam elektrik enerjisi üretiminin yüzde 48'ini sağlamıştır. Aynı yılda Türkiye'nin toplam doğalgaz tüketimi 35 milyar cm seviyesinde iken bunun yaklaşık 23 milyar cm'lik kısmı Rusya'dan tedarik edilmiştir. Türkiye'nin doğalgaz depolama kapasitesi Kuzey Marmara ve Değirmenköy tesisleri dahilinde yılık 1.6 milyar metreküp seviyesindedir ve en kısa sürede Tuz Gölü'nde planlanan yer altı depolama tesislerinin inşaasının gerçekleştirilmesi ve işletmeye alınması gerekmektedir.