”Bu kadar basitleştiler”

Başbakan Erdoğan, muhalefete ABD'den cevap verdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

WASHİNGTON -  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin, terör saldırısı nedeniyle Türkiye'ye dönmesi gerektiğine ilişkin soruya "Bu konu konu mu, Bu hitap hitap mı? Bu kadar basitleşti bunlar" dedi.

Başbakan Erdoğan, düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Park Hyatt Oteli'nde düzenlediği toplantının ardından gazetecilerin, muhalefet partilerinin, terör saldırısı nedeniyle Türkiye'ye dönmesi gerektiğine ilişkin soruya, "Bu konu konu mu, Bu hitap hitap mı? Bu kadar basitleşti bunlar" yanıtını verdi.

Başbakan Erdoğan, GMF toplantısında yaptığı konuşmada ise Türk-Amerikan ilişkilerine değindi.

  "Öncelikle şu hususun altını çizmek isterim ki, ülkemin on yıllardır terörünün bertaraf edilmesi yolunda sürdürdüğü kararlı mücadelesine ABD'nin verdiği desteği takdirle karşılıyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"2007 Kasım ayında Washington'a gerçekleştirdiğim ziyaret sırasında PKK'nın iki ülke bakımından ortak düşman ilan edilmiş olmasından ve bunu takip eden süreçte ABD tarafıyla artan işbirliğimizden memnuniyet duyduk. Bu doğrultudaki işbirliğimizin önümüzdeki dönemde de artarak devam etmesine büyük önem veriyoruz. Bununla birlikte, sırf güvenlik alanında alınan tedbirlerin terörle mücadele için yeterli olmayacağı bilinen bir gerçektir. Bu mücadelenin sosyal, psikolojik, diplomatik, kültürel ve ekonomik alanlarda da çok boyutlu olarak sürdürülmesi gerekiyor. Bu konudaki adımlarımızı atıyoruz.

Bu bağlamda Hükümetim konuya geniş bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Terör örgütünün yurt dışındaki finans kaynaklarının kurutulması da bu süreçte tabii büyük önem taşıyor. Terörle mücadele konusunda içinde bulunduğumuz bu süreçti örgütün Irak'ın kuzeyindeki varlığının da tasfiye edilmesinin gerektiği açıktır."

"Sil baştan yaparız"

 Bu amaçla Irak merkezi yönetimi ve bölgesel liderleriyle temasları sürdürdüklerine işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"ABD'nin de içinde yer aldığı Üçlü Mekanizmanın temel amacı da bu olmalıdır. Bu mekanizmanın bu defa başarılı olması, geçmişteki gibi sonuçsuz kalmaması büyük önem arz ediyor. Öte yandan, Hükümetimin son dönemde uygulamaya koyduğu Millî Birlik ve Kardeşlik süreci çalışmalarının Irak'ın kuzeyindeki terör altyapısının tasfiyesi konusunda da çok önemli sonuçlar doğuracağına yönelik inancımızı da burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. İlk yapılan kabulde ortaya konan uygulama hiçbir zaman bizler için arzu edilen bir tablo değildir. Çeşitli uyarılar yapmamıza rağmen böyle bir tablonun oluşması gerçekten bizleri de üzmüştür. Biz bu tür şeyler olması halinde o konuya yönelik olarak bu işi sil baştan yaparız. Ve biz diğer adımlarımızı, diğer başlıklarımızı uygulamaya koyarız ama o konu askıya alınır. Çünkü bunu bir karşılıklı dayanışma içerisinde yapmamız gerekiyor.

"Basın, tarihinin en özgür dönemlerinden birini yaşamaktadır"

Yaptığı konuşmada basın özgürlüğü konusuna da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Son günlerde, Türkiye'deki basın özgürlüğü başta ABD olmak üzere çeşitli çevrelerde tartışma konusu yapılıyor. Burada bazı gerçekleri sizlerle paylaşmak isterim.

Türkiye, tarihinin en büyük demokratik açılımlarını bizim dönemimizde gerçekleştirmiş, ifade özgürlüğü en geniş anlamıyla bu dönemde hayata geçmiştir. Yasakların kalktığı bir dönemdir bizim dönemimiz. Basın, tarihinin en özgür dönemlerinden birini yaşamaktadır. Biz bunu da yeterli görmüyoruz ve mevcut engelleri de ortadan kaldırmanın mücadelesini veriyoruz.

Ancak, bünyesinde bazı gazete ve televizyonların da mevcut olduğu bir holdingin, vergiden dolayı aldığı ceza, çarpıtılarak basın özgürlüğüne darbe gibi yansıtılmaya çalışılması düşündürücüdür.

Kesilen vergi cezası, tamamen kanunlarımız çerçevesinde kesilmiştir. Kesen devletin Maliye Bakanlığı'dır.

Vergi cezasının basını kontrol altına alma çabasıyla uzaktan, yakından asla ve asla ilgisi yoktur, olamaz.

Vergi konusunda biz aslında ABD'nin hassasiyetini çok iyi biliyoruz. Yaşanmış tecrübeleri de çok iyi biliyoruz. Buradaki uygulamaları da, tarihinde çok iyi biliyoruz. Vergi konusunda hiç kimseye imtiyaz tanınmadığını da çok iyi biliyoruz. Kanunlar karşısında hiç kimse ayrıcalıklı bir konumda olamaz.

Vergi cezasını basın özgürlüğüyle birlikte anmak son derece yanlıştır, bunun çeşitli çevrelerde yanlış propagandasını yapmak da yine aynı derecede hatalıdır."

"İktidarları basın getirir, basın götürür mantığı"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de 7 yıl önce gazetelerin ne tür baskılar altında olduğunu bilenlerin bildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

" Ben de gayet iyi bilirim. Bir çok konu konuşulamıyor, yazılamıyor, çizilemiyordu… Değişik baskı grupları Basın üzerinde adeta Demokles'in kılıcı gibi duruyordu. Aynen, herkesin dilinde olan şuydu: 'İktidarları basın getirir, basın götürür' Mantık buydu, anlayış buydu. Ama bugün basın, bir kez daha tekrar ediyorum, Türkiye'de tarihinin en özgür döneminden geçmektedir ve inanıyorum ki daha da özgürleşecektir. Ama bu özgürlüğü eğer siyasi iktidarlara hakaret olarak telakki ediyorlarsa, tanımlıyorlarsa tabii ki buna örneğin mağduru olan bir kişi olarak Tayyip Erdoğan'ın eyvallah etmesi mümkün değildir. Eleştiriye sonuna kadar açığız ama hakaret edilince buna tahammül etmek mümkün değil. Ve bu konuda herkesin şöyle bir kendisini ayna karşısında düzenlemesi lazım. Buna bakmamız lazım."