”Bienallere gönderme yapar hale geldik”

İstanbul Sanat Fuarı Organizatörü Ümit İyem ile bu yıl 18 yaşına basan ARTİST'i konuştuk

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A. Ş. tarafından bu yıl 18. kez düzenlenen ARTİST / İstanbul Sanat Fuarı, Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle hazırlanan 27. İstanbul Kitap Fuarı ile eşzamanlı olarak Beylikdüzü TÜYAP Kongre ve Fuar Merkezi'nde 9 Kasım akşamına kadar sürüyor. Tek bir salonda, 39 katılımcıyla bin 250 metrekarelik alanda başlayan İstanbul Sanat Fuarı, bu yıl dört büyük salondaki 100'ü aşkın  katılımcıyla toplam 21 bin metrekarelik bir alanda sanatseverleri ve koleksiyonerleri ağırlıyor.

TÜYAP Genel Müdür Yardımcısı, İstanbul Sanat Fuarı Organizatörü Ümit İyem ile birlikteyiz bu kez. Her iki fuarın salonlarındaki ziyaretçiler, onların uğultusu, söyleşimizin kaydını sağlıklı yapmamıza engel olduğundan, standları dolaşarak konuşalım projem mümkün olamıyor, Ümit İyem'in ofisine geçiyoruz. Ressam Nuri İyem'in oğlu olan Ümit Bey'in ofisi de fuar merkezinin duvarları da TÜYAP koleksiyonu için satın alınmış resimlerle dolu. Koltuğunun sağındaki sehpanın üzerinde duran heykel maketini hemen tanıyorum. Bu, TÜYAP Kongre ve Fuar Merkezi'nin girişinde sergilenen Mehmet Aksoy heykelinin bitmiş hali... Sanat Fuarı'nın "Onur Sanatçısı" Mehmet Aksoy. Fuarda yapıtları için geniş bir alan ayrılmış. Söyleşimize buradan başlayabiliriz. Dışarıdaki dev heykelin taşınma fikri ve serüveninden...

"Söylediğiniz gibi bu sene Sanat Fuarı'nın Onur Sanatçısı Mehmet Aksoy. Kendisine yakışır büyüklükte bir yer ayırmak gerekiyordu. Onun hem atölye, hem yaşam alanı olarak kullandığı beş dönüme yayılan çok güzel bir yeri var Cumhuriyet Köyü'nde. Evini de kendisi yapmış bir böcek kozası şeklinde. Çok hoş bir yer. Evin arka tarafından atölyesine geçiliyor. Bahçede, çimenlerin üzerinde, büyük boyutlardaki işleri sergileniyor. Gördüğümde ‘heykel cumhuriyeti burası' dedim. Güldü, beğendi bulduğum ismi.

Fuarda 150 tonluk heykel

Mehmet Aksoy'u taşları yontarken görenler dehşete düşebilirler. Çılgın bir insan o. Başka bir heykeltraşın o boyutlarda taşlarla çalıştığını düşünemiyorum bile. Bahçede dışarıdaki heykeli ikişer parça halinde üst üste gördüğümde bir an göz göze geldik, iki çılgın bu işi yapabilir miyiz, acaba olur mu derken karar verdik yapabileceğimize. On bir kamyonla taşıdık her biri on tonun üzerindeki parçaları... Toplam yüz tonu geçen bu dev heykeli yaklaşık bir gün bir gecede buraya monte ettik. Düşünün altmış tonluk iki vinç, on altı metre yukarda sallanan on beşer tonluk kayalar.... Gece tepede seyyar aydınlatmalarla bu işi becermeye çalıştık ve zaman zaman sıkıntılar da yaşadık... Ama bugün fuarın girişinde sergileniyor işte...

Mehmet Aksoy çok heyecanlı bir sanatçı, yanlışa hiç tahammülü yok, çok titiz... Henüz bitmemiş bu heykelini kendisi de ilk kez üst üste konulmuş haliyle burada gördü. Heykelin küçük bir eskizini yanımda getirdim. Sizin gördüğünüz o. Bittiğinde çok büyük çelikten kanatları olan bir kadın olacak. Barışı sembolize eden bir kadın figürü... Başından gökyüzüne doğru bir güvercin uçan..."

