Başbakan Yıldırım basın mensuplarıyla bir araya geldi
Başbakan Yıldırım, "Eminim ki önümüzdeki yaz aylarından itibaren Türkiye'de işler süratle yoluna girecek, her şey daha güzel hale gelecek" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde gazete ve televizyonların ekonomi müdürleriyle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cazibe Merkezleri Programı'nın resmen başladığını dile getiren Yıldırım, yaklaşık 20 milyar lira tutarında müracaat aldıklarını, öngörülen istihdamın da 112 bini aştığını söyledi.
Gelecek 1 yılda ne kadarlık bir yatırım beklendiğinin sorulması üzerine Yıldırım, bu konuda öngörüde bulunmanın zor olduğunu ifade ederek, "Sağladığımız imkanları dikkate aldığımızda ciddi bir ilgi bekliyorum. Bu elle tutulur, cezbedici bir program. Gerçekten yatırım, üretim yapmak düşüncesinde olanlar için bulunmaz bir fırsat." dedi.
"Zimmet konusunda esneklik rahatlık sağlayacak"
Şu anda herkeste yapıcı bir tutum bulunduğunu dile getiren Yıldırım, işletmelerin yaşatılmasının esas olduğunu vurguladı. Yıldırım, şöyle devam etti:
"(Zor durumda ben de tepesine bineyim) O adamın yok olmasıyla ne kazanacaksın? Batık kredi tarafına attım, varlık fonuna devrettim... Ne yapıyor, öz kaynakları azalıyor. O yüzden burada zorluklarımız var, ama bir şey getiriyoruz o biraz rahatlatacak. Eskiden beri uygulanan zimmet konusundaki katı tutumu biraz esnetiyoruz. Bunun kararını aldık ve bugünlerde o düzenleme de devreye girecek. Bugün bir kredi verdi, adam yarın emekli oldu. 20 sene sonra çağırıyor, 'Sen filanca adama kredi vermiştin, o sonradan battı, banka bu kadar zarara uğradı. Şunun hesabını ver.' Böyle bir şey olmaz. Sen bugünkü şartlara bakarak kredi veriyorsun. Bugün iyiydi, yarın kötü olabilir. 5 sene sonra durumunun bozulacağını nereden bilsin? Bu da tabi karar vericileri biraz zorluyor. Aşırı tedbirli olmaya sevk ediyor. Bu bir sıkıntı, bunu çözüyoruz, ama ipin ucunu bırakmak da yanlış. Yani talimatla, 'şuna şunu ver, buna bunu ver' denirse bunun sonu yok, bu batak. Biz diyoruz ki, durumuna bakın, inceleyin, müspet düşünün, ama risklerinizi de hesap edin. Burada prensip şudur; emniyet, kabul edilebilir risk seviyesidir. Herkes için farklıdır. Risk alma kapasitesi herkesin değişebilir. Referans bilgiler öngörülebilirlik için konuluyor."
"Benzer ülkelerden iyi konumdayız"
ABD'nin ülke dışındaki sermayeyi içeriye çekmek için harekete geçmesi ve faizleri de artırma yönündeki eğiliminin gelişmekte olan ülkelerde dalgalanmaya neden olduğunu belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Türkiye de bundan nasibini aldı. Ülkede ve civarında yaşananlar nedeniyle biz biraz daha ayrıştık. 15 Temmuz'u, 3 koldan terörle mücadeleyi buna dahil edebiliriz. Irak ve Suriye'de yaşananların ülkemize olumsuz etkileri, AB ile aramızdaki yanlış anlaşılmalar. Tüm bunları dahil ettiğimizde benzer ülkelerde yüzde 5-6 sapma olduysa bizde yüzde 8-9 belki de yüzde 10 oldu. Bunlar gelip geçici. Türk ekonomisinin parametrelerine baktığımız zaman, hangisine bakarsanız bakın, benzer ülkelerden iyi konumdayız. Türkiye normal şartlarda bütün bu olanları hak eden bir ülke değil ama bir algı problemi var." diye konuştu.
"Her şey daha güzel hale gelecek"
Yıldırım, bugünlerde Türkiye hakkında olumsuz bir algının yapıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bölücü terör örgütü ve FETÖ hem Avrupa'da hem Amerika'da her yerde muazzam bir faaliyet içerisinde. Ciddi paralar harcıyorlar, çok ciddi lobicilik faaliyetleri yapıyorlar. Yeter ki işte 15 Temmuz'da başaramadık, 17 Aralık'ta başaramadık. PKK 'çukurlarla, şehir işgalleriyle başaramadığını, ekonomiyi zora sokarak başarabilir miyiz?' diye gayret içerisinde. Biz bunu görüyoruz ama bunda da başaramayacaklar. Çok net olarak söylüyorum, başarma şansları yok. Bizim yanlış algıları düzeltmek için daha fazla gayret göstermemiz lazım. Bu konuda da bir çalışma içerisine girdik. Eminim ki önümüzdeki yaz aylarından itibaren Türkiye'de işler süratle yoluna girecek, her şey daha güzel hale gelecek."
