”Başbakan'ın müracaatını reddetmekten üzüntü duyarım”

CHP lideri Baykal, başvuruyu reddetmenin uygun olmadığını belirterek "Ama biz bu sürecin hiçbir şekilde parçası olmayız" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın randevu isteğini reddetmekten üzüntü duyacağını belirterek, "Başbakan'ın başvurusunu reddetmek uygun değildir, doğru değildir bunu biliyorum ama biz bu sürecin hiçbir şekilde parçası olmayız" dedi.

Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısının ardından soruları yanıtladı. 

Bir soru üzerine, "demokratik açılım" çalışmalarıyla ilgili TBMM'de gizli oturum yapılmasını çok yanlış bulduklarını ifade eden Baykal, "Milletten bu konuların saklanması doğru değildir. Bırakın milleti, partilerden saklıyor. PKK'nın ne düşündüğünü kendisi biliyor, milletten onu saklıyor. Böyle bir çalışmanın parçası olmak söz konusu olamaz" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, Ramazan Bayramı'ndan sonra kendisinden randevu isteyeceğini açıkladığının hatırlatılması üzerine de Baykal, şöyle konuştu:

"Başbakan'ın müracaatını reddetmekten üzüntü duyarım. Böyle bir şey istemem. Başbakan'ın başvurusunu reddetmek uygun değildir, doğru değildir bunu biliyorum ama biz bu sürecin hiçbir şekilde parçası olmayız. Bir randevu talebi de yok zaten. Randevu talebi ortaya çıkarsa sorunun cevabı ortaya çıkar."

"Herkes rahatsızlanmaya başlamıştır"

Baykal, "Başbakan Erdoğan sık sık 'Her türlü riski göze alacağım' ifadesini kullanıyor. O risklerden biri de bölünme olabilir mi?" sorusuna şu karşılığı verdi:

"Başbakan'ın kendisi için alacağı riskler bizi ilgilendirmez. Başbakan millet için risk alıyor, buna hakkı yok. Milletin riske girmesine, milli birliğin riske girmesine yol açıyor. Bundan da en büyük zararı görecek olan, hayatını güvenceye almış olan milyonlarca Kürt kökenli insandır. Milyonlarca Kürt kökenli insan bu tartışma olduğu zaman tedirginliğe girmiştir. Herkes rahatsızlanmaya başlamıştır. Böyle bir derdi yok Türkiye'nin. Kürt kökenli insanların ezici çoğunluğunun da yok, Kürt kökenli olmayan vatandaşlarımızın da böyle bir sorunu yok.

Kardeşçe yaşıyoruz, yaşamaya devam edeceğiz. Şimdi nifak sokuldu, fitne sokuldu. Acaba elinde silah olan Kürt kökenli insanların dayattığı istikamete mi gideyim, burada mı kalayım. Ne hakkınız var insanları bu acıya sürüklemeye, bu ıstırabı yaşatmaya? Onları bölmeye ne ihtiyacı var Türkiye'nin? O insanlar çok ciddi risk içinde. Gencecik bir çocuk çıkıyor diyor ki 'Benim liderim Apo, sizin lideriniz Atatürk'. Bu süreci buraya getirdi. Bunlar televizyonda konuşulur hale geldi. Konuşulan her söz Türkiye'yi çok ciddi bir şekilde sarsıyor, yaralıyor. Kürt kökenli insanları da yaralıyor. O da kendini sorguluyor. 'Kürt kökenliyim. Ben Atatürk'ü liderim olarak kabul ediyorum. O mu doğru, bu mu doğru' diyor. Buna ihtiyaç var mı? Kim açtı bunları? Başbakan açtı Başbakan. Bu süreci o açtı. Çok yanlış, çok tehlikeli.

Çıkış yolu, kimliklerimize saygı talep ederek kaynaşacağız. Kimliklerimizi bilerek, özgürce yaşayarak hepimiz bütünleşeceğiz. Bu acıları yaşayan bir sürü kesim var Türkiye'de. Alevilere yönelik de bu laflar zaman zaman ortaya atılır. Ama ne oldu? Bölemediler. Aleviler çıktı, dedi ki 'Kesinlikle bunu reddediyoruz. Biz azınlık değiliz, bu milletin bir parçasıyız' dediler. Az mı acı çekti onlar? Hiçbir zaman kendilerini bu milli bütünlüğün dışında algılamadılar. Kürt kökenli insanlarımızın ezici çoğunluğu da kendilerini büyük milli birliğin parçası olarak düşünüyorlar. Niye onların huzurunu bozuyorsun Sayın Başbakan? Niye onları bir etnik kimlik temelinde ayrışma konusunda baskı altına alan adımlar atıyorsun?

