Balyoz kararları adalet mi, göstermelik yargılama mı?

Guardian gazetesinin tanınmış yazarı Simon Tisdall, balyoz kararlarını köşesine taşıdı. Tisdall, Erdoğan'ın Türkiye'de gerçekleştirdiği büyük ve ani değişiklere adalet sisteminin "kurbanı" olduğunu düşünüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

LONDRA – Balyoz davası kararları yurt dışında artan biçimde dikkat çekiyor. İngiliz Guardian gazetesinin tanınmış köşe yazarı Simon Tisdall, Türk mahkemelerinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a darbe planı ile ilgili yüzlerce subayı hapis cezası vermesinin, otoriter yönetime dönüş korkularını canlandırdığını savunurken, "Türkiye'deki Balyoz davası kararları: adalet mi, Sovyet tarzı göstermelik yargılama mı?" sorusunu da sordu. 
 
Simon Tisdall, Erdoğan hükümetine darbe planlamakla suçlanan yüzlerce subayın hapis ile cezalandırılmasının "onyıllarca demokratik değerleri pek az önemseyip ülkeyi gölge gibi kontrol eden Türk ordusu için düşük bir nokta" ya vurgu yaptığını belirtti. 
 
Buna karşın Tisdall "Ancak Balyoz olarak adlandırılan davanın sonucu, 2002 yılından beri iktidarda bulunan ve gözü icra yetkileri güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanlığında olan Erdoğan'ın, bir zamanlar generaller olduğu kadar otoriter ve baskıcı dönüşmekte olduğu yönündeki yeni bir kaygının altını çiziyor." 
 
Guardian yazarı, Balyoz davasını, "çoktan yapılması gereken, övgüye değer bile, bir ev temizleme girişimi" olarak görülebileceği gibi, tersine "tamamen farklı bir ışık altında soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki uydularında gerçekleştirilen kötü şöhretli göstermelik yargılamalara benzer, skandal adaletsiz yargılamalar gibi de görülebilir" diye yazdı. Tisdall, şu değerlendirmede de bulundu: 
 
Türkiye'yi dönüştürmeye yönelik girişimin doğal yan sonucu
"Belki Balyoz hikayesi, adaletin zaferi veya demokrasi ayıbı olarak değil özünde siyasi bir dava olarak görüldüğünde daha iyi anlaşılıyor. Bu bakımdan Erdoğan'ın, dini kimliğini tam tanırken Türkiye'yi modern bir ulus devlete dönüştürmeyi amaçlayan güçlü ve bazen acı verici girişiminin doğal yan sonucudur." 
Bu çerçevede Türkiye'nin ekonomisinin son yıllarda "müthiş" şekilde büyürken bölgedeki konumunun, Ortadoğu ve Avrupa açısından "dengesiz biçimde olsa da" büyük ölçüde iyileştiğini belirten Tisdall, Erdoğan'ın ayrıca türban gibi dini kısıtlamaları gevşettiğine, Kürt sorununu, şimdiye kadar başarısız olsa da, çözmeye çalıştığına dikkat çekti. 
 
Çoğu sanığın Erdoğan muhalifi olması tesadüf değil
Ancak, Tisdall, bu büyük ve ani değişiklerin "iç bölünmeler ve karşılıklı suçlamalar şeklindeki yüksek bir maliyet"e yol açtığı düşüncesini savunurken adalet sisteminin bunun da bir "kurbanı" olduğunu savundu. Ancak "başka birçok" kurbanının da bulunduğunu öne süren Tisdall, şu savları da dile getirildi: 
"Balyoz ve diğer büyük soruşturmalarda yakalanan askerler, siyasiler, Kürt aktivistler, hukukçular, akademisyenler ve gazetecilerin bir çoğunun aynı zamanda Erdoğan'ın muhalifleri ve onu eleştirenler olmaları tesadüf gibi görünmüyor. Haklı olsa olmasın, susturulmaları, kuşkusuz ona (Erdoğan'a) iktidar üzerinde kontrolünü sürdürmeye yardımcı olacak ve yeniden yazılacak bir anayasa ile icra yetkileri güçlü bir cumhurbaşkanlığına giden yolunu kolaylaştırabilir." 
 
Yazıda "Erdoğan, iktidardaki on yıllık döneminde giderek artan biçimde özgüven kazandı, bazıları da kibirli diyorlar ve bundan sonra ne olacağına ilişkin yoğun spekülasyon var" denildikten sonda Türk halkının 2014 yılında ilk defa cumhurbaşkanını seçecek olmasına da dikkat çekildi.