Çiftçiler biyolojik mücadeleye geri dönüyor

Hem kültür bitkilerinde, hem de tarımsal üretimde yüzde 30'lara varan oranlarda verim kaybına neden olan zararlılarla mücadelede yöntemler sürekli değişirken, kimyasal ilaçların yarattığı sıkıntılar nedeniyle çiftçiler artık biyolojik mücadeleye dönüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Belma BAĞRIK
 
ADANA - Aşırı ve bilinçsiz kimyasal kullanımının zararlarının ortaya çıkmasıyla, çiftçiler biyolojik mücalede yöntemine geri dönmeye başladı. Kullanım kolaylığı ve mücadeleden kısa sürede sonuç alma bakımından kimyasal ilaçlamanın daha çok tercih edildiğini söyleyen Çukurova Üniversitesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nedim Uygun, ancak kimyasalların kullanıldığı bu yöntemin zararlarının ilerleyen yıllarda ortaya çıktığını vurguladı. Uygun, aşırı ve bilinçsiz kimyasal ilaç kullanımının hava, su ve toprak kirliliğine neden olduğunu belirterek, "Zararlılarla birlikte, yararlı canlılar da yok oldu. Kimyasalların sık kullanımı, zararlı böceklerin bu ilaca karşı bağışıklık kazanmasına neden oldu. Tarım ilaçsız olmaz ancak, yanlış kullanım birçok sıkıntıya yol açıyor. Biyolojik mücadele yönteminin kullanımı bu zararlar görüldükten sonra artmaya başladı. Biz de Türkiye'de biyolojik mücadelenin yaygınlaşmasını, gelişmesini, özellikle desteklenmesini istiyoruz" dedi. 
 
Biyolojik mücadele Osmanlı döneminde de kullanılıyordu     
Kültür bitkilerinde bir çok hastalığa ve verim kaybına neden olan zararı önlemek amacıyla birçok mücadele tekniği geliştirildiğine işaret eden Prof. Dr. Nedim Uygun,  bunların kültürel önlemler, biyoteknik ve kimyasal yöntemler, biyolojik mücadele yöntemi ve tüm bu yöntemlerin ortaklaşa kullanıldığı bütünleşmiş yöntemle mücade olduğunu belirtti. Uygun, zararlılarla mücadele yöntemlerinden biri olan biyolojik mücadelenin, kültür bitkilerine zarar veren canlılarla mücadele etmek için zararlılarla beslenen yararlı canlıları kullanma yöntemi olduğunu ve bu yöntemin en önemli özelliğinin canlılara, doğaya ve insanlara zarar vermeden yapılması olduğunu söyledi. Biyolojik mücadelenin Osmanlı döneminde de kullanıldığını hatırlhatan Uygun, bu mücadele yönteminin Adana'da ilk olarak Seyhan Araştırma Enstitüsü'ne getirildiğini ve turunçgiller zararlısı olan 'torbalık koşnili' üzerinde denenerek çok başarılı sonuç alındığını vurguladı. "Günümüzde halen 'torbalık koşnili' zararlısı için kimyasal ilaçlara gerek duyulmuyor" diyen Uygun, Seyhan'da kullanılan bu yöntemin daha sonra bütün Türkiye'ye yayıldığını aktardı. 
 
Hem doğayı, hem insan sağlığını koruyor
Kimyasal ilaçlamanın çiftçiler tarafından daha çok kullanıldığının altını çizen Uygun, "Kullanım kolaylığı ve mücadeleden kısa sürede sonuç alma bakımından kimyasal ilaçlama daha çok tercih ediliyor. Piyasaya sürülen kimyasal bir ilaç, çiftçiler tarafından hemen alınarak kullanılıyor. İlacın temin edilmesi, kullanım kolaylığı ve zararlının kısa süre içerisinde baskı altına alınması bu yöntemi çiftçiler için cazip kılıyor. Bu nedenle, kimyasal ilaçlama yönteminin kullanım oranı giderek arttı. Ancak kimyasalların  zararları ilerleyen yıllarda ortaya çıktı. Aşırı ve bilinçsiz kimyasal ilaç kullanımı hava, su ve toprak kirliliğine neden oldu. Zararlılarla birlikte, yararlı canlılar da yok oldu. Kimyasalların sık kullanımı, zararlı böceklerin bu ilaca karşı bağışıklık kazanmasına neden oldu. Biyolojik mücadele yönteminin kullanımı bu zararlar görüldükten sonra daha çok arttı.  Biyolojik mücadelede çevreye zarar verilmiyor, çevre dengesi bozulmuyor, insan sağlığını tehdit eden hiçbir unsur içermiyor ve daha önemlisi, bu mücadele yönteminde yararlı canlılara zarar verilmiyor. Bununla birlikte, biyolojik mücadele uzun vadede kimyasal mücadeleye göre daha ucuz. Çiftçiler bilinçlendikçe biyolojik mücadele yönteminin kullanım oranı artacaktır. Biyolojik mücadele hakkında bilgi sahibi olan, danışman kullanan çiftçilerimiz bu yöntemi kullanıyor. Bu yöntemi en fazla kullananlar, büyük bahçeleri olan çiftçilerimiz" şeklinde konuştu. 
 
