”Baykal'a mektup yazacağım”

Demokratik açılım sürecinde CHP lideri Baykal'a mektup yazacağını belirten Erdoğan, "Bakalım sayın Baykal ne diyecek? görüşelim derse giderim" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılım süreci ile ülkede ayrımcılığı ortadan kaldırmanın, birliği, beraberliği sağlayabilmenin mücadelesini verdiklerini belirterek, "Baykal'a mektup yazacağım. Bakalım sayın Baykal ne diyecek? (Görüşelim) derse giderim, ama (yok, kabul etmiyorum) derse, o da kendi bileceği iştir. Onu da milletimin takdirine bırakıyorum." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, basın-yayın kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerine verdiği iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, terör sorununun ortadan kalkmasıyla birlikte özel sektörün bölgeye çok daha rahat gideceğini belirtti.

TRT Şeş'in yayınlara başlamasıyla bölgede ciddi kıpırdanmalar meydana geldiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, bu yayınların bölücü terör örgütünü ciddi ölçüde rahatsız etmeye başladığını ifade etti.

Erdoğan, iktidar olarak kendilerine güvenlerinin tam olduğunu vurgulayarak, demokratik açılım sürecini bir etnik unsura yöneltmenin yanlış olduğunu dile getirdi.

Kendilerinin de öncelikle bunu "Kürt açılımı" ifadesiyle başlattıklarını anımsatan Erdoğan, fakat yapılan müzakereler sonucunda bunun bir Kürt açılımı olarak değil, demokratik açılım olarak söylenmesinin daha doğru olacağı noktasına vardıklarını ifade etti.

Başbakan Erdoğan, bunu bir demokratik açılım, hatta bir milli birlik projesi olarak değerlendirmenin uygun olacağını kaydederek, "Ülkemizde benim Kürt kökenli vatandaşlarımın sorunu olduğu gibi Türk kökenli, Laz kökenli vatandaşlarımın da sorunu var. Biz iktidar olarak hepsine aynı mesafedeyiz" dedi.

Ülkede ayrımcılığı ortadan kaldırmanın, birliği, beraberliği sağlayabilmenin mücadelesini verdiklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bundan sonraki süreçte de tabii bunu planlı, programlı ve ne yaptığını bilen adımlar atmak suretiyle sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz. Bu açılım konusunda da tereddüte yer bırakmadan bunu sürdürmek istiyoruz. Örneğin ben şunu söylüyorum; Sayın Bahçeli, sayın Baykal, ne olur deyin ki; (Şurası yanlıştı).  Bakalım biz ne düşünüyoruz o konuda. Yani yanlışsa biz bunu çıkarabiliriz, bu konuda bir inadımız yok. Ama (hayır, ben seni kabul etmiyorum, seninle bu konuyu görüşemem). O zaman bu ülkede ayrımcı kim oluyor? Şimdi ben sayın Baykal'a mektup yazacağım. Bakalım sayın Baykal ne diyecek? (Görüşelim) derse giderim, ama (yok, kabul etmiyorum) derse, o da kendi bileceği iştir. Onu da milletimin takdirine bırakıyorum. Herhalde bundan sonra da bizim AK Parti olarak yapabileceğimiz bir şey olmadığı gibi bir başbakan olarak da benim yapabileceğim herhangi bir şey kalmaz. Dağ, taş demeden gider, milletimize bunları anlatırız."

Sorular

İftar yemeğine katılan genel yayın yönetmenlerinin sorularını da yanıtlayan Başbakan Erdoğan, "Suriye'nin demokratik açılım sürecine bakışının" sorulması üzerine, "(Biz her halükarda atılacak adımlarda, yapılacak çalışmalarda sizlerle beraberiz) dediler" şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, demokratik açılım konusunda kendileriyle görüştüğünü ve bilgilendirdiğini kaydederek, güvenlik güçlerinin tespitine göre Kandil'de bin 500  Suriye vatandaşı terörist bulunduğunu kaydetti.

Suriye'nin, bunların içerisinden gelenler olursa ya da onların indirilmesine yönelik çalışmanın içerisinde olabileceklerini kendileriyle paylaştığını anlatan Erdoğan, "(Bu konuda yapılabilecek ne varsa biz yapmaya hazırız, çünkü Türkiye'nin huzursuzluğu bizi de huzursuz eder), bu ifadeyi kullandılar" diye konuştu.