Çok yazık, çok... Risk alıyormuş. Kendin için istediğin riski al ama milleti riske sokuyorsun. Milleti riske sokmasına izin vermemek lazımdır. Bu konuda da görev hepimizin."

Baykal, basın toplantısının ardından, il başkanlarıyla bir araya geldi.

"Raporu okuduğunu zannetmiyorum"

Karşı tarafın silahı bırakma niyetinin olmadığını, tavizleri silahla aldığını kaydeden Baykal, milletin aldatılmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Kendilerinin de bir rapor hazırladığını anımsatan Baykal, "Bizim rapor çok ilgi çekti. Dudakları uçukluyormuş Başbakan'ın bizim raporu okuyunca. Okuduğunu zannetmiyorum. Dudakları maşallah hiç öyle uçuklamış gibi gözükmüyor" dedi.

Bu raporda herkesin etnik kimliğe sahip olmasının temel insanlık hakkı olduğunu, devlete yönelik bir tehdit olmadığının yer aldığını anlatan Baykal, "o raporda söylediğimiz başka bir şey var, devleti sakın ha etnik kimliklerle ilgili görevlerle, sorumluluklarla yüklemeyin, devlet sakın ha o işe karışmasın diyorduk" diye konuştu.

"Milletten gizli olacak"

Devletin etnik kimlikler işine karışmaması görüşünü de raporda ifade ettiklerini belirten Baykal, şunları söyledi:

"Bu tablo artık netlik kazandı. Bizim milletten bu sürecin saklanmasına yardımcı olmamız söz konusu olamaz. Meclis'te bir oturum yapacakmışız, gizli oturum olacakmış. Kimden gizli olacak Allah aşkına bu oturum? Yani, PKK'dan, İmralı'dan, Kandilli'den mi gizli olacak? Milletten gizli olacak. Çünkü aldatmanın hedefi millet. Milleti nasıl aldatacaksın. Bilgi verme işini yönlendirerek, tutarak, bazen birine, bazen öbürüne vererek, bazen saklayarak yapacaksın. Bu gizli oturumu kabul etmiyoruz. Öyle gizli oturum falan olmaz, ne yapacaksa çıksın söylesin, millete söylesin. Millete tuzak kurulmasına biz alet olmayız.

Bir kez daha Başbakan'a şunu söylemek istiyorum: Başbakan yanlış yoldadır, çok tehlikeli bir istikamete girmiştir. Bu, Türkiye'ye çok ciddi zarar vermeye başlamıştır. 'Başlayacak' demiyorum bakın, başlamıştır. Nedir ortaya çıkan zarar? Terör artık siyasallaşmıştır. Terör muhatap haline gelmeye başlamıştır. Terör olayın bir parçası olarak görülmektedir. Bir mücadele hedefi olmaktan çıkıp bir müzakere hedefi haline dönüşmeye başlamıştır.

Bir yandan biz dün 7 tane şehit vereceğiz, orada görev yapan çocuklarımız canları pahasına terörle mücadele edecekler, öte yandan, burada hükümet terörün sorumlularıyla, terörü gerçekleştirenlerle bir uzlaşma sağlamak için çalışma yürütecek ve bu da gizli kapaklı bir süreç olacak. Ne olduğunu bilmeyeceğiz. Böyle bir maskaralık olamaz.

Hükümet çok tehlikeli bir sürecin içindedir. Bir an önce kendini bu sürecin dışına çıkarmalıdır. Yaptığı iş hiçbir biçimde kabul edilemez. Biz CHP olarak bu gidişata hiçbir şekilde bulaşmayacağız. Bunu önlemek için gerçekleri milletimize anlatacağız. Görevimizi yapacağız. Hiçbir zaman bu Türkiye'ye zarar veren yolculuğunda Başbakan ile yol arkadaşı olmayacağız. Hiçbir zaman CHP'nin lekesiz siyasi kimliğinin bu karışık sürece bulaştırılmasına fırsat vermeyeceğiz."