”Baskı oluşturma çabaları iyi niyetle bağdaşamaz”

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kıbrıs Türk halkının refah, esneklik ve güvenliğinin her şeyin önünde olduğunu belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, KKTC'ye uluslararası toplum, BM ve AB'nin yaptığı taahhütler ile bunların hiçbirinin yerine getirilmemiş olduğu açık bir şekilde ortada iken Türkiye üzerinde parça tekliflerle baskı oluşturma çabalarının iyi niyetle bağdaşmayacağını söyledi.

Ankara'da temaslarda bulunan KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Davutoğlu, Özgürgün ile gerek KKTC'deki temaslarda gerekse daha sonraki temaslarında ele alınan konuları gözden geçirdiklerini söyleyerek, KKTC'den dönüşünden sonra New York'a giderek BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile sürmekte olan müzakereleri bütün detaylarıyla ele aldıklarını hatırlattı. BM Güvenlik Konseyi daimi temsilcilerinin dışişleri bakanlarıyla da bir araya geldiğini hatırlatan Davutoğlu, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer ve AB'nin gelecek dönem başkanı İsveç'in Dışişleri Bakanı Carl Bildt ile yapılan görüşmelerde de kapsamlı değerlendirmeler yaptıklarını anımsattı. Davutoğlu, Brüksel'de düzenlenen son AB-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısında da konunun ele alındığını belirterek, Özgürgün'e bütün bu görüşmelere ilişkin bilgi verdiğini kaydetti.

Bakan Davutoğlu, Özgürgün ile Türkiye ve KKTC arasında gerek söylemle ilgili, gerek zamanlama ve ortak tutum konusunda süregelen geleneksel işbirliği anlayışının bundan sonra da devam etmesinin zorunlu olduğunu konuştuklarını söyleyerek, konuk bakanın da kendisine bilgi verdiğini ifade etti ve KKTC'nin çok daha etkin bir şekilde uluslararası alanda tanıtımının ve ofislerinin açılarak, uluslararası forumlarda temsil edilmesinin Türkiye için öncelik olduğunu kaydetti.

Özgürgün'ün göreve gelmesinin ardından yaptığı bu ilk resmi ziyaretinin ardından İslam Konferansı Teşkilatı dışişleri bakanları toplantısına katılmak için Şam'a gideceğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Önümüzdeki dönem KKTC için son derece önemli bir dönemdir. Seçimleri başarıyla tamamlamış, dünyada herkese demokratik olduğunu, bu demokratik yarışın nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda örnek bir tecrübe göstermiş olan KKTC bugün aynı olgunlukla iç siyasi istişarelerini de yürütecektir. Bu konuda Türkiye'nin desteği her zaman yanlarında olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bizim için Kıbrıs Türk halkının refahı, esenliği, güvenliği her şeyin önünde gelir."

Davutoğlu, Kıbrıs'taki bütün siyasi aktörlerin Kıbrıs Türk halkının geleceği konusunda ortak bir tutum etrafında, ulusal birlik içinde müzakereleri sürdüreceklerine, Kıbrıs Türk halkının geleceğini birlikte şekillendireceklerine inancının tam olduğunu söyleyerek, şunları belirtti:

"Türkiye'nin Kıbrıs müzakereleriyle ilgili pozisyonu her zaman olduğu gibi nettir; biz adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışı öngörüyoruz. Bu barışın hem Ada'ya hem Doğu Akdeniz'e refah ve güvenlik getireceğini inanıyoruz. Böyle bir barışın olabilmesi için çift kesimlilik, iki kurucu devletin oluşturduğu yeni bir ortaklık anlayışı ve siyasi eşitlik bir zarurettir. Bu temel ilkeler etrafında zaten 2004 yılında yürütülen kapsamlı müzakereler olmuştur. Uluslararası toplumun da desteğini almış bir plan mevcuttur. Bu planın temel parametrelerini esas alan her türlü barışçıl görüşmelere destek vermeye devam edeceğiz."

Bakan Davutoğlu, Özgürgün'ün Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olduğunu hatırlatarak, konuk bakanın babasının soyadını Lefke'nin özgürlüğe kavuştuğu gün aldığını anlattı. Davutoğlu, "Biz her zaman Kıbrıs'ta özgür günlerin olması için çaba sarf edeceğiz" diye konuştu.

2009 yılında barış ihtimali

Davutoğlu, 2009 yılında çözüm ve barış umudu taşıyıp taşımadığının sorulmasına karşılık da, şu yanıtı verdi:

"Barış öyle bir şeydir ki ekmek gibi, su gibi geciktiği zaman anlamını yitirir ve ihtiyaç olduğunda da hemen elde edilmesi gereken bir şeydir. Dolayısıyla barış için dünyanın bir yerinde ihtimal varsa vakit geçirilmemelidir. Hele Kıbrıs gibi uzun yıllardır karşılıklı barış gerçekleştirilmesi anlamında sıkıntılar yaşanmış bir adada bunun bir an önce gerçekleşmesini isteriz. Ama barışın gerçekleşmesi dışında sürdürülebilir olması için de barışın objektif ilkelere dayalı olması lazım. Eğer taraflar iyi niyetli tutumlarını sürdürür ve siyasi kararlılık gösterirlerse bunun gerçekleşebileceği inancını taşıyorum. Dolasıyla 2009 sonu gibi bir son tarih koymak değil de mümkünse daha da öncesi gerçekleşebilirse bundan herkesin mutlu olması gerekir."

Bakan Davutoğlu, barışta tarafların eşitliğinin çok önemli olduğu hususunun altını bir kez daha çizerek, Türkiye olarak geçmişte bazı arabuluculuk girişimleri içinde olduklarını, taraflardan herhangi birisinin diğer tarafı ya da 3. tarafların o tarafı ikinci statüde görmesi durumunda o müzakerenin müzakere olma niteliğini kaybedeceğini bildirdi.

