Balyoz sanığının oğlundan Kılıçdaroğlu'na tepki

KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde "Genç Bakış" programına katılan Kılıçdaroğlu, Balyoz Davası'nda 16 yıl hüküm giyen Kurmay Albay Erdoğan Koçoğlu'nun oğlu, hukuk fakültesi öğrencisi Yiğit Gökçehan Koçoğlu'nun tepkisiyle karşılaştı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA – Kılıçdaroğlu, KKTC'de Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Genç Bakış programına katıldı, öğrencilerin sorularını yanıtladı. Öncelikle 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan olayları değerlendiren Kılıçdaroğlu, polisin gruplara sert müdahalesini eleştirdi. İstanbul'da adeta bir sıkıyönetim ilan edildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün dünyaya rezil edildiğini savundu. 

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun "gelen gruplar marjinal gruplardı" dediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Sayın Valinin kafası marjinal, gruplar marjinal değil. İsteyen istediği şekilde gider bayramını kutlar. Ne yapacak bu insanlar? Yasakla demokrasi olmaz. Yasak sadece bizde değil pek çok yönetim denedi. Yasakla ayakta kalan bir iktidar olmaz. Eğer demokrasiyse, özgürlükse sınırları aşacaksınız. Anayasa çok açık; hiç kimseden izin almadan, silahsız ve saldırısız gösteri yapabilirsiniz, buna kimse engel olmamalı. O nedenle 1 Mayıs'ın bu şekliyle kutlanmasını doğru bulmuyorum" dedi. Kılıçdaroğlu eylem yaparken hiç kimsenin bir başkasına, mala, cana zarar vermemesi gerektiğini de ifade ederken "Zarar verirse onun da gereği yapılmalı" diye konuştu. 

CHP'liler çocuklarının adını "barış", "özgür" koydular
Kılıçdaroğlu, çözüm sürecine ilişkin ise İçişleri Bakanı Muammer Güler'in Mardin'de "Kılıçdaroğlu'na süreçle ilgili her türlü bilgi vermeye hazırım" dediğinin belirtilmesi üzerine "Sayın Muammer Güler acaba süreci biliyor mu? Bilmiyor. Bilmeyen bir adam bana ne bilgi verecek. Biliyorsa kamuoyuna açıklasın" dedi. 
"CHP barışa karşı" diye bir propaganda başlatıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "CHP'liler 12 Eylül döneminde zindanlarda acılar çektiler, işkenceler gördüler. CHP'liler çocuklarının adını 'barış', 'özgür' koydular. Biz nasıl barışa karşı olabiliriz? Anket yayınlanmış da 'CHP tabanının yüzde 53'ü barışı destekliyormuş.' Hiç ilgisi yok, CHP tabanının 100'de 100'ü barışı destekler. Sorunumuz şu barış ama nasıl?" diye konuştu. 
Bir sürecin işlediğini ancak süreçle ilgili bakanların, milletvekillerinin dahi bilgisi olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan çıktı televizyona, 76 milyonun önünde 'PKK silahlarını gömecek ve dışarı çıkacak. Gömmeden çıkarsa asker görürse müdahale eder' dedi. Karayılan 'Silahsız olmaz, silahlarımızı alacağız geldiğimiz yoldan gideceğiz' dedi. Herkes izledi. Kim doğruyu söyledi? Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı yalancı durumuna düştü. Bir Başbakan bu konuma düşmemeli" diye konuştu. 

