Bizim söz hakkımız yok mu?
Eren Cihan İNALTEKİN / Kurumsal Satış Uzman Yardımcısı Kuveyt Türk Başkent Kurumsal Şube
Bilindiği üzere ülkemiz son çeyrek yüzyılda hem dış etkenli hem iç etkenlerden kaynaklanan sebeplerle ekonomik krizlere maruz kalmıştır. İç etkenli ekonomik krizlerimizin temelini kendi para, mali ve ticari politikalarımız oluştururken, dış etkenli ekonomik krizlerimizin temelini ekonomik devlerin para politikaları, mali yapıları, bankacılık düzenlemeleri ve dünyamızın politik süreçleri oluşturuyor.
Bu etkenler insan algıları ve davranışları üzerinde belirli bir ivme oluşturarak sürükleyici ve domino etkisini açığa çıkararak krizin hızını, paranın tansiyonunu belirliyor. Herkes belirli bir kıymete sürükleniyor, bankalara koşuyor vs vs…
İç etkenli ekonomik krizlerimizde, Türk üreticisi, esnafı ve müteşebbisleri ürünlerini satmak adına alıcı bulma sorunu yaşamadı çünkü komşularımızın para ve ekonomi sorunları yoktu. Doğrudan yabancı sermaye için Türkiye'ye gelme olanakları mevcuttu. Bunu tercih edip etmemeleri ayrı bir tartışma konusu ancak sorun bizdeydi dışarıda değildi. Dünyanın dışarıda hala tozpembe bir havası vardı. Yangın bizdeydi.
Bu krizlerin yaşanmaması adına önlemler alınması rağmen hem bankacılık hem mali politikalarda revizyona gidilmesi, dış kaynaklı krizlerde istenilen düzeyde olmuyor. Bizim ekonomik krizi çok hissetmememiz söz konusu iken komşularımızın, ticari anlaşmamızın bulunduğu ülkelerin, iş ortaklarımızın zor durumda olmaları yine bizim ekonomimizi etkiliyor.
Bu noktada şu soru açığa çıkıyor!
Biz içeride ne kadar düzenli, güncel ve sağlam ekonomik ve mali politikalar, önemleler uygulasak da ekonomik devlerin dünya da neden olduğu küresel sıkıntılardan her koşulda etkileniyoruz. Bu açık…
Onların finansal enstrümanlarını ve revize edilmesi gereken politikalarını düzeltmelerini talep etmemize hakkımız yok mu? Özellikle ekonomilerin konsolide olmaya başlamasıyla beraber dünyamız çok hassaslaştı. Her an yeni bir olaydan etkilenebiliyoruz. Biz korumacı bir politika seyretsek bile bizi etkileyen ülkelerin finansal sistemlerine de müdahale etme ve iyileştirme hakkımız var.
Bu iyileştirme ise coğrafyamızda politik ilişkilerin sağlamlaştırılması, komşuluk ilişkilerinin oluşturulması, imtiyazlı ticaret anlaşmalarının artırılması, manipülasyondan uzak ve bilgi iletiminin şeffaflaştırılması, her açıdan dengeyi sarsacak durumlarda komşulara fon desteği sağlanması (AB'nin Yunanistan için yaptığı uygulamalar) örgütsel hareket edilmesi bu etkileri minimize edebilir.
Günümüzde hem politik, hem ticari, hem global güçlülük, hem de örgütsel hareket ekonomiyi stabil ve büyüme trendine sokabiliyor.