Çevreciler benimle ortak olsun

Başbakan AB konferansında daha önceki söylemlerini tekrar ederken Erdoğan, çevreciler benimle ortak olsun dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Küresel Sorunlar Karşısında Türkiye ve Avrupa Birliği İçin Ortak Gelecek" konulu konferansta yaptığı konuşmada Gezi Parkı ile ilgili değerdirmelerde bulundu. Daha önceki söylemlerini tekrar eden Erdoğan, çevreciler benimle ortak olsun diye konuştu.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;

Son günlerde Taksim gezi Parkı düzenlemesiyle yaşanan olaylar kimseyi yanlış düşüncelere sürüklemesin. Burada korkunç bir dezenformasyon var. Sosyal medyanın korkunç bir yalan kampanyası var. Tespitlerle elimdedir. Her şeyden önce muhatabınızı bileceksiniz. Burada böyle bir muhatap söz konusu değil. Milletin parlamentodaki temsilcileri ne iş yaparlar diye sormaz mısınız? Gezi ile ilgili alakalı animasyon görüntüleri 2011 seçimleri öncesi yaptım. O günden bugüne kimsenin sesi çıkmadı. Çevre hassasiyeti olan kardeşlerime sesleniyorum.

Koç ve Sabancı'ya dokundurdu

Çevrecilikte ortaklık yapacaksınız gelin bu başbakanızla yapın. Çevreyi tarihi, kültürüyle, yeşiliyle tanıdım. Ben belediye başkanlığı yapmış bir adamım. Yeşilin ne olduğunu bilirim. Taksim gezi Parkı’na daha önce Sheraton vardı. O zaman yeşil alanlar söküldü. Acaba neden onu engellemediler. Koç Üniversitesi orman alana yapılmıştır.
Ben Başbakan olarak onlarla savaş verdim. On binlerce 10,15 yaş üstü ağaçlar Kilyos’ta söküldü. Dönemin cumhurbaşkanı açılışını yaparken ‘Buranın açılmasına mani olanlar nerede’ dedi. Cezaevindeydim. Yargı meselesine aynen devam ettim çıkınca. Başbakanlık dönemimde yargı orada Türkiye Cumhuriyeti’nin haklılığını teyit etti. Şu anda Koç Grubu aslında bu noktada yıkılma durumu da var. Orman Bakanlığına hayır dedik. Kirayı ödesinler dedik. Aynı şey Sabancı Üniversitesi içinde geçerli. Orası da orman alanıdır.
Bu ülkede bugüne kadar belli bir kaymak takım değerlendirmeye alışmıştır.

AB ülkelerine tepki

Türkiye’nin AB’ye ilk fiili başvurusu 1959’a kadar gidiyor. O dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Ortaklık Anlaşmasını da 1969’da imzaladık. Yarım yüzyıl içinde Türkiye ancak müzakere eden aday statüsünü elde etti. Biz özeleştiri yapıyoruz ama aynısını muhataplarımızdan da bekliyoruz. AB sürecinin 10,5 yılda yapılanlarla orantılı gitmediğini görüyoruz. Peki neden AB tarafından haksız engellemelerle karşı karşıya kalıyor Türkiye.

AB Türkiye’ye verdiği sözleri, altına imza attığı belgeleri unutmaktan ve unutturmaya çalışmaktan vazgeçmeli. Türkiye asla oyalanacak ülke değildir. Köklü tarihi ile çok daha geniş temsil kabiliyeti olan bir ülkedir. Türkiye’ye sırtını dönen Avrupa, kendi değerlerine de sırtını dönüyor demektir. 8 yılda sadece 13 faslı müzakerelere açabildik. Diğer şartlar tamam olduğu halde siyasi ve ideolojik sebeplerle 16 faslın müzakereleri başlatılmıyor. 3 yıldır atılabilmiş bir adım yok.

AB’nin Türkiye’nin önüne koyduğu her blokaj kendi geleceğinin üzerine koyduğu blokajdır. Vize rejimi bizden daha çok Avrupa’ya zarar verir hale geldi. AB’nin içindeyiz. Ta Latin Amerika ülkeleri Schengen’den istifade ediyor, müzakereci Türkiye bundan istifade demiyor. AB müktesebatında bunun yeri var mı? Ben okudum. Öyle bir şey göremedim. AB ahde vefa esasına dayanır. Ahde vefa da yok. 3 yıldır biz sizi şu nedenlerle almıyoruz desinler. Zaman zaman 2’li yaptığımız görüşmelerde söylüyorlar ama iş bu noktaya geldiğinde değişiyor.

Hepsi gitti ben kaldım

O zamanlar biz liderler zirvesine çağırılıyorduk. Sonra Fransa’da değişiklik oldu. Sarkozy göreve gelince müzakereci veya aday ülkeler liderler zirvesine katılamaz oldu. Şimdi Sarkozy gitti. O dönemdeki devlet başkanlarından da kimse kalmadı. O 15’ten kimse kalmadı. Hepsi hemen hemen değişti. Şu anda bu süreci takip eden bir ben kaldım. Vize muafiyet görüşmelerinin vizelerin tamamen kaldırıldığı bir süreçle sonuçlanmasını temenni ediyorum.

Bu konularda ilginizi çekebilir