Kim doğru, kim yalan söylüyor?
Süreç kapsamında pazarlık yapıldığı iddialarını yineleyen Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın süreçle ilgili Kızılcahamam'da "Kim bizim PKK ile pazarlık yaptığımızı söylüyorsa alçaktır" dediğini belirtirken, Karayılan'ın ise "Evet, pazarlığı yaptık, üç aşamada çekileceğiz" dediğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Kim doğruyu söylüyor, kim yalan söylüyor? Kendi halkına yalan söyleyen kişiden Başbakan olmaz. Süreç kapalı bir süreç halinde gidiyor. Kimin ne hazırlığı var, ne olacak belli değil. Hangi yasalarda ne yapılacak? Sizin görüşünüz ne diye soruluyor; eğer bir ülkede barış olacaksa o ülkede demokrasi, hukukun üstünlüğü, toplumsal uzlaşma olmalı, üç ayağı olmadan olmazsa o ülkede barış olmaz. Üniversite öğrencisini, gazetecileri hapse atarsanız, seçimle gelen belediye başkanlarını ellerini kelepçeleyip kuyruğa dizip gazetelerde fotoğrafını çekip yayınlarsanız o ülkede barış olmaz. Bir ülkenin aydınlarını, akademisyenlerini hapse atarsanız, yargı bağımsız değilse, o ülkede barış olmaz. Bir ülkede özel yetkili mahkemeler varsa ve siyasi iktidarın sopası olarak kullanıyorsa o ülkede barış olmaz" dedi. 

CHP, felsefesinde, tüzüğüne uyan kim varsa biz kapılarımızı açmışız 
Kılıçdaroğlu, bir üniversite öğrencisinin CHP'nin Atatürk'ün miras bıraktığı çizgiden saptığını ifade ederek, "1991 yılındaki milletvekili seçimlerinde CHP, DEP'le birleşerek SHP çatısı altında terör örgütünün sözcülerini meclise taşımıştır. Ayrıca CHP genel başkan yardımcılarından birisi, terör örgütü üyelerini şehit addederek aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Ayrıca aynı CHP 2011 milletvekilliği seçimlerinde, PKK'ya yardım yataklıktan cezaevine girmiş birini bölgesinde birinci sıra aday olarak açıklamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu, vatan hainlerine hiçbir zaman müsamaha göstermeyin. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten hiç feyiz almadınız mı?" demesi üzerine şöyle devam etti: 
"CHP, kendi tarihinin hiçbir döneminde kendi kuruluş felsefesine ihanet etmemiştir. CHP hiçbir zaman etnik kimlik siyaseti yapmamıştır, hiçbir zaman inançları yani dini de siyasette kullanmamıştır. Ama biz şunu yapmışız; CHP'nin felsefesine, tüzüğüne uyan kim varsa kapılarımızı açmışız. Dün A partisinden seçime giren, bugün pek ala bizim felsefimizi, tüzüğümüzü istiyorsa biz onu CHP'nin çatısı altına alırız. Biz bir kitle partisiyiz. Türkiye'nin her tarafında olmak isteriz, her ilinden milletvekili çıkarmak isteriz. Dolayısıyla etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden yapılan siyaseti doğru bulmayız.Temel felsefemiz şudur; sosyal, demokrat ilkeler çerçevesinde Türkiye'de politika yapmak. Tek hedefimiz var; Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği hedef, çağdaş uygarlığı yakalamak." 

Başbakan gelirse kapım açık
Çözüm süreciyle ilgili bir diğer soru üzerine de CHP'nin sürece destek verebilmesi için süreci bilmesinin gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın kendisini ziyaret etmek istemesi durumunda ise kapısının açık olduğunu ifade ederek, "Sayın Başbakan gelir bilgi verirse alırım ve aynı bilgileri kamuoyuyla paylaşırım" dedi. 