Fuarın "Koleksiyoner Onur Ödülü"nü alan Nahit Kabakçı'nın yaklaşık altmış yıllık Türk resim sanatı koleksiyonundan, yirmi sanatçının seksen yapıtını seçerek oluşturduğu Hüma Kabakçı Koleksiyonu da fuar kapsamında sergileniyor. Koleksiyonda; Fahr-el Nissa Zeid, Nejad Melih Devrim, Nuri İyem, Abidin Dino, Fikret Muallâ, Ferruh Başağa, Kezban Arca Batıbeki, Cihat Burak, Devrim Erbil, Komet, Asım İşler, Resul Aytemur, Rahmi Aksungur ve Erol Akyavaş'ın da aralarında bulunduğu sanatçılarımızın eserleri yer alıyor. Bir koleksiyon sergileme, fuarın tarihinde ilk kez gerçekleştiriliyor. Ümit İyem'in bu konuda da anlatacakları mutlaka vardır:

Koleksiyon sergisi

"Belirttiğiniz gibi koleksiyon sergileme bu sene ilk defa oluyor. Nahit Kabakçı çok enteresan bir insan. Hayatı Avrasya'da, hatta daha çok Azerbaycan'da geçmiş. İnşaat yapan, ticaret yapan bir işadamı... O  dönemlerin Sovyetler'iyle epey iş yapmış; Rusya'dan, Türki Cumhuriyetler'den, Türkiye'den uzun yıllardır resimler toplamış, ciddi bir koleksiyonu oluşturmuş. Nahit Bey de bir zamanlar galericilik yaptı... Ben kendisini uzun süredir tanıyorum ve aralarında Rus, Bulgar, Japon, Amerikalı, Alman ressamlarının da olduğu çok geniş koleksiyonu biliyorum. Koleksiyonu sergilemeyi teklif ettim. Türk resminden seçtiklerinden oluşan bir sergiyi kabul etti. Bu arada, çok kapsamlı bir katalog oluşturdu. 1950'li yıllardan bugüne kadar Türkiye'nin önemli ressamlarından soyut çalışmalar var bu katalogda. Sergiye girecek resimleri, Almanya'da bir müzenin küratörüyle birlikte seçtiler. Yabancı bir gözün de katkısıyla Türkiye'de yapılan soyut işlerden bir seçki oluşturdular. Bu seçki, önümüzdeki sene Almanya'da da sergilenecek. Yani bu bir bakıma Almanya için bir prova oldu da diyebiliriz."

Bu yıl kitap fuarının teması kırk yıl önce, kırk yıl sonra 1968. Sanat Fuarı da bu temaya eşlik ediyor sanırım. Tabii kitap fuarıyla eşzamanlı düzenlenmesi de sanat bölümünün izleyici sayısını etkiliyor...

"1968 ile ilgili iki önemli sergimiz var sanat fuarında. Birincisi 68 ve 78'lilerin ortaklaşa düzenledikleri, Feyyaz Yaman ve arkadaşlarının hazırladıkları o dönemin ressamlarından oluşan bir sergi. Bir diğeri ise yine o dönemde aslında 68 hareketinin öncüsü sayılabilecek Sitüasyonizm hareketi ile ilişkili. Sergideki dokümanlar ve o zamana ait fotoğraf ve sloganlar var. Bu iki serginin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Kitap Fuarı ile birlikte gerçekleştirmemiz güzel ve önemli, çünkü oradan çok sayıda genç izleyici çalıyoruz (!) ki onlar, koleksiyonerler dışındaki ziyaretçilerimizi ve hedef kitlemizi oluşturuyorlar..."

Hedef ve misyon

Hedef sözcüğünde biraz daha kalmak istiyorum. İstanbul Sanat Fuarı'nın hedeflerini ve misyonunu öğrenmek istiyorum Ümit Bey'den:

"Bizim diğer sanat fuarlarından çok farklı bir yapımız var. TÜYAP, bu etkinliğine ticari bir fuar olarak bakmıyor. Kültür fuarlarından birisi bu. Türkiye'deki galeri sayısı belli, sanatçı sayısı belli, resim seven, galerileri gezen koleksiyoner sayısı belli... Dolayısıyla bunun üzerine yapılanmak gerekir diye düşünüyor, gençleri profesyonel hayata hazırlamaya çalışıyoruz."

