Belediye başkanı olmak (II)
Süleyman DİLSİZ
Bu mart yapılacak yerel seçim, daha şimdiden ana gündem! Geçen gün bir TV haberinde ki sokak röportajında halka bir belediye başkanından beklentileri soruluyordu. Neredeyse hepsinin beklentisi dürüst olmasıydı. Aslında başkanlıkta dürüstlük, beklenti değil mutlaktır. Aksi halde bile bile tavuk kümesini tilkiye emanet etmek olduğunu hepimiz iyi çok biliriz.
Belediye başkanlığı yüksek mevki ayrıcalıklı unvandan daha çok; dürüstlüğü, sorumluluğu esas alan, halkını dinlemeyi, şeffaflığa, cesarete ve örgüt kültürüne sahip olmayı da gerektiriyor. Bir önceki yazımda başkanın olmazlarını işlerken, bu yazımda başkan olmanın dürüstlükle birlikte temel üç değerden diğer ikisi olan “vizyon” ve “bilgi esaslı şeffaf yönetim altyapısını” ele alacağım.
Belediye başkanı demek:
• Yenilikçi ve vizyonlu olmak: Yöresindeki toplumun yapısını dikkate alan, çevresel ve sosyal faktörlere, tarihi ve kültürel değerlere duyarlı, ortak tarih, kültür, ekonomi ve çevre bilincini yaratacak gelişim politikaları üretmek, katılımcı ve denetlenebilir çalışma mekanizmalarını hayata geçirmektir.
• Bilgiyi önemsemek: Yöre ölçeğinde insan ve sermaye kaynaklarına ilişkin bilgiyi esas alarak gelişimi sağlayacak sorgulamaya altyapı oluşturmaktır. Bu bilginin mihengi olan nüfusun iyi etüt edilmesi; altyapı, sosyo-kültürel, isdihdam, mali, barınma, eğitim, sağlık gibi yerel planlamaya temel olacak yol haritasını belirleyecek “yörel bilgi” elde edilmelidir.
Yörenin tüm fiziki, sosyal, ekonomik, kültürel envanterini çıkardıktan sonra, güçlü ve zayıf yönlerini ve dış çevreden kaynaklanan fırsat ve tehditlerin yörede yaşayanlarca sorgulanması gerekiyor. Burada amaç; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, yörenin var olan güçlü yönlerini ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanıp tehditlerin ve zayıf yanların etkisini en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirmektir.
Bu sorgulamadan elde edilecek bilgiyle;
Yörenin gizli kalmış potansiyeli belirlenmiş ve hangi nedenlerin yörenin gelişmesine engel, hangilerinin gelişim için fırsat olduğu saptanmış olacaktır. Ekonomik ve sosyal yapıyı iyileştirmeye yönelik değişim için yörenin, ülke ve dünya gelişmişlik örnekleriyle karşılaştırılabilecek envanter bilgileri de elde edilmiş olacaktır. Başkan da bu gelişmişlik göstergeleriyle yörenin verilerini karşılaştırarak, başarılı ya da başarısız olduğunu kendisi kadar toplumun da görmesini sağlayacaktır. Bu bilgiler başkanın performansını ölçmek için esastır. Tabii ki parti genel merkezlerinin de!
Milli gelirinden, ortalama yaşam süresi, toplam sosyal güvenlikten yararlanan nüfustan, hane konut büyüklüğüne, hava ve su kalitesinden, 0-5 yaş bebek ölüm oranı, görülme sıklığına göre hastalıkların analizi, yeşil alan, boş vakit değerlendirme etkinlik, internet, telefon abonelik sayısından, lisanslı sporcu sayısının 15-64 yaş grubu nüfusa, engelli nüfusun toplam nüfusa oranı vb. birçok temel kriterlere göre yörenin yaşam kalitesini geliştirebilecek altyapı verileri elde edilmiş olacaktır.
Yörenin bu bilgileri, gelişmişlik verileriyle kıyaslanması iyileştirilmesi gereken alanları belirleyecektir. Böylece ülke siyasetinin en büyük hastalığı olan bir önceki iktidarla kendini kıyaslamaktan da kurtulmuş, yönettiği yöredeki verileri, gelişmişlik göstergeleriyle kıyaslayarak halkın gerçek problemlerine gerçekçi çözümler üretmesine aracı olacaktır. Böylece mevcut kaynakların hangi ölçüde “verimli” kullanıldığını, potansiyellerinin ne kadarının zenginliğe dönüştürüldüğü ortaya çıkartıp, bilgiyi toplum temelli yayarak katılımcı demokrasiyi geliştirmek demektir.
Hep “ben” bilirimci zihniyetin beceriksiz zihniyetlerin yönettiklerini sandıkları ama bilmedikleri nüfusu yöresinden kaçırtıp, kendi yöreleri gibi büyükşehirleri de aşırı göç nedeniyle yaşanmaz kıldıkları ortadadır. Ülkemizin sosyal tarihi, toprak ağası oldukları yörelerindeki toprağın değersizleştiğini gördükten sonra büyükşehirlere kendilerinin herkesten daha hızla kaçtıklarını dün “doğuda” yazarken, bugün ve yarın “batıda” maalesef bıkmadan usanmadan yazmaya devam edecektir.
Bilgiden ve şeffaflıktan korkan bu zihniyet, çağımızda artık “gücün yeni kaynağının” küçük bir azınlığın paraya sahip olması değil, çoğunluğun bilgiye sahip olanların olduğunu öğrenecek ve fitne fesat ve Bizans oyunlarıyla köhneleştirdiği yerlerde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Sanırım ülkenin de kurtuluşu, sürdürülebilir değer yaratıp, Anadolu’ya tersine göçü sağlayacak bu sorgulamadan ve bilgiye aç, eleştiriye açık, aydın zihniyetli başkanlardan geçiyor.