Avrupa ile Gümrük Birliği
İhap SUBAŞI
Küresel kriz nedeniyle ihracatta yaşadığımız durgunluk, hatta gerileme, Avrupa Birlliği (AB) ile yapmış olduğumuz Gümrük Birliği'ni tekrar gözden geçirmemiz için bir fırsat aslında. Daralan ihracat pazarlarımızı genişletmek için yapmış olduğumuz bütün girişimlerimizin önünde AB ile yapmış olduğumuz bu gümrük birlikteliği önümüze engel çıkarmakta. örnek vermeye kalkarsak Cezayir'e AB'ye üye ülkeler sıfır gümrük vergisi çelik ile ihracatı yaparken, Türk firmaları yüksek vergi engeline takılmakta ve rekabet şansını azalmakta. Yani AB'nin ticari anlaşma yaptığı hiçbir ülke ile ikili serbest ticaret anlaşması yapamıyoruz. Şöyle bir değimle kenarından ilintili bir şekilde katıldığımız "Gümrük Birliği" ülke ihracatını sekteye uğratmakta. 1992 yılından bu yana, gazetem "DÜNYA'da, konuyla ilgili odakların, hareket, tarz ve tavırları hakkında düşüncelerimi yazarak bu husustaki görüşlerimi ayrıntılarıyla ilgili mercilerin dikkatine sunmuş ve bu ekonomik birlikteliğin ülkemize yarar değil, zarar getireceğini vurgulamıştım. Esas manada, bu oluşumların gözlemlerindeki yanlışların odağını bireysel çıkar politikalarımızdaki tutum ve davranışlarımızla bizim yarattığımızı söylemekte büyük yarar var. Avrupa istediği zaman siyasi, ekonomik, ırkçı ve dinci olmak üzere Türkiye için zararlı her türlü girişimlerde bulunmakta. Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun, ekonomik alanda ve siyasi platformda, Türkiye'yi darboğaza sokacağını ilk günden bugüne kadar maalesef göremedik ve görmemeye de devam ediyoruz. Çıkar politikaları devreye girerek, zarar görmesin diye iş çevrelerimiz bu gözlemlere kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapadıklarını söylersek, olaya yanlı bir teşhis koymamış oluruz. Bu konuda, işlerine geldiği zaman verdikleri tepki, zevahiri kurtarmak bakımından olmuştur. Gelişmelere çıkarları zedelenir diye, sessiz kalınmış, ülke ekonomisine ve insanına, zarar verilmiştir. Bu ülkenin değişmez değerlerine, karşı sözlü saldırıların duymamazlıktan gelinmesinin ülke insanımızı rencide ettiğini bir türlü dikkate almadı. Ne istiyordu bu ekonomik topluluk bizlerden içeriğine girilirse, ekonomik değil de bir siyasi örgüt mü idi? Güneydoğu illerimizi gezerek, nutuklar irad ederek bizi bölmek, parçalamak amaçlı girişimlerini güncelleştirerek ve artırarak, niyet ve kasıtlarını ortaya koymuşlardır. Bir çok sorun var ortada. Ülke genelinde ve yavru vatan Kıbrıs'ta hak istemeler şeklinde gelişen olayları mahkemelerinde aleyhimize kararlar çıkarılmakta ve adeta bizimle çelik çomak oynamaktalar.
Sorgulanmalı
Hangi niyet ve hangi amaçla, "Gümrük Birliği" denilen ekonomik birliğe imza atılmıştır. Ve bu birlikteliğin bize ne kazandırdığı, ne kaybettirdiği, hesap edilememiştir. En ince teferruatına kadar, ekonomik ve siyasal veriler ortaya koyularak Gümrük Birliği'nin hesabı çıkarılmalıdır. Ne Arabın yüzü ve ne Şam'ın şekeri diye bir söz vardır. Ama bugünkü ortamda bazı hallerde Araplarla, diğer komşu ülkeler ve Uzakdoğu ülkeleriyle ekonomik alanda birliktelik sağlamak zorunluluğu duymalıyız. Ekonomik bu açılımı da eksiksiz ödün vermeden, Avrupa topluluğuna diz çökmeden yapmalıyız. Yapabilirizde. Keza dağılan Rusya devletleri ile soydaşlarımızla, Uzakdoğu ülkeleri ile aynı minval üzere ekonomik girişimleri harekete geçirebiliriz. Yani ekonomide prangamızı, AB ülkelerine karşı ivedilikle kırmalıyız. Öz söz yeni bir ekonomik dünya yaratarak orada yerimizi almalıyız.
Gümrük Birliği'ne girişimimizle dış ticaret açığının bir hayli artmış olduğu görülmektedir. Bir yerde bu birliğe gelin bizi sömürün, amaçlı bir ticari genişleme ve faaliyet içine geçmişiz.. Açılan, süper marketlerin, içinde, yerli malı bulunmazken, liberal sistemle Avrupa'nın her türlü malına açık, bir ekonomik kulvar açmışız. Aç ve obur yarattığımız insanımızın yabancı mallarındaki tüketme yönlü, giyecek, içecek yiyecek almak için kuyruklar olşuturduğunu, görmemezlikten gelmişiz. Bu yanlış gidişe bir çıkış noktası bulunmalı. Ve bu yolda, en büyük görev işadamımıza düşmektedir. Yalnız, çıkar dürtüsü esasına dayalı, üretmeyen yalnız dışa bağımlı, ticaret özlemi içinde ülkeye ne getirir ve ne götürür hesabı çok iyi yapılmalıdırlar.
Son yıllarda ihracatımızda kaydedilen yüksek oranlı artış hızının, dünyadaki kriz nedeniyle bir hayli düştüğü görülüyor. Üretim kalitemizi geliştirmeliyiz. Bu ikazdaki görüş, kalite üzerindeki gelişme, ile ihracatımızın artmasına sebep olabilir. Doğru ve yerinde bir teşhis ve tespit üretimde kalite yükselişi satış şansını artırır. Esas amaç, Avrupa ülkeleri ekonomilerine tam bağımlılıktan ülkemizi kurtarma çalışmalarına önem vermemiz gerektiğidir. O da, kalite ve markalaşma, yolundaki çalışmalardan geçtiği çok açık şekilde ortadadır. Çin'e baktığımızda dünyayı sarsan üretimi ve ucuz işçilik nedeniyle dünya pazarlarını adeta işgal eder bir duruma gelmiştir. Dünya, Çin'in bu ekonomik çıkışını önleyebilmek için her türlü tedbiri almaya yöneltmiştir, hatta yasaklar koyarak mallarını, abluka altına alınmaya çalışmıştır. Ama Çin'in yükselişine tüm bu yatırım şekilleriyle dahi mani olunamamıştır. Bu gelişmeler karşısında globalleşen dünya ekonomisine, çok ince detaylarına inerek yeni bir yön vermemiz gerekiyor. Siyasal yapının ve tüm ticari kesimlerin ve bu yoldaki, girişimlerimiz, vatan sevgimizle bağdaşmalıdır. Bürokrasimizin bu konuda, titiz çalışmalar içine girmesi şarttır ve de zorunludur. Diyorum, amma ne yazık ki kendim, söylüyor, kendim dinliyorum.