Erdoğan, bununla ilgili Suriye ile bir sıkıntının olabileceği inancında olmadığını ifade ederek, "Çünkü olayın sadece içerideki boyutu yok, dışarıdaki boyutu da var. Avrupa boyutu da var. Orada da çalışmalarımız devam ediyor" şeklinde konuştu.

"Suriye ile kafanızda ne var, bir entegrasyon mu var? AB gibi ekonomileri birleştirmek, daha ileriye götürmek mi var?" şeklindeki soruya karşılık da Erdoğan, "Suriye Suriye'dir, Türkiye Türkiye'dir. Yapılan anlaşmalar uluslararası diplomasideki yapılmış anlaşmalardan çeşitlemedir" dedi.

"Sayın Baykal, (Biz neyin önümüze geldiğini çok net bilmek istiyoruz) diyor. Göndereceğiniz mektupla neleri yapmak istediğinizi net ifade edecek misiniz?" şeklindeki soru üzerine de Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bir defa bu bir paket değil, yanlışı düzeltelim. Çünkü paketin bir başı vardır, bir bitişi vardır. Onun için biz buna süreç diyoruz ve atacağımız adımları da kısa, orta, uzun vadeli olarak planlıyoruz. Bu, hemen iş bitti, hepsini bir anda hallettik... Hayır, öyle bir anda olacak iş değil. Kaldı ki sayın Baykal, (Ne istiyorlar, bunu bize söylesinler) dediği zaman, bakın biz isteyen değiliz, (bir milli birlik projesini oluşturalım) diyoruz. (Demokratik açılımı birlikte gerçekleştirelim) diyoruz. (Herkesin eli bu taşın altında olsun) diyoruz. Derdimiz bu. (Bu havuza ne düşünüyorsanız verin) diyoruz. Ondan sonra bununla ilgili yine kendileriyle beraber olgunlaştıralım. AK Parti'nin işleten değil, birlikte işleten bir aktör olduğunu ortaya koymak isterim özellikle.

Şu anda 1999 yılında CHP'nin konuyla ilgili yayınladığı raporu var. Şimdi bunlara baktığınız zaman bizim şu anda düşündüklerimizin çok daha ötesinde orada tespitleri. O aslında zaten bizim önümüzde masada duruyor. Ve arkasında olduklarını da kendileri söylediler. Orada kaçabilecekleri bir yer yok. Onun üzerinde zaten çalışmalarımızı yapıyoruz. Ama diyoruz ki; (Bunu müzakere edelim)."

Farklı etnik unsurlara, Türkiye'nin zenginliği olarak baktıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bu anlayışımızı kaybedemeyiz. Bunu kaybettiğimiz anda asıl darbeyi yeriz. Onun için biz beraberiz, bütünüz, böyle kalacağız. Onun için de sayın Baykal'ın taşın altına elini koymasını istiyoruz" şeklinde konuştu.

"Terörist başını muhatap almayız"

Kendilerinin, burada birilerinin böyle dengesiz, gerçekten şoven ifadelerine kulak asmalarına hiç gerek olmadığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Beni ziyarete geldiklerinde, dinledikten sonra kendilerine söylediğim şu olmuştur; (Bakın, biz hiçbir zaman terörist başını kendimize muhatap olarak alamayız. Bunu bizden kimse beklemesin. İllegal bir örgütü kendimize muhatap alamayız. Eğer ben bugün sizinle görüşüyorsam, şu kutlu çatının altına milletim sizi gönderdiği için görüşüyorum. Ama bu tarz söylemlerinize dikkat edin) diye kendilerine söyledim. Peki söylemlerine dikkat ediyorlar mı? Maalesef. Bir gün farklı, bir başka gün daha farklı konuşuyorlar. Bu da hoş olmuyor. Ondan sonra da açılım sürecini destekliyorlar. Bu nasıl desteklemektir, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Şunu sormak isterim; Bunlar benim Kürt kökenli vatandaşlarıma ne verdi? Biz geldiğimiz günden bu yana bölgede yaptığımız yatırımları güya onların baskısıyla yapmışız gibi bir hava estirmek istiyorlar. Bizim kitabımızda böyle bir şeye yer olmaz."

Bölgesel milliyetçiliğe karşı olduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında bütünleşen bir Türkiye istiyoruz. Arzumuz budur" dedi.