Biyolojik mücadele yöntemi kullanan çiftçi destekleniyor 
 
[PAGE]
 
Biyolojik mücadele yöntemi kullanan çiftçi destekleniyor 
Prof. Dr. Nedim Uygun, biyolojik mücadele yöntemi kullanan çiftçilerin devlet tarafından desteklendiğini belirtirken, üretilen bitkiye ve çiftçinin yöntemi kullandığı alan (dekar) büyüklüğüne göre destek verildiğini anlattı. Bu mücadele yönteminde en iyi sonuç alınan ve üretimi devlet tarafından en fazla desteklenen ürünün turunçgiller olduğunu aktaran Uygun, beklentilerinin her ürünün üretiminde aynı desteğin çiftçiye sağlanması olduğunun altını çizdi.
 
Adana'da 8 zararlı türüne karşı yararlı canlı üreteceğiz 
Her zararlı canlının karşılığı olan bir yararlı canlı olduğunu kaydeden Uygun, tüm kültür bitkilerinde biyolojik mücadelenin kullanılabildiğini söyledi. Uygun, biyolojik mücadele için kullanılan yararlı böceklerin yurtdışından ithal edilerek Türkiye içerisinde dağıtımının yapıldığını kaydetti,. Adana Biyolojik Mücadele Araştırma İstasyonu'nda yararlı canlıların üretimini yaparak yurtiçine dağıtmayı planladıklarını dile getiren Uygun, şunları kaydetti:"Bu projemize devletten de destek alıyoruz. Ülkemizde sadece özel sektör tarafından üretilen 'gelin böceği' dediğimiz yararlı canlı satılıyor. Tarım Bakanlığı tarafından desteklenen yeni yararlı canlıların üretilmesi konusunda seradaki ana zararlılar olan beyaz sinek, kırmızı örümcek, yaprak biti başta olmak üzere 8 zararlı türü için yararlı canlının üretim teknikleri geliştirilecek. Bu teknikler daha sonra özel sektöre devredilecek ve özel sektör eliyle üretime geçecek. Hangi yararlıların üretileceği de yapılan çalışmalar sonucunda belirlenecek."
Zararlılarla mücadele konusunda biyolojik mücadele yönteminin kısa vadede çiftçiler için pahalı olabileceğini belirten Uygun,  ancak uzun vadede gayet hesaplı olduğunu vurguladı. 
 
Kimyasal ilaç kullanımı Ege ve Akdeniz'de yoğun
Türkiye'de birim alanda kullanılan ilaç miktarı gelişmiş ülkelere göre çok düşük düzeyde kalmasına karşın, ilaç kullanımı daha çok polikültür tarımın yapıldığı Akdeniz ve Ege bölgelerinde yoğunlaşıyor.  Entansif tarım yapılan bu bölgelerde pestisit kullanımının ülke ortalamasının çok üzerinde olduğu ve bu bölgelerde tüketimin gelişmiş ülkeler düzeyine ulaştığı görülüyor.Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'de pestisit kullanım oranı 2004'de 41 milyon 223 bin kilogram/litre iken, en yüksek 2007'de 48 milyon 715 bin 644 kilogram/litreye çıktığında görülüyor. Ancak bu yükseliş yıllar itibariyle düşüş göstererek 2011'de 40 milyon 110 bin 958 kilogram/litreye iniyor.