Bahçeli: 2001'de hedef Ecevit'ti, şimdi Erdoğan
Gazetecilerle bir araya gelen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Senaryo aynı. Aynı senaryo, hedefler farklı. Birisinde Ecevit'ti şimdi Recep Tayyip Erdoğan. Eğer Deniz Baykal, Allah sağlık versin, görevde olsaydı hedef o olurdu" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ekonomide yaşanan gelişmelere ilişkin, "Bir şekliyle mevcut siyasi iktidar ve onun Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir. Ama netice itibariyle gele gele şimdi ekonomiye geldiler. Aynı senaryo, hedefler farklı" dedi.
Bahçeli, dün akşam iftarda gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Dövizde ve para piyasalarındaki dalgalanmalarda dış güçlerin etkisinin bulunup bulunmadığı sorusuna Bahçeli, böyle durumlarda siyasi yönden düşünülmüş kaos ve krizleri kuvvetlendirecek tek unsurun ekonomik kriz, kaos olduğunu belirtti.
Bahçeli, "Yani siyaseti karmakarışık hale getirmişseniz, ekonomiyi çok sağlıklı işler durumunda tuttuğunuz taktirde o zaman siyasi amaçlarda netice alamazsınız. Ekonomik yönden de bir darboğaza ülkeyi sokmak gayreti içerisinde olursunuz" diye konuştu.
"2000 yılında birtakım olaylar yavaş yavaş gelişirken bu ülke neden bir ekonomik krize gitti? Bu ekonomik kriz çok süratle nasıl tırmandı? Faizler nasıl birden yükseldi?" diye soran Bahçeli, gecelik faizlerin 4 bin ile 7 bin arasında oynadığını anımsattı.
Bahçeli, bunun arkasından siyasi hedeflerin ne şekilde hayata geçirildiğinin de hep beraber görüldüğüne işaret ederek, şöyle devam etti:
"Bazı yorumcular var. Bir taraftan Türkiye'de yüzde 7 kalkınmayı görüyor ve kabul ediyorlar ama diğer taraftan 'Ekonomi felaketin içerisine girdi' diyorlar. Yüzde 70, yüzde 80'lerde yüksek faizlerle hayatını devam ettiren bir Türkiye ekonomisinin yüzde 13 ile yüzde 7 ile batacağı iddia ediliyor. Bütün bunlarla da bir güvensizlik, istikrarsızlık yaratılmak isteniyor. Bunu 2000-2001'de hep beraber yaşarken ısrarla söylenen bir şey vardı? 'Efendim bunu piyasa satın almaz.' Piyasa dediğin İstanbul'da yüz tane büyük işletme veya holding. Hepsinin Menkul Kıymetler Borsasındaki hisse senedi hareketliliği çok cüzi. Bunu satın alsa ne olur, almasa ne olur? Şimdi yine böyle bir küresel olgu Türkiye'de ekonomik yönden de sıkıntı yaratmayı amaçlamış görünüyor bana göre. Çünkü bütün bunları üst üste koyduğunuz vakit Türkiye'nin madem ki siyasi yönden bir istikrara ihtiyacı var, temel hak ve özgürlüklerin yeniden güçlendirilmesini istiyorsunuz, o zaman ekonomik krizi büyük bir oranda aşabilecek birlikteliği sağlayıp Türkiye'yi bu yönüyle bir çöküntüden kurtarmamız lazım. Bu çok önemlidir. Türkiye'de 'ekonomik kriz sadece iktidarı, iktidara destek verenleri, STK'lerden şunları bunları boğacak, diğerleri yaşayacak', böyle şey olur mu? Çöküntü çöküntüdür. Çöküntünün altında kalan da çok zor durumlara düşer. Yurt dışına jurnallerseniz, birtakım çevreler hala Türkiye üzerinde birtakım oyunlar oynar, bozgunculuk yapmaya çalışır, Türkiye'ye gelecek olan birtakım sermaye hareketlerini durdurup geciktirmek gibi oyunlarla bir siyaseti neticelendireceklerini zannediyorlarsa o kimseye yar olmuyor."