Fuarda Türkiye'den Mersin Üniversitesi Plastik Sanatlar Topluluğu, Sabancı Üniversitesi FASS Art Gallery, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İtalya'dan Roma Güzel Sanatlar Akademisi, Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri işleriyle yer alıyor. Sanat Fuarı'nın farklarından birisi TÜYAP'ın bu gayretinin ürünü bu katılımlar...

"Üniversitelerin güzel sanat fakültelerini mutlaka çağırıyoruz fuara. Bir de kendine çalışacak galeri bulamayan genç ressam arkadaşlardan ikişer üçer kişilik gruplara ücretsiz yerler tahsis ediyoruz. Birkaç senedir bu gruplardan çıkan arkadaşlar kendilerine ciddi galerilerde yer bulmaya, koleksiyonlara girmeye başladılar. Bu çok umut verici, sevindirici bir şey. Doğru yolda gittiğimizi hissettiriyor bize...

İşin eğitim yönü bizim için çok önemli. Bu fuarlardan kazançlı çıkan taraf hep gençler oldu.

Bu sene, Türkiye'den çeşitli güzel sanat fakültelerinden hocaların seçtiği otuz genç sanatçı adayını ağırlayacağız ayın beşinden itibaren beş gün boyunca... İki üç gün fuarı gezecekler... Belki hayatlarında ilk kez başka şehirlerden ressamlarla tanışıp galeriler ile görüşecekler. Sonra İstanbul Modern, Sabancı Müzesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resim Heykel Müzesi'ni dolaşacaklar. Beş günün ardından yeniden şehirlerine göndereceğiz onları.

Yabancı üniversiteler konuk

Roma Akademisi gravür atölyesi davetimizi kabul etti, öğrenci ve profesörleriyle üç yüz elli metrekarelik alana yayılan güzel bir sergi açtılar.

Üniversite katılımlarımızın uluslararası boyuta ulaşmaya başlaması çok sevindirici, farklı yerlere gelmemizi sağlayacak bir gelişme...

Bu fuarın İstanbul'daki diğer fuarlardan farkını açıklarken şunu söylemek gerekir: Onlar yeterli yerleri ve imkânları olmadığından küçük çapta bir sergi boyutunda kalabiliyorlar. Örneğin hiçbir zaman eserlerini geniş bir alanda sergileyebilecekleri bir onur sanatçıları olamıyor. Onur sanatçısı demek yanlış aslında sanatçı katıldığı fuarı onurlandırır, ne yazık ki onların böyle imkânları olamıyor."

"Onur Sanatçısı Ödülü"nün Mehmet Aksoy'a, "Koleksiyoner Onur Ödülü"nün ise Nahit Kabakçı'ya verildiğini söylemiştik. "Onur Eleştirmeni Ödülü" Güven Turan'ın, "Sanatsever Kurum Ödülü" Beşiktaş Belediyesi'nin oldu bu sene. Biz, geniş mekânın olanaklarıyla devam edelim söyleşimize:

"Bu sene üç salona yayıldık ama bu üç salonda gerçekten zorlandık, keşke dördüncüsünü de açsaydık diye düşündük. Çünkü yoğun bir taleple karşılaştık. Bu talepler son aylara yığılınca organize edemeyiz korkusuyla geri çevirmek zorunda kaldık. Önceden planlanmazsa son günlerde bu çapta bir etkinlik yapılamıyor. Özellikle yurtdışından gelen bağımsız grupların taleplerini karşılamakta zorlandık. Biri sekiz bin, biri yedi bin, biri altı bin metrekare olmak üzere toplam yirmi bir bin metrekare alan kullandık. Dört beş bin metrekarelik kullanım alanımız daha var, ama bu sene kullanıma sokmadık."

Önümüzdeki yıllara yönelik projelerle devam ediyoruz söyleşimize:

"Seneye çalışmalarımızı biraz daha geniş tutup daha farklı işlere de ev sahipliği yapmak istiyoruz. Bir bakıma bienallere gönderme yapar hale geldik. Bienalin dağınıklığı çok hoş bir şey değildir özellikle İstanbul trafığinde. Beş on günde zor tamamlarsınız sergi alanlarını. Önümüzdeki yıllarda tek mekânda bir iki gün boyunca dünyanın her yerinden gelen işleri herkesin görmesini sağlayacak bir etkinlik yapmamızı teklif edeceklerini tahmin ediyorum."

