Barolar Birliği uyardı: Anayasa değişikliği son derece tehlikeli

TBB Başkanı Özok, kapatma davasında Anayasa Mahkemesi üyelerinin özgür, bağımsız ve vicdanlarına uygun bir karar verdiklerini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, Anayasa Mahkemesi üyelerinin kapatma davasında özgür, bağımsız ve vicdanlarına uygun bir karar verdiklerini vurgulayarak, "Bunun kısıtlanması ve Anayasa'nın değişmesi mümkün olmayan maddelerinin değiştirilmesinin düşünülmesi, Türkiye'nin geleceği, laik toplum ve hukuk düzeni anlamında son derece tehlikelidir" şeklinde konuştu.

Özok, Ankara Barosu'nun 60. Olağan Genel Kurulu için geldiği Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Özok, "Anayasa Mahkemesi'nin, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan dava ile başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, yasama ve yürütmenin her türlü tasarrufuna saygılı olunması gerektiğini kaydetti.

Kararların Yüksek Mahkeme'nin bugüne kadarki yerleşik kararlarına uygun olduğunu ifade eden Özok, "Ben Sayın Başbakan'ın ve Sayın Bahçeli'nin bu konudaki değerlendirmelerine katılmıyorum" dedi.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin özgür, bağımsız ve vicdanlarına uygun bir karar verdiklerini vurgulayan Özok, "Bunun kısıtlanması ve Anayasa'nın değişmesi mümkün olmayan maddelerinin değiştirilmesinin düşünülmesi, Türkiye'nin geleceği, laik toplum ve hukuk düzeni anlamında son derece tehlikelidir" diye konuştu.

Özok, yargı bağımsızlığından söz ediliyorsa, yargıyı zayıflatacak açıklamalardan kaçınılması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Hukuk devletinin olmazsa olmaz temeli bağımsız yargıdır. Demokratik toplumun da olmazsa olmaz kuralı laiklik ilkesidir. Bu nedenle bu konudaki girişimleri günübirlik politika ve popülist yaklaşım olarak kabul ediyorum."

Özok, Anayasa değişikliklerinin ancak toplumun bütün kesimlerinin uzlaşmasıyla yapılabileceğini söyledi.

Bir gazetecinin, "Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinin kısıtlanması sistemi tıkar mı?" diye sorması üzerine, Özok, "Kuşkusuz... Türkiye'de laikliği yok edecek, zayıflatacak bir anayasa değişikliği, Türkiye'nin laik hukuk düzenini, demokratik toplum beklentisini, eksiksiz demokrasiyi sıkıntıya sokar" yanıtını verdi.

Özok, "Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinin kısıtlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna karşılık da, "Şunu anlamakta güçlük çekiyorum. Eğer Anayasa Mahkemesi bir tasarrufu iptal ediyorsa, bunu 'Anayasa Mahkemesi'nin parlamentonun üstüne geçtiği' şeklinde yorumlamak son derece yanlıştır. Bu hukuk devletinin bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığının bir gereğidir."

Herşeyin kurallar dahilinde gerçekleştiğini ifade eden Özok, bunu zorlamanın rejimi, demokrasiyi, yargı bağımsızlığını, parlamenter sistemi sıkıntıya sokacağını belirtti.

Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar

Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar da, Anayasa Mahkemesi'nin her iki gerekçeli kararlarına ilişkin soru üzerine, şöyle konuştu:

"Mahkeme kararlarıdır. Mahkeme kararları tabu değil. Tabii ki eleştirilecek. Buna ihtiyaç var. Ama Anayasa Mahkemesi'ni eleştirirken, mahkemenin kurumsal kimliğine saygılı olmak gerek. Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre siyasi iktidarların pozisyon almasını doğru bulmuyorum. Mahkeme, kararlarını herkese beğendirmek zorunda değil."

Coşar, bir başka soruyu yanıtlarken de Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinin sınırlandırılmasının düşünülmesinin "son derece yanlış olduğunu" kaydetti.

Bir gazetecinin, "Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinin kısıtlanması durumunda Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç'ın olumlu bir tavrı var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, "Kendi görüşüdür. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı görüşlerinden dolayı eleştirmek hoş olmaz" yanıtını verdi.

