BDP, çözümden yana ilkeli bir duruşun sahibi

Meclis grubunda konuşan BDP Eş Başkanı Kışanak, kürt sorununun çözümünde partisinin ilkeli bir duruş sergilediğini ifade ederek, "BDP samimidir, kararlıdır, çözümden yana ilkeli bir duruşun sahibidir" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
ANKARA - BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, partisinin çözümden yana samimi olduğunu belirterek, "BDP kararlıdır, çözümden yana ilkeli bir duruşun sahibidir" dedi.
 
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Kışanak, hafta sonu gerçekleşen BDP'nin 2.olaganüstü kongresi hakkında bilgi verdi. 35 gündür açlık grevi yapan KCK tutuklularının anne ve babalarının da katıldığı grupta, "Barış havasında gerçekleşen kongre partimizin önümüzdeki dönem hedefleri ve yürüteceği demokratik siyasi mücadele açısından kararlık gösterisi olmuştur" diyerek şöyle devam etti: 
 
"BDP teslim alınamayacağını direnişinin engellenemeyeceğini mücadelesinin asla geriletilemeyeceğini göstermiştir. Kongremiz partimizin halkla daha fazla buluştuğu bir kararlılık kongresi olmuştur. BDP halktan aldığı güçle önümüzdeki dönem barış demokrasi ve özgürlükler için çok daha güçlü bir mücadeleyi yürütecektir. BDP halktan aldığı bu güçle demokratik ana muhalefet partisi olmanın gereklerini yerine getirecek rolünü çok daha güçlü oynayacak, Türkiye'de ötekileştirilen herkesin sesi ve haklı taleplerinin savunucusu olacaktır. Sunduğumuz yol haritasının verdiğimiz mesajların yaptığımız çözüm çağrılarının devlet ve hükümet tarafından doğru anlaşılması ve değerlendirilmesi gerekiyor." 
 
BDP samimidir
Partisinin çözüm için ilkeli bir duruş sergilediğini ifade eden Kışanak, "BDP samimidir, kararlıdır, çözümden yana ilkeli bir duruşun sahibidir" diyerek "Bu anlamda kongremizin siyasal sonuçlarının barışa ve çözüm yine Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlayacağına inanmaktayız" diyerek şunları söyledi: 
"Kongremiz hakkında soruşturma açıldı. Bu bir Türkiye klasiğidir şimdiye kadar her zaman ayın şeyi yapıyorlar. Ne zaman biz örgütleme konusunda çaba içine girsek ne zaman çözüm konusunda açık net güçlü karalı ifade etsek arkasından bir yargı vesayeti ile karşılaşıyoruz. Bu ülkede askeri vesayeti kaldırdık diye her gün prim toplamaya çalışanlar, bu ülkenin demokrasi mücadelesinin düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün üzerindeki yargı vesayetini kaldırmıyorlar. Bundan güç ve medet umuyorlar. Demokratik siyaseti bastırırsak, yargı kıskacına alırsak bize meydan kalır umudu içinde ÖYM'lere darbe döneminden kalan yasalara sığınarak Türkiye'nin demokratikleşmesini engellemeye çalışıyorlar. 
Biz zaten bunların tamamına karşı mücadele vermek için yola çıktık. Bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Açılan soruşturmanın bizim için hiçbir anlamı ve kıymeti yoktur. Olsa olsa vesayet sıkıntıları gösteren bir durumdur. Bu durumun açığa çıkması da iyidir diye düşünüyorum." 
 