@page@

Kıbrıs Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas'ın "Türkleri asimile edeceklerine" ilişkin sözlerinin bu çerçevede "hiç yapıcı olmadığını" belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer Hristofyas ya da taraflardan birisi, müzakerelerin eşit tarafı olan Türk tarafını asimile edilmesi gereken edilgen bir taraf olarak görüyorsa bu, barış müzakerelerinin içerikten ve baştaki en temel ilkeden sapmakta olduğunu gösterir. Biz eşit oldukça her tür barış çabasının yanında olacağız. Ama Türk tarafını asimile edilmesi gereken bir taraf olarak algılayan bir tutumu da kabullenmemiz mümkün olmadığı gibi bunu barışçıl çabalar içinde iyi niyetli bir girişim olarak değerlendirmemiz mümkün değildir. Ümit ederiz ki Kıbrıs Rum yönetimi yetkilileri de Hristofyas da Talat'ın gösterdiği iyi niyetli tutuma mukabelede bulunurlar ve bütün tarafların da ilgili taraflara bu ilkesel konuda yapıcı davranmaları gerektiği konusunda gerekli uyarıları yaparlar."

Türkiye'yi ve Kıbrıs Türk halkını köşeye sıkıştırarak çözüme ulaşmaya çalışmak

KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, "Kıbrıs'ta sulandırılmamış bir iki kesimlilik, iki halkın siyasi eşitliği, iki kurucu devletin eşit statüsü ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin olmazsa olmazları olduğunu" söylediklerini, bunların "kırmızı çizgileri olduğunu ve müzakere konusu yapılamayacağını" kaydetti.

Orams davası ve benzer davalara dikkati çeken Özgürgün, Kıbrıs konusunun kişisel davalar yoluyla çözülemeyeceğini yaptıkları görüşmelerde muhataplarına ilettiklerini ifade etti. Toprak ve mülkiyet konularının "bütünlüklü konular" olduğunu söyleyen Özgürgün, bu konuların ancak müzakere yoluyla ve küresel bir şekilde çözülebileceğini bildirdi. Özgürgün, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özellikle hem Anavatanımız Türkiye'yi, hem de Kıbrıs Türk halkını davalar yoluyla köşeye sıkıştırarak bir çözüme ulaşmaya çalışmak kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi, Kıbrıs konusundaki müzakere sürecine büyük bir darbe vuracaktır. Dolayısıyla bu yolda olanlara, bu yoldan dönmelerini tavsiye ediyoruz."

Özgürgün, Kıbrıs Rum liderliğine de seslenerek, AB sürecinde Kıbrıs meselesini Türkiye'nin önüne engel olarak koymakla bir yere varamayacağını, bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu ifade etti. Kıbrıs konusunun Kıbrıslı Türk ve Rumların masada bir anlaşmayla çözebileceği bir konu olduğunu ifade eden Özgürgün, şöyle konuştu:

"Garantör ülke olarak Türkiye'nin 1974'teki haklı ve meşru müdahalesinden sonra adaya barış gelmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'taki barışı sağlamaktadır. Eksik olan sadece bir anlaşmadır, bu anlaşma Kıbrıslı Türklerin ve Rumların masada ulaşabilecekleri bir anlaşmadır."

Türkiye'nin adada devam eden müzakere sürecine ve kapsamlı çözüme ulaşılması için verdiği desteği vurgulayan Özgürgün, Türkiye'nin AB sürecinin Kıbrıs konusuna bağlanmaması gerektiğini yineledi. Özgürgün, Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı ile uyum ve işbirliği içinde çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini kaydetti.

"Hristofyas'ın sözleri kabul edilemez"

Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın geçen haftaki "çözümün ardından Kıbrıslı Türkleri adım adım asimile edeceğiz" yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine de Özgürgün, "Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türkleri eşit bir taraf olarak görerek, anlaşma niyetinde olup olmadıkları konusunda henüz emin değiliz" dedi.

Özgürgün, özellikle yapılan temaslar ve bulunulan ortak platformlarda Kıbrıs Rum yönetiminin "Kıbrıs Cumhuriyetinden" vazgeçmeyeceğini gördüklerini ve bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

Hristofyas'ın sözlerinin asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Özgürgün, Kıbrıs Türk tarafının adada eşit ortak olduğunu ve bir anlaşmaya varılacaksa bunun ancak eşit iki tarafın masada bulabilecekleri bir çözümle mümkün olabileceğini bildirdi. Hristofyas'ın yanı sıra diğer Kıbrıslı Rum yetkililerin de benzer görüşleri dile getirdiğini ifade eden Özgürgün, bu yaklaşımı ne kendilerinin ne de garantör ülke olan Türkiye'nin kabul edeceğini belirtti.

Özgürgün, "Sayın Hristofyas'ın dili sürçmüştür demek istiyorum. Görüşmelerin Sayın Talat ve Hristofyas arasında, iki eşit ve iki kurucu ortağın görüşmeleri şeklinde devam etmesi ve bir sonuca ulaşması en büyük temennimizdir" diye konuştu

Bu arada, Davutoğlu-Özgürgün görüşmesinde, Orams davası gibi davaların adada devam eden müzakere sürecine fayda sağlamadığının karşılıklı olarak ifade edildiği öğrenildi.

Edinilen bilgiye göre, görüşmede ayrıca, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Özgürgün'e, KKTC'ye uygulanan haksız kısıtlamaları her platformda gündeme getirdiklerini söylediği ve "Sizin kaderiniz, bizim kaderimizdir" dediği bildirildi.