Dersimliyim, gurur duyuyorum
Kılıçdaroğlu, bir diğer öğrencinin "Dersimli bir Kürt olarak, tabi bunu kabul ediyorsa, Dersimli Kürt olup olmadığını hala biz de anlayamadık" diyerek, "İlk önce CHP'nin kendini netleştirmesi gerekiyor, siz cumhuriyetçi misiniz, sosyalist misiniz, demokrat mısınız, faşist misiniz, ulusalcı mısınız?" diye sorması üzerine şunları dedi: 
"Dersimliyim, Tunceliliyim. Dersimli olmaktan da Tuncelili olmaktan da gurur duyuyorum. İki, hiç kimsenin etnik kimliğinin ve inancının sorgulanmasını istemem. Benim için insan insandır, benim için Allah'ın yarattığı en değerli varlık insandır. Onun kimliği, onun şanı, şerefidir. 
CHP'nin kimliği nedir? 6 okumuzda var zaten bu. Biz milliyetçiyiz ama milliyetçilik kafatası milliyetçiliği değil. Açar bakarsınız bizim programımızı. Yurdumuzu seviyoruz, bizim milliyetçiliğimiz yurtseverliğimizdir. Faşist miyiz, hayır. Onu ırkçılar ancak bilir. Irk üzerinden, kimlik üzerinden siyaset yapanları biz Hitler'den farklı görmüyoruz zaten. Biz sosyal demokrat bir partiyiz, yurtta barış isteriz, dünyada barış isteriz. CHP'nin kimliği ve felsefesi budur." 

Türkiye ahalisi deyimi Atatürk'e ait
Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün "Türk Milleti" demesine rağmen Anayasa'nın başlangıç bölümünde CHP'nin "Türkiye Cumhuriyeti Ahalisi" terimini neden önerdiğinin sorulması üzerine, "Türkiye Cumhuriyeti Ahalisi deyimi de Mustafa Kemal Atatürk'e aittir. Orada Türk Milleti kavramı da var. Milletin tarihsel derinliği vardır, eskiden gelen bütün süreci kapsar. Halk ise milletin yaşayan kesimidir. O nedenle ahaliden başlayıp, Türk milletine gelen bir tarihsel süreç tanımlanmıştır. O bir tekliftir, o teklif CHP'yi bağlamıyor. Diğer partilerin verdiği teklifler de onları bağlamıyor. Çünkü bunlar daha sonra partilerde görüşülecek sonra bunların tamamı parti görüşü olarak komisyonlara yansıyacak" dedi. 

Olayları Kandil'den öğreniyoruz
Kılıçdaroğlu, ısrarla 'bize bilgi vermiyorsanız halka bilgi verin' dediklerini belirterek, "Şunu kabul ediyorum, çözüyorsan çöz kardeşim. CHP bu sürece nasıl engel oldu, ben merek ediyorum. Ne yaptı da CHP engel oldu? Olası bir başarısızlığın günah keçisini yaratmak istiyorlar. 'Efendim ben tam çözecektim, şu CHP var ya engel oldu' demek için. Sadece uyardık, uyarı yapmak da zaten bizim görevimiz. Halk bilgi ver, demek yanlış mı. Bir Başbakanın çıkıp bu süreç hakkında halka bilgi vermesi gerekmez mi? 76 milyon insan Kandil'e mi bakacak, Başbakan'a mı bakacak? Doğruyu, olayları nereden öğreniyoruz, Kandil'den. Niçin, bu ülkenin hükümeti yok mu? Biz de diyoruz ki, Başbakan sen bu ülkeyi yönetiyorsan çıkar adam gibi bu milleti doğruları anlatırsı. Doğruları anlat, bakarız, belki biz de destek veririz. Ama doğruları anlatan yok bize" diye konuştu. 

Maraş açılmalı
Kılıçdaroğlu, Gazi Mağusa'nın kapalı bölgesi Maraş'ın da açılması gerektiğini belirterek, "Maraş'ı almışsınız, bedelini ödemişsiniz, şehitler vermişsiniz. Orada tutuyorsunuz. Niçin, pazarlık sürecinde ben burayı vereceğim, diye. Görüşmeler yıllardır devam ediyor sorun çözülmüyor. Marş'ın tamamı açılmalı. Özellikle üniversiteler açılmalı. Maraş bölgesinde çok sayıda yurt yapılabilir ve öğrencilerin yurt sorunu çözülebilir. Üniversite kampus alanına dönüştürülebilir" dedi. 