"Demokratik açılımda kısa, orta, uzun vade nedir? Kastettiğiniz süreler nelerdir" şeklindeki soru üzerine de Erdoğan, kısa vadeden kastlarının, parlamentonun açılışıyla birlikte atacakları ilk adım olduğunu söyledi.

Çeşitli genelge, mevzuat ve benzeri şeylerle yapabileceklerini kısa vadeli eylemler olarak ortaya koyacaklarını dile getiren Erdoğan, "Yasalarla yapacağımız düzenlemeler  bizim orta vadeli çalışmalarımız olacaktır. 2010 içinde bunların adımları büyük ihtimalle atılır. Belki anayasal değişiklikler gerektiren şeyler olursa, o da uzun vadeli olanları içerecektir. (Bunlar nelerdir?) derseniz, tam olgunlaşmadığı için şu anda şudur demem doğru olmaz" şeklinde konuştu.

"Bayram sonrası adımlarımızı atacağız"

Başbakan Erdoğan, "Suriye'nin verdiği desteği Irak'tan da görebiliyor musunuz?" sorusu üzerine de merkezi yönetim açısından bir sıkıntıları olmadığını, buradaki olayın Kuzey Irak yerel yönetimiyle alakalı olduğunu söyledi.

Kuzey Irak yerel yönetimiyle ilgili olarak da şu anda çalışmaları olduğunu ve orada da netice alacakları inancını taşıdığını kaydeden Erdoğan, "Bayram sonrası onunla ilgili adımlarımızı da atacağız. Bundan sonraki olayı biraz daha farklı bir şekilde ele alabilir ve hatta Erbil'de bir başkonsolosluk açmaya kadar bunu götürebiliriz" şeklinde konuştu.

Erdoğan, Güneydoğu'da yapılan operasyonlara DTP'nin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine de şunları kaydetti:

"Burada bir gerçeği kabul etmemiz lazım, o da şudur. Bakın, karşınızda silahlı eylem yapmak üzere hazır olan, kendilerinin ifadesiyle gerillalar var. Bu gerillalar halkımızı tehdit eden gerillalar ve terör örgütünün birer temsilcisi, mensubu. Bütün bunlara karşı halkını da alanı da korumakla görevli olan güvenlik güçleri herhalde silahsız dolaşacak değil. Güvenlik güçlerinin görevi nedir? Operasyondur. Şimdi diyorlar ki; (O da bıraksın silahı). Silahlı güç, güvenlik gücüdür. Bu her ülkede böyle. Bana siz bir ülke gösterin ki bunların güvenlik güçleri silahsız dolaşıyor olsun. Bunlar gümrük memuru değil, güvenlik gücü. Halkın güvenliğini teminle görevli ve böyle de bir terör örgütü var. Bu terör örgütü karşısında da operasyonel kabiliyetini her zaman için korumak zorundadır. Silah bırakılmasının terör örgütünden istenmesi gerekiyor. Bütün bu operasyonları terör örgütü yapacak, öbür tarafta asker yapmayacak, polis yapmayacak, böyle şey olur mu? Silahı bırakması gereken biri varsa terör örgütüdür ve bu benim Kürt kökenli vatandaşlarımı da çok rahatlatacaktır. DTP, Kürt kökenli vatandaşlarımızın da kesinlikle temsilcisi durumunda değildir. Tehditlerle oy alıyorlar, bunu da çok açık net söyleyeyim. Bu attıkları adımları destekleyenlerin oranı kendi oyları içerisinde yüzde 15 civarındadır."

Başbakan Erdoğan, "Demokratik açılım sürecine, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına katılan komuta kademesinin bir itirazı, bir çekincesi var mı" sorusu üzerine de buradaki görüşmelerin gizlilik esasına dayandığını söyledi.

Erdoğan, "Buradan çıkan basın bildirisi, müzakere edilerek, görüşülerek hep birlikte orada karara bağladığımız bir basın bildirisidir. Ve bunlar oy birliğiyledir. Şimdi bu nasıl yayınlandıysa, yayınlanan metin üzerinden değerlendirmeyi yapmak gerekir. Bunun dışında herhangi bir söylem geliştiriliyorsa, o söylem geliştirildiğinde söylenecek şey, (Peki, bu Milli Güvenlik Kurulu'ndaki söyleminiz neydi, veya yayınlanan bildiri nedir?). Olay budur. Bizim için esas olan, Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararda yayınlanmış olan basın bildirisidir. Ve biz bu basın bildirisi üzerinden hareket ederiz" şeklinde konuştu.