Cari açık negatif tasarruftur

 

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Hamit Bozkurt / Eski Maliye Müfettişi

Hazır serveti satıp, yetmiyor dışarıya borçlanıp, cari açık yoluyla  yabancılara aktarıp, gelecek yılların ve nesillerin hakkını tüketiyoruz.

Bir ülke için ürettiğinden çok tüketmek negatif tasarruftur. Bu da ya borç alarak, ya da hazır serveti (çoğunlukla hazır üretken üretim kapasitesini) başkalarına satarak, veya bizim yaptığımız gibi biri yetmeyip her ikisini birden yapıp hem borclanıp hemde hazır serveti satıp tüketmekle olur. Her üç yol da aslında gelecek dönemlerin ( ve nesillerin)  gelirini ve üretim  kapasitesini şimdi tüketmektir.  

Üretmeden tüketmenin ülke çapındaki gerçekleştiği en büyük mekanizma da dış açık yani cari açiktır.

Türkiye'deki haliyle cari açık negatif tasarruftur. Cari açığımız tüketim malı nitelikli harcamalardan oluştuğu (hammadde ve aramal da sonunda tüketim malına dönüşüp tüketildiği) için ülke içinde ilave üretim kapasitesi yaratmadan, harcamanın karşılığında ülkemizde gelir yaratmadan yabancıların gelirine dönüştmekte, bizim negatif tasarrufumuz olmaktadır. Eğer cari açığa harcanan bu para dahili mallara harcansaydı o malların dahilde üretimi en az harcama kadar da karşılığında dahili gelir yaratacaktı ve negatif tasarruf olmayacaktı.

Cari dengede olan, hatta cari fazla veren Asya ve Avrupa ülkeleri bizden daha fazla petrol ve gaz işalatcısı. Bu açıdan, hem üretim, hem enerji transit yolu avantajıyla biz onlardan daha şanslıyız. Onlar üstelik maden, gıda ve diğer emtiada da işalat bağımlısı. Buna rağmen tükettikleri kadar üretiyorlar hatta tükettiklerinden çok üretiyorlar. Yine de paraları değerlensin istemiyorlar. Tükettiklerinden çok üretmeye devam etmek istiyorlar.

Elbette petrol ve gaz gibi üretemedigimiz mallar ve diğer büyük çaplı tüketime yönelik işalatımız olacak, ancak bunları bizim (ihracat, turizm ,hizmet ve benzeri) sattıklarımızla dengelemediğimiz sürece fark gelecek yılları borçlandırarak şimdi tüketmektir.

Cari açığı azaltmamızın ne kadar gerekli olduğu bu kadar açıkken, azaltma çabaları ve tedbirleri şöyle dursun, dış borç ve yabancı sermaye bularak cari açığı finanse edebilmek marifetmiş gibi sunulmaktadır. Halbuki bu süreç günü kurtarmak adına ekonominin tüketilmesidir. Topluma karşı hiledir, riyakarlıkdır. Cari açığı finanse edebilmenin hem başarı olduğu hemde sorunu çözdüğü riyakarlığını derhal terk etmemiz, dış açığı borçla ve sıcak dış parayla finanse ettikce belayı besleyip büyüterek gelecek yılların refahını, hakkını bugünden tükettiğimizi kabul etmemiz gerek.

Uygulanan düşük kur politikasının cari açığı büyüterek iç tasarruflarıda, yabancı semaye ile gelen dış tasarruflarıda, özelleştirme yoluyla hazır servet satışlarınıda, yabancılardan sağlanan borçları da tekrar yabancılara transfer ederek tükettiğimizi, halk tabiri ile boğaızımıza geçirdiğimizi kabul etmemiz gerek. Ülkenin gelecigini fakirleştirdiğimizi, buğünü iyi gösterme riyakarlığı olduğunu kabul etmemiz gerek.

Türkiye için tasarruf, yatırım ve dahili üretimin hem refah artışının, hem enflasyonu yenmenin, işsizligi azaltmanın kalıcı ve sağlıklı tek çaresi olduğunu kabullenmeliyiz. Ancak kabullenmek yetmez, politikalarımızın ve uygulamalarımızın samimi olarak bu şekilde oması gerekir.

Türkiye'nin büyümesinde 2007 yılından bu yana olan düşüş esas olarak bundandır. 2001 krizinin keskin küçülmesinin düzeltmesinden kaynaklanan ve önceden mevcut olan kapasitelerin kullanım oranlarının artırılmasına dayalı büyüme imkanının sonuna gelinmiştir. Cari açıkta giderek büyüdüğü için dişarıdan doğrudan veya borçlanma yoluyla gelen sermaye de artık yeni üretim kapasitesi yaratmaya degil tüketim yoluyla boğazımıza gecirmeye harcanmaktadır. Artık Türkiye'nin yeterli büyümeyi ancak yeni kapasite yatırımları yaparak sağlayabileceği bunun da yeterli iç tasaruf gerektirdiği ortada iken birçok yetkili "Cari açık bugün bizim için risk değildir. Finanse edilebiliyor" gibi arsızca sözlerle problemin üstünü kapatıp geçiştirmektedir.

Cari açığı azaltıcı politikalara hemen geçilmez ise ülkenin geleceği, benim dönemimi atlasında daha sonra defalarca fazlasıyla patlasın mantığı ile, iflasa sürüklenmektedir. Maalesef bu iflasa gidiş sadece günü kurtarmak için uygulanan yüksek faiz yani düşük döviz kuru yoluyla daha da hızlandırılmaktadır.