"Dolara hücum etmeye lüzum yok"
Döviz kurundaki hareketliliğe ilişkin yatırımcılara seslenen Yıldırım, "Paniklemeyin, bunlar gelip geçici işlerdir. 'Dolar 3,50, 3,60 oldu. Ne yapacağız?' diyerek dolara hücum etmeye lüzum yok. Özel sektör, kamu fark etmez. Buraya giren, kayda giren her türlü kaynak bu ülkenin garantisi altındadır. 'Özel sektörün borcu, bana ne' filan diyecek halimiz yok. Buraya gelmiş, yatırıma girmiş, üretime dahil olmuş istihdam oluşturmuş, mutlaka bunların ödeme mekanizması bulunacak, yapılacak yapılıyor da. Piyasanın kamu kaynaklı döviz ihtiyacını azaltıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Merkez Bankasının elindeki araçlar belli"
Başbakan Yıldırım, Merkez Bankasının faiz kararına ilişkin de "Merkez Bankası işini yapıyor, biz de işimizi yapıyoruz. Merkez Bankasının elindeki araçlar bellidir. Onun yapacağı şeyler bellidir, bu konuda tamamen bağımsızdır. Toplanıyor, karar verecekler. Bundan sonra 1,5 ayda bir toplanacaklar. Bir sonraki toplantı 1,5 ay sonra yapılacak. Merkez Bankası düşünür, taşınır hesabını kitabını yapar, reel faiz, politika faizi artısı eksisi ne, bunları göz önüne alır, karar verir. Bu kararı da kamuoyuyla paylaşır. Bizim yaptığımız üretim, istihdam ve ihracat. Biz reel ekonomiye yoğunlaştık. Bizim büyüme gibi bir problemimiz var. Merkez Bankasının da enflasyon gibi hedefi var. İkisinin birbiriyle uyumlu gitmesini sağlamamız lazım." diye konuştu.
"Tarih vermek doğru olmaz"
"Anayasa değişikliğine ilişkin referandum tarihi belli mi?" sorusunu da Yıldırım, "Aşağı yukarı belli. Yasaya göre referanduma gidiş, Cumhurbaşkanının değişikliği onaylayıp, Resmi Gazete'de yayımlamasıyla birlikte 60 günü izleyen bir pazar gün (yapılacak). 61 olur, 67 olur. Pazartesiye rastladıysa 60'ncı gün öbür pazara olur. Daha henüz imza onay süreci tamamlanmadığı için tarih vermek doğru olmaz." şeklinde yanıtladı.
"Yeni sürecin adı, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"
Anayasa değişikliğine ilişkin referandum sonucunun "evet" ya da "hayır" çıkması halinde de planları bulunduğunu anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin bulunduğu bölge itibarıyla güçlü olması lazım. Güçlü olmanın yolu da güçlü iradedir, güçlü siyasi iktidardır. Mevcut karma sistemde, 2007'de Cumhurbaşkanı seçimini engelleyenlerin, icat çıkaranların bugün konuşmaya hakkı yok. Ciyak ciyak bağıranların, dönüp 2007'de yaptıklarıyla yüzleşmeleri lazım, bu bir kere şart. Artık onlar geçti, Türkiye 2007'den sonra yeni bir sürece girdi. Yeni sürecin adı, artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Bizim yaptığımız da mevcut durum ile anayasayı uygun hale getirmektir. Çift başlılığı ortadan kaldırıyoruz. Millet bir sandıkta iki iş yapıyor, meclisi, vekilleri, bir de ülkeyi yönetecek olanı seçiyor. Ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanıdır, kanunları yapacak olan da vekillerdir. Seçtiği hükümeti daha doğrusu cumhurbaşkanını denetleyecek de yine milletin vekilleridir."
"Millet hesabını sorar, çocuk oyuncağı mı?"
Anayasa değişikliklerinin uzlaşma ve kriz çözme üzerine kurgulandığının altını çizen Yıldırım, "Meclis diyelim ki cumhurbaşkanı ile takıştı, ne yapacak? Seçim kararı alıyor. Kendi de cumhurbaşkanı da seçime gidiyor. Durup dururken neden seçime gideceksin? Yüzde 50 oy vermiş millet 'uzlaş' diyor. Şimdi seçildi, 'Ben beğenmedim bu Meclisi, Meclisteki milletvekillerinin çoğunluğu benim fikrimde değil, seçime gidelim.' Git, alırsın havanı, millet de hesabını sorar, çocuk oyuncağı mı? Bunlar uzlaşmayı getiriyor. Bunlar başka sistemlerde bugün yaşanan sorunları da çözecek ileri tedbirlerdir. Bizim bu anayasa değişikliği, cumhurbaşkanlığı veya diğer adı ile 'başkanlık sistem' olan diğer ülkelerde bugün tartışılan ve çözüme ulaştırılamamış konuları da çözüme kavuşturan bir anlayış ile hazırlandı."
Yıldırım, söz konusu düzenlemeler ile Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun mevcut sistem ile kıyaslandığında daha bağımsız olacağını belirtti.