Bunun adı çözüm değil, çatışmadır
Bugünlerde Kürt sorunun çözümüne ilişkin konuşulduğunu hatırlatan Kışanak, "Bu süreçte açıkça söylüyoruz dünyanın benzer sorunlarını yaşayan bütün ülkelerinde bir çözüm sürecinden bahsedilecekse, öncelikle çözüm konusundaki düşüncelerin sorunların engelsizce tartışılmasının önü açılır" diyerek "Ya yol temizliği yapar düşünce özgürlüğü önündeki engelleri kaldırırsınız ya da özel bir yasa çıkartırsınız ve barış çözüm konusundaki görüşlerin politikaların tamamı yargıdan muaftır dersiniz. Bunu teminat altına almadan, açıkça görüşlerimizi ifade edemeyeceksek bu ülkede mevcut olanı kabul edeceksek bunun adı çözüm değil çatışmadır, kaostur, faşizmdir. Bunu da kabul etmeyeceğiz" dedi. 
 
Kışanak şöyle devam etti: 
"Kongremizde çözümün önünü açabilecek görüşlerimizi ifade ederken birileri de Hakkâri'de halkın üzerine bomba yağdırmaya devam ediyordu. Bugün konuşmamızın tamamını açlık grevine ayırmak istiyorduk. Ama bu gelişmelere değinmek istiyorum. 
 
Hakkâri'nin Çukurca ilçesi Kazan köyünde evine top mermisi isabet etmesi sonucu 8 çocuk annesi Ayza Çetin'e Allah'tan rahmet diliyorum. Köylülerin anlatımına göre o köyde ve bombalanan alanda sivil halkın sivil yerleşim yerinin olduğu belirtilerek, açıkça hedef alınan bir operasyon yapılmıştır. Kazan Vadisi yakınındaki köy önceki gün yine operasyonlarla, top sesleriyle uyanıyor. Herkes sabah işine gücüne giderken köye top atışı yapılıyor. Köy üç kez top atışına tutuluyor Ayza Çetin'in evi de ikinci bombalamada isabet alıyor. Hastaneye kaldırılıyor ama hayata döndürmek mümkün olmuyor. Zekiye Çetinkaya da yaralandı. 
Görgü tanıklarının anlatımı olayın vahametini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Askerlerin köyün tepelerinde mevzilendiğini, köye çok rahat gördüğünü hayvanlarını çıkaran insanların hareketliliğinin mümkün olduğunu ve kendilerin açıkça hedef alındığını belirtiyorlar. Askerlerin köy üzerine ateş açtığını açıkça ortaya koymaktadır. İki gündür resmi ağızlarda açıklama yapılmış değil. Sivillerin hedef alındığı gün gibi açık ve ortadadır. Kazan köyü resmen bir katliamın eşiğinden dönmüştür. Bu olay açık ve net şekilde sivil halka yönelik bir katliam girişimidir." 
 
Bu operasyonda görev alanların derhal açıklanmasını ve yargı önüne çıkarılmasını isteyen Kışanak, "8 çocuğu öksüz kalan Ayza Çetin'in katilleri derhal hepimize hesap vermelidir" dedi. Hükümeti en başından uyardıklarının altını çizen Kışanak, "Geçen hafta bu meclisten 2 savaş tezkeresi çıktı. Biri Suriye biri ırak için. Daha bu tezkerelerden birkaç gün geçmeden Kazan'da sivil yerleşim yerleri hedef alınarak bombardıman yapıldı. Biz zaten bu savaş politikasının asıl hedefinin Kürt halkının korkutmak, sindirmek, mücadele ve taleplerinden vazgeçirmek olduğunu çok iyi biliyoruz" diyerek şöyle devam etti: 
 