"Bunları yaşadık, biliyoruz"
Bahçeli, "Bunlar doğrudan Sayın Erdoğan'ı yok etmek amaçlı mı?" sorusuna "Zaten o bir yerden başlar. Durup dururken Ecevit gibi çok değerli bir siyasi şahsiyeti Türkiye'de ne hale getirdiler 2001'de, bunu anlamak lazım. 136 milletvekili ile temsil edilen Ecevit'i desteklemek, güçlendirmek gerekirken 62, 60 bilmem ne oranında bölüp 3 tane de bağımsız bırakmanın bir manası var mıydı? Nerede bunu yapan insanlar?" karşılığını verdi.
Bunların hepsi birlikte düşünüldüğünde sonuç alınabileceğinin altını çizen Bahçeli, "Birbirlerine bir anayasa kitapçığı attıkları için denildi. Anayasayı kim kime ne kadar atarsa atsın kriz yaşanmazdı. İlle 2001'de atılan bir anayasa yüzünden mi yaşandı? Çok da büyük bir anayasa değil, küçük bir anayasa. Atsa ne olur atmasa ne olur? Fırtınalar koptu. Bunları yaşadık biliyoruz" dedi.
Bahçeli, bunlara dikkat etmek gerektiğini ifade ederek, "Zaten bir şekliyle mevcut siyasi iktidar ve onun Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir. Ama netice itibarıyla gele gele şimdi ekonomiye geldiler. Kamuoyu araştırmacılarının yorumlarını dinleyin. 'Ekonomi dibe battı, şöyle oldu böyle oldu.' Ama batarsa hep beraber batarız. Siyaseti hemen ikame ediyorsunuz da 87 parti kurma noktasına kadar geliyorsunuz da ekonomi çöktükten sonra ona ne yapacağız? Dükkanlar yavaş yavaş bazı yerlerde kapanıyor. Bunlar işarettir. Bu işareti fark etmek lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"Bazı kavramları yerli yerine oturtmak lazım"
Merkez Bankası'nın faizleri kontrol altına alıp fiyat istikrarını sağlamakla görevli olduğunu ve ikinci bir görevi bulunmadığını belirten Bahçeli, buna karşın "Merkez Bankası bağımsız mı olacak, olmayacak mı?" konusunun tartışıldığını söyledi.
Bahçeli, Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamadığı taktirde diğer tüm unsurların bütün sektörler itibarıyla sallanacağını ifade ederek, "Bunun bağımsızlığı olur mu? Şimdi Türkiye'de fiyat istikrarını sağlamayacaksın, adın bağımsız olacak. Böyle şey olmaz. Merkez Bankası bağımsız bir kurum olarak çalışır, öncelikli tedbirlerini alır ve Türkiye'de fiyat istikrarını sağlayarak enflasyonun tırmanışını önler ve istikrarlı bir yapı ortaya koyarsa, bu onun görevidir. Buna da siyasiler kendi çıkarları için aşırı derecede müdahale ederlerse yazık ederler. Bazı kavramları yerli yerine oturtmak lazım" dedi.
"Ekonomide bu süreci gördüğünüz için mi erken seçim çağrısı yaptınız?" sorusuna Bahçeli, "Evet. '26 Ağustos'ta seçimler yapılsın' derken, grup toplantımızda 8 paragraf halinde erken seçime gitmenin şartlarını saymıştık. İşte o şartlardan biri de bu" yanıtını verdi.
Bahçeli, "2001 yılı ile benzerlik var mı?" sorusuna da "Senaryo aynı. Aynı senaryo, hedefler farklı. Birisinde Ecevit'ti şimdi Recep Tayyip Erdoğan. Eğer Deniz Baykal, Allah sağlık versin, görevde olsaydı hedef o olurdu" karşılığını verdi.
Olayları yan yana getirip analiz yapmak gerektiğini, yaşadıkları nedeniyle de bazı konulara dikkat çektiğini belirten Bahçeli, bir tahlil yapabilmek açısından bunları söylediğini kaydetti.
"Dikkatli olun, yarın ne olacağı belli olmaz"
Bahçeli, "genel af" çağrısına da değinerek, 2000'in Aralık, 2001'in Ocak ayında "F tipi cezaevine gitmeyiz" gerekçesine dayalı bir cezaevi ayaklanması olduğunu, çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini ve yine çok sayıda cezaevinin yandığını, yıkıldığını anımsattı.
