Baykal Darbe Komisyonu'nu terk etti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
ANKARA - CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nda sunum yaptı. Baykal, araştırma komisyonu maharetiyle bazı milletvekillerinin başka milletvekillerini sorgulayamayacağını ileri sürerek, toplantı salonunu terk etti.
 
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın başkanlığında toplandı.
 
Komisyona bilgi veren Gazeteci Yazar, CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, hayatı boyunca kendisine talimat verecek bir babayiğitle karşılaşmadığını, görevini yaptığını, bunun da bedelini ödediğini kaydetti.
Askerden, sivilden, kimseden talimat alarak gazetecilik yapmadığını ifade eden Ekşi, "Bu, patronlar düzeyinde olmuş mudur, onu bilmiyorum" dedi.
ABD'nin gizli ya da açık desteği olmadan Türkiye'de darbe yapmanın mümkün olmayacağını dile getiren Ekşi, "Maalesef Türkiye'nin içinde ABD'nin eli fazlasıyla var" diye konuştu.
Türkiye'nin darbeler konusunu tarihe gömdüğünü belirten Ekşi, bazı siyasilerin, darbecilere destek verdiğinin bilinen bir husus olduğunu kaydetti.
Türk siyasetçisinin, "bağımsız ve tarafsız yargı gerçeğini" kabul etmesinin hala mümkün olmadığını öne süren Ekşi, bağımsız ve tarafsız yargı konusunda, bugün, tüm zamanların en vahim döneminin yaşandığını savundu. Genel yargının enfekte olduğu bir dönemden geçildiğini savunan Oktay Ekşi, darbeler konusunda basının iyi bir imtihan vermediğini, bugün de darbe olsa tavrın bundan farklı olmayacağını söyledi. Ekşi, 'Üniversitelerin, tüccarın, esnafın, siyasetçinin tavrı farklı mı oluyor ki basından farklı bir tavır bekleyelim?" diye sordu.
Ekşi, bir yazısının anımsatılması üzerine, Merve Kavakçı'nın, Necmettin Erbakan tarafından provoke amaçlı getirildiğini belirterek, hala aynı kanaatte olduğunu söyledi.
Ekşi, "27 Nisan'ın muhtırasının internete kadar düşmesinin darbeciliğin öldüğünü gösterdiğini" kaydetti.
 
Tartışma
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, dün Ankara'daki yürüyüşte yaşananları anımsatarak, eleştirilerde bulundu.
"Asıl soruşturulması gereken duran bir kitleye neden biber gazı sıkıldığıdır" diyen Öztürk'ü, Komisyon Başkanı Baş, Ekşi'ye sorusunu yöneltmesi konusunda uyardı.
Öztürk, ilk toplantıda da ifade ettiği gibi komisyonun İçtüzük'e göre hareket etmediğini savundu.
 
Baş'ın "İstifa et o zaman" sözlerine Öztürk, "Beni istifaya davet edemezsiniz. Buna hakkınız da haddiniz de yok. Beni Genel Kurul seçti" karşılığını verdi.
Öztürk'ün eleştirilerini sürdürmesi üzerine Baş, oturuma ara verdi.
 
Öztürk, verilen arada da "İşiniz gücünüz 28 Şubat, Merve Kavakçı. 27 Mayıs, 12 Eylül, bunların niye üstüne gitmiyorsunuz?" dedi.
Baş, verilen aranın ardından, komisyonun, bütün partilerin ortak önergesiyle kurulduğunu anımsatarak, İçtüzük kurallarına göre hareket ettiklerini, kararları, tüm siyasi partilerle birlikte aldıklarını söyledi.
Baş, Öztürk'ün kullandığı üslubun parlamento çatısı altına yakışmadığını dile getirdi.
 
Ölüm mesajları geliyordu
Eski DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan da 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini anlattı.
"367 krizi"nin Meclis'e dayatma olduğunu, buna en başından karşı çıktığını dile getiren Kandoğan, dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın da aynı fikirde olduğunu ancak sonradan düşüncesinin değiştiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'e girmemesi için cep telefonlarına ölüm mesajları geldiğini aktaran Kandoğan, "O dönemde ANAP ve DYP bu konuda birlikte hareket etme kararı aldılar. Bu, görülmüş bir şey değil" dedi.
Mehmet Ağar ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu üzerinde askerin müthiş bir baskısı olduğunu belirten Kandoğan, Süleyman Demirel'in de DYP GİK üyeleri üzerinde parlamentoya girilmemesi yönünde baskı yaptığını öne sürdü.
Askerlerin, Ağar ile Mumcu'ya "Eğer Meclis'te bulunursanız biz yönetime el koyacağız ve bunun sorumlusu da sizler olacaksınız" mesajı verdiğini söyleyen Kandoğan, "Benim evim yok, kirada oturuyorum. Arabam 2003 model. Çocuklarıma bırakacağım en güzel miras, 27 Nisan'da Meclis'te yaptığım konuşmadır" ifadesini kullandı.
Meclis'e girmesinin ardından savunması bile alınmadan DYP'den ihraç edildiğini anımsatan Kandoğan, "27 Nisan muhtırasına karşı AKP ertesi günü o bildiriyi yayımlamasaydı, Türkiye, 28 Şubat'tan daha karanlık bir noktaya giderdi' diye konuştu.
 
Bahattin Şeker
Refahyol hükümetinde Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan MHP Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker de Sincan'da tankların yürütülmesinin ardından dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in ilgililerle ne yapılması gerektiğine dair toplantı yaptığını belirtti. Dönemin Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın tankları yürüten komutanı, İçişleri Bakanı Meral Akşener'in de Sincan Belediye Başkanı'nı görevden almasını önerdiğini anlatan Şeker, "Bahattin Yücel, Çiller'e, 'Bu yapılmazsa hükümet olamayız' dedi" ifadesini kullandı.
Siyasete atılmadan önce ticaretle uğraşırken Ürdün'den çalışma ve oturma izni alarak, dövizli askerlikten yararlandığını ve Burdur'da 2 ay askerlik yaptığını anlatan Şeker, daha sonra iki dönem milletvekili seçildiğini belirtti.
Bakan olduğu dönemde dövizli askerliğinin askeri mahkeme tarafından yok sayıldığını anlatan Şeker, Doğu Beyazıt'a askere gönderildiğini, ancak kısa süre sonra askerlik yapamayacağına dair sağlık raporu verildiğini kaydetti.
Şeker, 28 Şubat sürecinden sonraki seçim sürecinde, YSK tarafından milletvekili adayı olamayacağına karar verildiğini, milletvekilliğinin de düşürüldüğünü belirterek, o dönemde büyük sıkıntılar yaşadığını ifade etti.
Komisyon üyesi CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, Bahattin Şeker'e, bakan olduğu dönemde yayın ihalelerinin herhangi bir gruba verilmesi için baskı görüp görmediğini sordu.
Şeker, televizyon yayınlarının şimdi de büyük rant olduğunu belirterek, "Benim geldiğimde, benden önceki bakan Sayın Ersin Taranoğlu imzalamış. Çok büyük kavgalar oldu" diye konuştu.
Televizyon yayınlarıyla ilgili çok üzerine gelindiğini savunan Şeker, "Uğur Dündar ile takıştık. Ben ondan olduğunu söyledim, o da 'Ben bu işlere karışmıyorum, Aydın Doğan'ın işine bakmıyorum' dedi. Bir şey diyemeyeceğim" dedi.