Kamer Genç'in annesine küfredildi, onu neden eleştirmediniz?
Kılıçdaroğlu, bir kadın öğrencinin "Kamer Genç'e Fatma Şahin'e söylediği sözler nedeniyle bir uyarıda bulundunuz mu?" sorusu üzerine şu yanıtı verdi: 
"Kamer Genç şunu söylemiştir; Çanakkale, dolayısıyla Sayın Bakan bir kitap hazırlamış, kitabın hiçbir yerinde Mustafa Kemal Atatürk'ten söz edilmiyor. Bunu eleştiriyor. Çanakkale'de bedeller ödeyen binlerce insanımız var. Onları komuta eden kumandanlardan birisi de Mustafa Kemal Atatürk. Neden onun ismi burada yer almıyor? Ve şu eleştiriyi yapıyor çok evlilikten söz ederek, 'eğer Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı siz de belki başka birisinin eşi olabilirdiniz." 
Bunun üzerine parlamentonun Kamer Genç'e kınama cezası verdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Benim merak ettiğim şu, dün parlamentoda Kamer Genç'in annesine, eşine küfredilmiştir. O kadar ağır ifadeler kullanılmıştır ki tutanaklar TBMM'nin internet sitesinden kaldırılmıştır. Siz bir kadınsınız, Kamer Genç'i eleştirirken bu AKP milletvekili ile ilgili niçin bir cümle kullanmadınız?" dedi. Buna karşın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da TBMM'de kürsüye çıkarak bir kadın milletvekiline "ağza alınmayacak" cümlelerle eleştiri getirdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda neden eleştiri gelmediğini de sordu. 
Kılıçdaroğlu, "O AKP Milletvekili, Kamer Genç ve annesi için söyledikleri, o kadar ağır cümleler var ki, acaba onu alıp eşinin, çocuklarının yanında okuyabilir mi? Emin olun okuyamaz" diye konuştu. 


Televizyona çıkma diyorsam, çıkmayacak 
Kılıçdaroğlu, aynı öğrencinin Gülseren Onanç'ın CHP genel başkan yardımcılığı görevinden istifasına atıfta bulunarak, "CHP bu haliyle devlete özgürlükçü bir demokrasiyi sunabilecek mi, taşıyabilecek mi?" sorusuna da, "Şunu çok rahat söyleyebilirim, CHP'deki demokrasi hiçbir siyasal partide yok. CHP'de herkes düşüncesini özgürce söyleyebilir ama parti disiplinine uyarak. Herkes parti disiplinine uyacak. Televizyona çıkma diyorsam çıkmayacak. Çıkıyorsa bedelini ödeyecek, bu gayet doğaldır" yanıtını verdi. 

Fatura Türkiye'ye çok daha ağır çıkacak
Kılıçdaroğlu, çözüm süreci konusunda Başbakan'la "cesaret ederse" bir televizyon programında tartışabileceğini de söylerken, kendilerinin süreçle ilgili aktif rol alabilmelerinin ancak parlamentoda olabileceğini söyledi. 
Kılıçdaroğlu, "Bizim ülkemizde Kürt kardeşlerimizin sorunu varsa o sorunu çözmek bizim görevimizdir, başka güçlerin değil. Sorunu çözme iradesini oryaya koyabilmeliyiz. Nasıl yapmalıyız bunu, terör ve Kürt sorununu ayırarak. Siz yasaklar getirerek sorunu çözemezsiniz. CHP olarak anadil yasağı konusunda ilk kanun teklifini veren biziz. Çünkü bir kişinin anadilini yasaklanamaz, bu bir insanlık hakkıdır. Ama biz kendi ülkemizde toprak bütünlüğümüzü ve üniter devlet yapımızı koruyarak barışı ve huzuru sağlamalıyız." 
PKK olayının sıradan bir olay olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Uluslararası güçlerin egemenlik alanına girdi orası. Ortadoğu'da derinliği var. Sıradan bir olay olmaktan da çıktı, hükümetin yanlış politikaları nedeniyle. Biz o nedenle daha dikkatli ve tutarlı bir politika izlenmesini isteriz. Yapılanlar yanlış. Göreceksiniz bunun faturası Türkiye'ye çok daha ağır çıkacaktır" diye konuştu.