 
"Bu nedenle bu savaş tezkerelerini kimse sadece Türkiye'nin güvenliği bahanesiyle açıklayamaz. Bu bir politik tercihtir, bu Kürt halkının demokratik direnişine yönelik açık saldırıdır. Bu operasyon bölgesinde yaşananlar bize Roboski de yaşananları hatırlatıyor. Bu katliamcı zihniyet insanlık direnişi karşısında Kürt halkının direnişi karşısında yenilecektir, mahkûm olacaktır. Roboski'deki bombalar Hakkâri'deki Kazan'daki bombalar zalim Esad'ın bombaları değil, o bombalar o mermiler TC devletinin mermileri ve orada yaşamını yitirenler de bu ülkenin birilerinin deyimiyle sözde vatandaşı olacak ki hala hiçbir yetkili ağzını açıp bir tek cümle söylemiyor. Ama bize halkımıza sözde vatandaş muamelesi yapanlar gereken cevabı alacaklardır. Biz de o kadar çaresiz ve aciz değiliz. Bir halka karşı bu kadar açıkça katliamcı mantık izleyenler bunu bedelini misliyle ödeyecekler." 
 
Hükümeti "Aklını başına toplamaya ve savaşçı mantıktan geri dönmeye" davet eden Kışanak, "halkın haklarına saygı göstermeye davet ediyoruz. Aksi halde bu ülkedeki bütün gelişmelerin tarih karşısındaki doğrudan sorumluları olacaktır. Bugün onurlu kalemleri susturarak bu gerçeği gizlediklerini zannedenler ancak kendi yalanlarına kendileri inanabilirler biz inanıyoruz ki tarih gerçeği yazacaktır" dedi. 
 
Cezaevlerindeki direniş sürüyor
12 Eylül tarihinde Türkiye'deki birçok cezaevinde Kürt siyasi tutsakların açlık grevi başlattığını ve 35 günü tamamlandığını hatırlatan Kışanak bu konuya ilişkin de şunları söyledi: 
"35 gündür açlık grevine başlana ilk gruptaki 63 kişinin bedeni, çözüm için barış için müzakerelerin önünü açabilmek için, fedai bir direnişi sürdürüyor. 12 Eylül'den sonra da açlık grevleri dalga dalga yayıldı. Birçok cezaevindeki siyasi tutsaklar açlık grevine dahil oldular. Birkaç gün öncesine kadar 48 cezaevinde açlık grevi yapanların sayısı 400'ü aşmıştı. Neden yapıyorlar sorusunu Türkiye kamuoyunun vicdanını sesiyle sorması ve anlaması gerekiyor. Tıpkı 12 Eylül zulmünden sonra dayatılan faşizme karşı Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan açlık grevi ve ölüm orucu gibi. Bu hepimiz için, barış için direniş için, yapılan bir açlık grevidir. Bu mücadeleye katkı sunmak hepimizin insanlık görevidir. Açlık grevine başlayan tutsakların yaptığı açıklamadan iki tane sade samimi gerçekleşebilir talebi sunduklarını görüyoruz. Bunlardan birisi sayın Öcalan'ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecride son verilmesi, ikinci talepleri de ana dilde eğitim ve savunma hakkı önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunlar son derece demokratik ve gerçekleşmesi mümkün olar taleplerdir. 
Oslo'da yapılan görüşmelerle işine geldiği zaman politika yapan hükümet, işine geldiği zaman bunun kamuoyunda istediği biçimde tartıştıran hükümet, bize henüz bunun cevabını vermedi. Neden bu noktaya geldik. İçine girdiğimiz süreci artık Türkiye taşıyamıyor. Eğer hükümet bu görüşmelerde samimi ve kararlı davransaydı, İmralı'yı devre dışı bırakmasaydı, İmralı'daki barış ve çözüm arayışını etkisiz kılmasaydı, bu müzakere yaklaşımında kararlı olsaydı, arkasında siyasi irade koysadı, görüşmeler sürecinde ortaya çıkan tartışmaların da bir ürünü olan protokolleri elinin tersiyle itmeseydi, en azından tartışmaya açsaydı, o protokolleri kamuoyuna sunsaydı, ‘Şunlara katılmıyoruz ama müzakerede kararlıyız' deseydi bugün bu noktada olmayacaktık." 
Grup toplantısının ardından açlık grevindeki tutuklularının aileleri, bugün BDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Pervin Buldan eşliğinde, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın' ziyaret edecekler.