Baklavayı rekabette Yunan'a kaptırmayalım

Türkiye'de üretilen ürünlerin Avrupa standartlarında bağımsız bir denetim mekanizması oluşmazsa rekabette baklavayı Yunan'a kaptırabiliriz.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
İSTANBUL - (DÜNYA) - Türkiye'ye özgü ürünlerin uluslararası arenada rekabet edebilmeleri açısından Avrupa standartlarında bir denetim mekanizmasına ihtiyaç olduğu belirtildi. Ankara Patent Genel Müdürü Kaan Dericioğlu, "Bir denetim enstitüsü kurulmaması halinde 2023 ihracat hedeflerine ulaşılması mümkün değil. Ayrıca bu durumda rekabette baklavayı bile Yunanlılara kaptırabiliriz" dedi.
 
Türkiye'nin coğrafi anlamda kendine özgü birçok bitki ve ürün çeşidine sahip olduğuna dikkat çeken Dericioğlu, "Örneğin Finike Portakalı, Van'ın otlu peyniri, Edirne beyaz peyniri, Çengelköy Salatalığı bir coğrafi işaret. Ancak devletten bağımsız bir denetim mekanizmasının olmaması uluslararası rekabette Türkiye'yi güç durumda bırakıyor" diye belitti.
 
Atamayla değil genel kurulla seçilen bir yapı şart
Bağımsız bir denetim mekanizması olmadığı için Türkiye'ye özgü ürünlerin; Avrupa'dan PDD, PGI, TSG gibi logoları alamadığını söyleyen Dericioğlu, "Türkiye'de damgalama yok, denetim yok. Tarım Bakanlığı'nın kurallarına göre tescil belgesi veriliyor. Tarım Bakanlığı 'denetim bizim yetkimiz' diyor. Ancak AB'nin önerisi atamayla değil genel kurulla seçilen bir yapının olması" dedi.
 
Bir denetim enstitüsü oluşturulması için çalışma hazırlığı içinde olduklarını belirten Dericioğlu şöyle konuştu: "Başbakanlığa Haziran'da sunulacak bir kanun tasarısı var. Torba kanun 92 maddelik bir tasarı. Ancak tasarıda denetimle ilgili bir çalışma yok. Biz de denetim mekanizmasıyla ilgili bir çalışma raporu hazırlıyoruz. 31 Aralık'a kadar hazırlayıp bakanlığa sunacağız. Tabi bizim hazırladığımız rapor da Bakanlığın 'bizim yetkimiz' maddesiyle çakışacak. Öte yandan dışarıdan denetim yapan mekanizmalar da var,  Bulgaristan dışarıdan denetim yaptırıyor ve ürünlerini bu şekilde ihraç edebiliyor."
 
İstenildiği takdirde denetim mekanizmasının 2 ay içinde oluşturulabilineceğini söyleyen Dericioğlu, "Coğrafi işaretlerimizin uluslararası ortamda tanınması halinde bize özgü ürünlerle uluslararası ortamda rekabet edebiliriz. Bir denetim mekanizması oluşturulmadığı sürece baklavayı rekabette Yunanlılara kaptırırız" dedi.
 
 
Coğrafi işaret ile göçü önleyebiliriz
Coğrafi işaretlerle şehrin geleceğinin garanti altına alınacağına dikkat çeken Dericioğlu, "Coğrafi işaret ile göçü önleyebiliriz. Ürünün çıktığı yere insanlar yatırım yapmaya başlar, istihdam artar, o bölge göç alır, ihracatımız artar. Kısacası coğrafi işaret bölgeye katmedeğer katar. Örneğin Hakkari'de nar yetiştirilmiş, oraya yatırım yapılmış ve çok da başarılı olmuş. Bayburt'ta aynı şekilde ceviz yetiştirilmiş. Bu örnekler fazlalaşabilir" diye konuştu. 
 
En büyük tehlike markalaşma
Derici, coğrafi işarette en büyük tehlikenin ürünün markalaşması olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "İskender başlarda sadece yapan kişinin ismiydi. Asıl adı etli pideli kebaptır. Bursa'nın eti ve unundan yapılsaydı coğrafi işaret olurdu. İskender kebap bu nedenle sadece marka olabildi."
 
Coğrafi işaret nedir?
Coğrafi işaret; "belli bir niteliği, ünü ve diğer özellikleriyle, bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü tanıtıp, gösteren işaretler"dir.
 
Bir bölgenin herhangi bir ürünü, halısı, kilimi, meyvesi, taşı, madeni, çeşitli malzemelerle oluşan işlemeleri diğer yörelerde üretilenlerden farklı olabilir. Bir yörede üretilen bir halı, kilim, kumaş, çini vb. bir ürün ün kazanmış olabilir. Bu ürünlerde o yörenin adının kullanılması, tüketiciler tarafından o ürünün belli bir kaliteye sahip olduğu şeklinde algılanıp, güvenilir bulunabilir. Tüketiciler söz konusu yöre adıyla satılan ürünleri, yörenin adına belli bir güven duyarak aynı nitelikteki diğer ürünlere tercih edebilirler. Coğrafi işaretin iki türü var. 1- Menşe adları. Menşe adları kaynak işareti. Ürünün neyden üretildiği 2- Mahreç. Ürünün çıktığı yeri belirtiyor.