"AKP muhafazakar çizgiden uzaklaştı"

Coşar, "22 Temmuz 2007'deki milletvekili genel seçimlerinden bu yana yaşananların, AK  Parti'nin bugüne kadar izlediği muhafazakar çizgiden uzaklaştığını ve Türkiye'yi otoriter bir yönetime doğru götürmekte olduğunu gösterdiğini" savundu.

Vedat Ahsen Coşar, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eleştirilere gösterdiği aşırı ve demokratik olmayan tepkilerin, hak ve özgürlüklerin sadece türbana indirgenmesinin, iktidarın, TCK'nın 301. maddesi ve Kürt sorunu konusundaki hareketsizliği, AB projesinin neredeyse askıya alınması, dinci kadrolaşma, dinin siyasallaşması, kimi devlet ihalelerinin yandaşlara verilmesi, Yargıtay Yasası'nda yapılmaya çalışılan değişiklik, içki konusundaki yasaklayıcı düzenlemelerin" de içinde bulunduğu çeşitli konuların buna örnek olduğunu ifade etti.

İşkence

Coşar, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda yapılan değişikliğin, iktidarın "işkenceye sıfır tolerans" vaadine uymadığını kaydederek, bu yılın 9 ayında gözaltı ve cezaevlerinde 29 kuşkulu ölümün meydana geldiğini söyledi.

Engin Çeber'in ölümüne ilişkin iddiaları hatırlatan Coşar, "Marifet, 'İşkenceye sıfır tolerans' sloganıyla nutuk atmak değil, işkence ve insan hakları ihlallerinin en aza indirilmesini ve giderek ortadan kaldırılmasını amaçlayan, 2005'te imzalanmasına rağmen hala TBMM'nin onayını bekleyen Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü'nün onaylanması ve uygulanması, Ceber olayı da dahil olmak üzere tüm işkence ve kötü muamele olaylarının faillerinin yargı önüne çıkarılmasının sağlanmasıdır" diye konuştu.

"Oyuna gelmemek gerekiyor"

Bölücü terör örgütünün, "kardeşi kardeşe vurdurmak" istediğini vurgulayan Coşar, terör örgütünün bu amaçla gerilim yaratmaya çalıştığına ve bu oyuna gelmemek gerektiğine dikkati çekti.

Türkiye'nin 24 yıldır terör belasının içinde bulunduğunu ancak tüm yapılanlara rağmen terörün önüne geçilemediğini belirten Coşar, bugüne kadar uygulanan politikaları sorgulamak gerektiğini kaydetti.

"Türkiye'de bütün sorun ve sıkıntıların açık ve özgür biçimde tartışılamadığını" söyleyen Coşar, şöyle devam etti:

"En son Aktütün baskınında da böyle oldu. Bir gazete, Aktütün'e yapılan PKK saldırısını manşete taşıdı, buradaki güvenlik açığını, istihbarat açığını sorgulamaya, eleştiriye açtı. Arkasından Sayın Genelkurmay Başkanı'nın 'Hazır ola geçin' emri ve onun arkasından Sayın Başbakan'ın askere desteği, bu desteğe yönelik eleştiriler üzerine 'Siz kimin medyasısınız' fırçası geldi.

Demokratik hukuk devletinde kamusal yetki kullanan her kişi ve kuruluş, yasanın ve kamuoyunun denetimine tabi ve sivil eleştirilere açık olmak durumundadır."

"Teröre en büyük darbe daha fazlademokrasiyle olur"

"Özgürlük ve güvenlik arasındaki gerilimli alanda makul bir denge kurulması gerektiğini" vurgulayan Coşar, "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda yapılan değişiklik, haberleşmenin dinlenmesi, Ergenekon soruşturmasında işçi, öğrenci ve kadın eylemlerinde uygulanan orantısız gücün, hukuk devleti niteliğini zedelediğini, örtülü bir polis devleti sürecini başlattığını" savundu. Coşar, teröre en büyük darbenin daha fazla demokrasiyle verileceğini kaydetti.

"Ergenekon" davasına değinen Vedat Ahsen Coşar, hukukun ve yargının, bu davanın siyasi boyutuyla değil, hukuki boyutuyla ilgili olması gerektiğini ve böyle olacağına da inandıklarını ifade etti.

Coşar, "çeteciler, demokrasiye musallat olmuş darbeciler var ise bunlarla mücadele konusunda herkes kadar duyarlı olduklarını ancak aydınların, muhaliflerin üzerinde baskı kurulmasına da karşı olduklarını" bildirdi.