Bahçeli, bazı konularda bunlardan ders çıkararak erken uyarı yaptıklarını, "Dikkatli olun, yarın ne olacağı belli olmaz" dediklerini vurguladı.
"Hayata Dönüş Operasyonu"nu anımsatan Bahçeli, "Çok korkunç rakamlar var. 2001 yılındaki olaylarda operasyon düzenlenen cezaevi sayısı 20. Ölen tutuklu, hükümlü sayısı 30. Az insan hayatını kaybetmedi" dedi.
"Bir uyarıda bulunmak vatani bir görevdir"
Böyle bir ortam içinde nelerin olup bittiğini görmek gerektiğinin altını çizen Bahçeli, "Bu ve buna benzer konular üzerinde düşündüğünüz zaman bir uyarıda bulunmak vatani bir görevdir. Kabul edilir, edilmez. İngiltere'ye giderken Sayın Cumhurbaşkanı 'Bizim gündemimizde yok.' dedi. Olabilir. AK Parti'nin gündeminde böyle bir konu olmayabilir ama ben ayrı bir tüzel kişiliğim. Bir siyasi kimlik taşıyan parti olarak ülkenin sorunlarını dikkate alarak bazı konuları düşünmek ve kamuoyu ile paylaşmak benim görevimdir." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, 265 bin tutuklu bulunduğunu, bunların 38 bininin terör suçlarından cezaevinde olduğunu, diğerlerinin 5-6 suç unsurunda yoğunlaşmış kitlelerden oluştuğunu aktararak, şunları söyledi:
"Biz 'Tedbir alın' diyoruz. Bu insanlar yarın birilerinin tahriki ile birtakım olaylara sebebiyet verirlerse, birçok olay da birbirlerini tamamlayarak zincirleme gelişirse Türkiye ne hale gelir? Türkiye'nin batmasını isteyen insanlar bu yangından, bu felaketten memnun kalır. Türkiye'de istikrar olsun, evlatlarımız paramparça olmasın düşüncesinde olan insanlar da bu tedbirlerin alınmasını ister. Bu tedbirleri almak hangi yönde olacaksa onu yapsınlar ama biz bir konuda dikkat çekiyoruz. Bayrampaşa Cezaevinin fotoğraflarını bulun. Orada yangınlar, kendi kendini yakanlar, hep örgüt diliyle konuşmanın sonucunda olan şeyler. Şimdi de aynı şeyler olsa ne olur? Affedilmesi mümkün olmayanların dışındakiler düşünülebilir mi? Eğer düşünülürse bazı adımlar atmak lazım. Efendim atmazsanız o zaman birileri bir adım attığında Türkiye onunla meşgul olur. Ne yapacaksınız. Bir tedbir alacaksınız. İçeriden gelen bilgiler çerçevesinde söylüyorum, yakınları ziyaret ediyor, diyorlar ki 'Sayın Genel Başkanım sıkışıklıktan üç kişi bir yatakta yatıyor, sekiz saat. İkinci sekiz saatte bir başka üç kişi, üçüncü sekiz saatte bir başka üç kişi.' Böyle bir cezaevi hayatında bir tanesi battaniye yaksa, bir tanesi ranzayı kırsa, bir diğeri iki gardiyanı tutsa... Orada bizim elimizdeki telefonlardan daha iyi iletişim var. Cezaevinde telefon kullanıyorlar mı bilmiyorum ama iletişim ağı açısından cezaevlerinde eski güvercinler uçuyormuş gibi. Birden uçar. Bayrampaşa'da, Ankara Ulucanlar'da başlayan bir olay 20 cezaevine birden yayıldı. Bunu incelemek lazım. Biz bunlardan uyararak yola çıkıyoruz. Meclis de kapandı ama başka bir çare bulmak lazım."
"Af ile ilgili çok yönlü bir tasarı verebiliriz"
"Af konusu seçim beyannamesinde de olacak mı?" sorusu üzerine Bahçeli, "Biz parti olarak Mecliste temsil edildiğimiz vakit yapabileceklerimizi açıklıyoruz beyannameden çok. Sanıyorum af ile ilgili olarak da bir tasarı, çok yönlü bir tasarı verebiliriz. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayata geçtiğinde bunu yapacak unsurlar daha farklı olabilir" diye konuştu.