Bu Defa Durum Farklı (2)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Taner Berksoy

Piyasalardaki çalkantı sürüyor. 1990’lı  yıllardan bu yana  bu  tür  piyasa  çalkantılarına epeyce tanık olduk. Bunların  çoğuna  türbülans  diye teşhis koyduk.  Türbülansların  pek çoğunu da önemsemedik. Piyasa çalkalanmalarının yaratacağı hasarın tek ülkede ya da  bölgede sınırlı kalacağını öngördük. Küresel krize kadar da çoğu örnek böyle sonuçlandı.

Son haftalarda en azından görüntü olarak benzer gelişmeler oluyor.  Yine beklentiler bozuluyor, risk iştahı geriliyor, oynaklık artıyor, finansal fiyatlar yükseliyor. Yüzeysel analizler yine bunları geçici piyasa oynaşmaları olarak değerlendiriyor. Tedavi de buna göre tasarlanıyor.

Bu tür değerlendirmelere katılmadığımı  geçen yazımda söyledim. Bu defa durum farklı. Gelir-geçer bir türbülans yaşanmıyor. Bu defa “rejim değişmesi” olarak nitelenebilecek temelli bir dönüşüm oluyor. Dünya ekonomisinde uzun zamandır sürdürülen gevşek para politikası rejimi yerini görece daha sıkı bir para rejimine bırakacak. Ulusal ekonomilerin bu dönüşümü algılaması, içselleştirmesi , kaynaklarını buna göre yeniden yönlendirmesi zaman alacak. Bu bir tür “yeni normale” geçiş gibi de düşünülebilir. Şimdi bu geçişin doğurduğu  telaş ve sancıları yaşıyoruz. 

Üstelik henüz olup biten bir şey yok. İlk adımda  bu dönüşümün gerçekleştirileceğine dair açıklamalar yapılıyor. Daha sonra ,belli aşamalarla, dönüşüm gerçekleştirilecek. İlk  aşamada küresel likidite daralmayacak. Sadece aylık artış hızı yavaşlatılacak. Bu aşama tamamlandığında yılların biriktirdiği aşırı likidite geri çekilmeye başlanacak.

                                                   *                    *                    *

Durumu böyle tarif edince bundan sonrasını daha net olarak görmek mümkün. Şimdilik günlük bazda  piyasa oynaşmalarına yoğunlaşmış durumdayız. Durumu anlamak ve gereğini yapmak için bu yeterli değil . Rejim değişmesi daha uzun erimli,  daha derin bir süreci tetikliyor. Görüş ufkunu biraz daha açıp, bütün aşamaları ile, bu dönüşümden   ekonominin  nasıl etkileneceğini, olası yol haritasının ne olması gerektiğini de tartışmak gerekiyor.

Para rejiminin değişmesi küresel ölçekte kaynakları daraltacak. Bol para- düşük faiz rejiminin yerini sıkı paraya bırakması küresel düzlemde dolaşan kaynakların miktarını azaltıp, fiyatını yükseltecektir. Yani, önümüzdeki dönemde fon hacmi daralacak, faiz yükselecektir. Rejim dönüşmesi aşamalarla gerçekleştirileceği için,  tersine bir önlem alınmadığı takdirde, fon  hacmi  ve  faiz üzerindeki baskı epey bir süre devam edecek demektir.

                                                      *                  *                     *

Bu sürecin etkisi fon arz eden ve fon talep eden ülkeler arasında farklı olacaktır. Fon arz eden ülkeler  fon miktarı daralması ile fiyat (faiz) artışı arasındaki doz farkına göre bu süreçten kazançlı bile çıkabilirler.

 Gevşek para ve düşük faiz rejiminden en çok yararlananlar  iç kaynak hacmi yetersiz olan ülkeler  oldu. Bunlar kendi imkanlarının ötesinde kaynak kullanımını görece düşük maliyete gerçekleştirdiler. Küresel faiz düşüşü iç faizlerin de düşürülmesini mümkün kıldı. Böylece, büyüme hızları olabileceğin daha üstünde bir noktaya taşındı. Şimdi, para rejiminin değişmesinin esas kurbanları bu ülkeler olacak kuşkusuz. Burada iki etki söz konusudur.  Miktar etkisi bu ülkelerin görece daha az dış kaynak kullanmalarını dayatacaktır. Dış kaynak daralması iç kaynak artışı ile telafi edilmezse  büyüme yavaşlayacak, istihdam artış hızı düşecektir.  Para rejiminin dönüştürülmesinin aşamalı olacağı ve kaynak daralmasının bir süre devam edeceği düşünülecek olursa bu tür ülkelerin   düşük büyüme rejimine  sürüklenme olasılığı yüksektir.

Para rejiminin dönüşümü sürecinde miktar etkisinin yanında fiyat (faiz) etkisi de söz konusudur. Kaynak hacminin daralması genel olarak faizleri de yukarıya doğru baskılayacaktır. Küresel faiz yükselmesi sadece  yeni kaynak kullanımlarının maliyetini yükseltmekle kalmayacak vadesi gelen borçların çevrilme maliyetini de yükseltecektir.  Dış kaynak maliyeti artarken  içeride faiz oranlarını düşük seviyelerde tutma imkanı olmaz. Bütün bunların düşük büyüme rejimine sürüklenme  olasılığını pekiştireceği açıktır.

Kaynak ihtiyacı içinde olan ülkelerin çoğu dış  kaynak teminini döviz cinsinden borçlanarak  yapıyor. Bu durumda para rejiminin  değişmesi sürecinde  önemli döviz hareketleri olması da kaçınılmazdır. Bu tür döviz hareketlerinin etkisi de büyüme performansını baskılar yönde olur. Devam edeceğim.