Bedelsiz otomobil ve özürlülerin otomobil ithalatında yaşanan sorunlar
Hasan AKDOĞAN / Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri
Daha önceki makalemde, bedelsiz otomobil ithalatı ile ilgili olarak bilinmesi gerekenleri belirtmiştim. Ancak, bir de bu alanda yaşanan sorunları da kamuoyu ile paylaşmak gerekiyor.
Bilindiği gibi, bedelsiz otomobil ithal etme hakkından yararlanma sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına tanınan bir hak olarak karşımıza çıkıyor.
Örneğin, Alman ve Türk vatandaşlık kanunlarının birbiriyle bağlantılı maddelerine baktığımızda; Türk uyrukluların Alman vatandaşı olabilmeleri için, Alman Vatandaşlık Kanunu'nda yazılı şartlara sahip olmaları gerekiyor. Türk vatandaşlığından çıkmış olmak, Almanya dışında bir takvim yılı içerisinde 6 aydan daha fazla kalmamak, gibi gerekçeler sıralanıyor. Kuşkusuz bu uzun prosedür sonucunda Alman vatandaşlığına kabul edilme halinde yada edilmeme halinde, bedelsiz otomobil ithal etme hakkı şekil almıyor. Önemli olan Türk vatandaşlığından çıkılması halidir. Vatandaşlıktan çıkıldığı tarihte bedelsiz otomobil ithalatı hakkı ortadan kalkıyor.
Ancak, burada bir sorun ortaya çıkıyor. Alman vatandaşlığına geçmemiş, bununla birlikte Almanya'da süresiz çalışma ve oturma izni bulunan Türk vatandaşları, ilgili Türk konsolosluklarından ikamet nakil belgesi almaları halinde bedelsiz ithalat hakkına sahip olabiliyorlar. Oysa, aynı kişiler, Türkiye'de yerleşik kişi olmayabilmekte ve Türkiye'de birkaç gün kaldıktan sonra tekrar Almanya'ya dönebilmektedirler.
Ayrıca; 18-23 yaşları arasındaki çifte vatandaşlar da, Türkiye'de ikamet etmemelerine rağmen, ikamet nakil belgesi almak kaydıyla veya muhtarlıklardan alınan yerleşim yeri belgelerine istinaden bedelsiz ithalat yapabilmektedirler. Hatta, miras yolu ile bedelsiz ithalatta gümrük vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf olabilme de söz konusu olabiliyor.
Aslında, bedelsiz ithalat yöntemleri ile vatandaşlıktan kaynaklanan sorunların birbirinin içine geçmiş vaziyette olduğu görülüyor. Diğer ülkelerde yerleşik vatandaşlarımızın o ülkelerin mevzuatlarından kaynaklanan sorunları da bulunuyor.
Türkiye'de yaşayan ve aynı otomobile oldukça yüksek oranlarda vergi ödemek mecburiyetinde kalan Türk vatandaşları açısından durum anlaşılmaz görünüyor. Vergide eşitlik ilkesine aykırılık olduğu söylenebiliyor. Çeşitli ülkelerle çifte vergilendirmeyi önlemeye ilişkin çalışmalar ve anlaşmalar yapılırken, vergilendirilmeyen bir sahanın ortada olması tartışma konusu olabiliyor. Keza; bu şekildeki ithalatın bir takım kayıt altına alınmayan gelirlere neden olduğu dahi ileri sürülebiliyor. Sakat aracını bağış veya faturalı olarak getiren veya gönderen şahıslar ile araçları Türkiye'de satan şahıslar bu duruma örnek olarak gösterilebiliyor.
Tabii, iyi niyetli olarak, araçları Türkiye'de kullanmak maksadıyla getirenlerin bulunduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu vatandaşlarımızın haklarını da korumak gerekiyor. Türkiye'ye kesin olarak dönen ve araç getirmek isteyen iyi niyetli kişilerin, kesin olarak dönme işlemlerin yapmaksızın Türkiye'ye birkaç ay kullanmak maksadıyla otomobil getirmek istemeleri halinde maliyetlerin caydırıcı olduğu anlaşılıyor.
Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının şahsi durumları irdelenerek, bedelsiz ithalatın hangi maddesine istinaden otomobil ithali yapılabileceği yönünde permi hakkı adı altında birtakım kişilerce bir işlem yürütülmüş ve uzun yıllar boyunca, gümrük idaresinden permi hakkı sahipleri tarafından bedelsiz olarak hem otomobil hem de eşya ithalatları büyük bir başarıyla yapıla gelmiştir. Bununla birlikte, değişen ve gelişen şartlar, günümüzde özellikle beyaz eşya anlamında permi hakkının kullanımını oldukça düşürmüş, permi hakkı satın alma ücretlerinde görülen düşüşler de, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları açısından cazibesini kaybetmiştir. Ancak, özellikle Alman menşeli lüks otomobillerde, bedelsiz ithalata sağlanan yüksek vergi indirimleri ve muafiyetleri halen bedelsiz otomobil ithalatını cazibeli kılmaktadır. Hatta, Türkiye'ye otomobil imalatçılarının yatırımları ve lüks otomobil imalatındaki artışlar, vergilerin yüksekliği nedeniyle, bedelsiz ithalatın cazibesini ortadan kaldıramadığı gibi, üstüne üstlük, gümrük birliğine üye ülkeler arasındaki gümrük vergilerinin sıfırlanması daha da arttırmıştır. Bu durumun özellikle, muaf olarak otomobil getirilebilen, miras yoluyla ithalat ve sakat aracı ithalatında kendini gösteriyor.
Bunun yanında, gümrük birliği nedeniyle gümrük vergilerinden muaf olan otomobillerin, kesin dönüş şartıyla getirilmesi de ayrı bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Bu hakkın kullanımında, genellikle 10 yaş ve üzeri lüks otomobiller, permi hakkı kullanılmak ve kıymetinin %20'si üzerinden vergilendirilmek suretiyle getirilmesi büyük bir avantaj olarak görülüyor. Burada ki durum ise, 10 yaş ve üstü lüks marka otomobillere yönelik talebin çok yüksek düzeyde olmasıdır. Ancak, söz konusu otomobiller eski model olduklarından, ithalinden kısa süre sonra arızalanabilmekte, yeni teknolojilerin gerisinde kalmaktadır. İthalat koşulları çekici gelse bile, bu otomobillerin astarı yüzünden pahalıya da gelmesi mümkün bulunuyor.
Bu nedenle, aslında eski otomobillerin ithalatını özendirmek yerine, ithal edilecekse, yeni modellerin ithalatının özendirilmesi gerekiyor. Bunun için, Avrupa'da da olduğu gibi, eski model otomobil ithalatlarında sigorta ücretlerinin arttırılması ve yeni modellerde sigorta ücretlerinin nispi olarak düşük tutulması bir yöntem olarak kullanılabilir. Aynı zamanda, ithalat sonrası sigorta tarafından karşılanacak arıza ve kaza hizmetlerinin düşük seviyede tutulması da ayrı bir yöntem olarak kullanılabilir.
Bir diğer konu ise, artık ülkemizde özürlülere yönelik otomobil imalatının yapılıyor olmasıdır. Günümüzden 10 yıl önce özürlülerin ihtiyaçlarına yönelik herhangi bir araç üretilmemesi nedeniyle, muafiyet tanınarak ithalat izin verilmesi doğal kabul edilebiliyordu. Ancak, günümüzde birçok marka Türkiye'de istenilen ve ihtiyaç duyulan nitelik ve aparatları monte etmek suretiyle özürlülere yönelik araç ihtiyacını karşılamaktadır. Eski araçların ithali yerine Türkiye'de bu amaçla üretilen araçlar bakımından bir avantaj sağlanması gerekiyor.
Bu nedenle, özürlü vatandaşlarımızın muafen özürlü aracı ithal etmesi yerine, Türkiye içerisinde katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi muafiyetleri sağlanarak, bunun yanında, araçların bedellerinin karşılanmasında Devlet tarafından destek ödemeleri yapılarak, yeni model yerli üretim araçlarla ihtiyaçların karşılanmasının daha uygun olacağı düşünülebilir. Bu durumda, dövizlerimiz yurtdışına gitmemiş olur.
Netice olarak; yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının, yaşadıkları ülkelerin vatandaşlık yasalarından kaynaklanan durumlarının yarattığı zorluklar ve bunların bedelsiz ithalat yöntemleri karşısında ki durumları ile kullanılmış eşyanın kıymetinin belirlenmesinde yaşanan zorluklar dikkate alındığında, ithalat esnasında sorunların yoğunluk olarak yaşanması normal görünüyor. Gümrük idarelerinin iş ve işlemlerini kolaylaştırmak bakımından yurtdışında yerleşik vatandaşlarımızın konu hakkında bilgi sahibi kılınmaları bir devlet görevi olsa gerek.