Umutlu konuşuyor yarınlar için Ümit İyem, ama bir konudan da şikâyeti var. Şöyle diyor:

"Basının ilgisizliği bizi hem üzüyor, hem de nedenini anlayamıyorum. Bu büyüklükte bir sanat fuarı yapıyoruz, ülkenin yetiştirdiği en kıymetli ressamlar, heykeltraşlar, en yetenekli gençler burada, ama bugün gazeteleri açtığımızda ‘Sanayi Mahallesi'nde açılan heykeltraş atölyeleri'ni okuyoruz. Mehmet Aksoy buradayken anlayamıyorum neden?!. Böyle bir zamanda bunları gazetelerin sayfalarına taşımanın anlamı ne?!."

Öğrenci, öğretmen ve emekliler, 18. İstanbul Sanat Fuarı'nı 27. İstanbul Kitap Fuarı ile birlikte ücretsiz olarak gezebiliyorlar. Diğer kitapseverlerin biletlerini 5.00 YTL'den temin edebileceği fuarlar, 8 Kasım'a kadar 11.00-20.00 saatleri; kapanış günü olan 9 Kasım'da ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

Dünyanın dört yanından sanatçılar bir arada

18. İstanbul Sanat Fuarı'nda Londra'da kurulan ve İngiltere'nin tanınmış sanat otoriteleri ve sanat organizatörleri tarafından yönetilen Koridoor Çağdaş Sanat Programları, Doğu-Batı diyalogunu Türkiye üzerinden sağlamayı amaçlayan bir sergi düzenledi. Küratörlüğünü Denizhan Özer'in üstlendiği "Sınırsız" isimli bu sergi, iki bin metrekarelik bir alanda, otuz dört ülkeden yüz yetmiş sanatçının çalışmalarından oluşuyor. Serginin açılışında Güney Kore'den gelen performans sanatçısı Yong-Gu Shin ise 1.5 metrelik dünya şeklindeki topu ile fuar ziyaretçilerinin katılımıyla gerçekleştirdiği interaktif müzikli ve danslı gösteriyi izlemiştim. Ümit İyem'den fuarın bu etkinliği hakkında bilgi rica ediyorum:

"Sanat Fuarı'nı birlikte gerçekleştirdiğimiz bir arkadaşımızın, Feyyaz Yaman'ın çabalarıyla Londra'da kurulmuş olan Koridoor grubunu fuara getirdik. Koridoor  genç bir kadrodan oluşuyor. Çok farklı disiplinler bir arada Koridoor'da: Resim, heykel, baskı resim, fotoğraf, graffiti, enstelasyon, video-art, dans ve performans gibi pek çok çalışma yer alıyor. Onlarla uzun süren görüşmelerin ardından, iki yüz yirmi üç sanatçısının içinden olmazsa olmaz onunu davet ettik, Türkiye'de ağırlıyoruz. Yüz yetmiş sanatçının da işlerini sergiliyoruz. İhtiyaçları doğrultusunda panoları için sergileme düzenleri kurduk. Serginin temasını, 68 hareketinin değişim ve yıkıcılığı, düşünce ve sanatta sınırsızlığın kapılarını açması oluşturuyor. ‘Sınırsız' sergisinde; Almanya, Arjantin, Arnavutluk, Azerbaycan, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Fransa, Güney Kore, Gürcistan, Hollanda, İngiltere, İtalya, İspanya, İzlanda, İran, İsviçre, Irak, Japonya, Kazakistan, Kosova, Kıbrıs, Lübnan, Makedonya, Mısır, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Polonya, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan gibi pek ülkeden sanatçıların çalışması bulunuyor. Yaklaşık bir yıllık bir ön çalışmanın ardından hazırlanan. Japonya'dan fuara katılacak olan diğer sanatçı Jun'ichiro Ishii, 68'in önemli sembollerinden biri olan Vosvos arabayı iplerle sararak ‘silkworm' isimli performansını gerçekleştiriyor. Japon sanatçı Eizo Sakata ise sergiyi gezen ziyaretçilerin dudak izlerini alarak yapacağı interaktif çalışmasını sanatseverlerle paylaşıyor."