Çin-ABD arasında 'Yuan' savaşı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Cihan UĞUR / Freelens Gözlemci - Şanghay

20.yüzyılda nice badireler atlatmış dünyamızın, 21.yüzyılın ilk çeyreğindeki hakim gücü ABD ve son 30 yıldaki muazzam ekonomik atağıyla dünyanın en büyük ikinci ekonomisi ve en büyük ihracatçısı haline gelmiş Çin arasındaki ilişkiler şüphesiz çok önemli. Bu iki ülke ilişkisinde ortaya çıkan son kriz ise ABD Senatosu'nda görüşmeye alınan "düşük değerli para birimlerinin değerlerinin yükseltilmesi" konusu. ABD'nin dünya üzerinde olması gerektiği değerden daha düşük değerde olduğunu kabul ettiği para birimlerinin ülkelerine, ilgili para birimlerinin Amerikan Doları karşısında değerlendirilmesi noktasında yaptırımlar uygulanmasının önünü açacak tasarı en çok Çin'i ilgilendirmektedir. Tasarının gündeme alınması Çin tarafından çok sert bir dille cevaplanmış ve bunun "ticari savaş sebebi" sayılacağı açıklamasında bulunulmuştur.

1978'de Çin'in açılma politikalarının arkasındaki en büyük destekçi ABD ve Çin'in ilişkileri çok sarmal bir biçimde şekillenmiştir. Bugün ABD ve Çin birbirlerinin en büyük ticari ortaklarıdır. Çin'in her yıl ortalama 200 milyar dolar verdiği dış ticaret fazlasının en önemli kaynağı ABD ekonomisi ve ABD'ye yapılan ihracatlardır. Bunun yanında ABD devlet bonolarının yaklaşık 3'te 1'i yanı yaklaşık 1.5 trilyon doları Çin'in elindedir. Yani ABD ekonomisi sürekli büyümeye muhtaç ve istikrarı bununla beslenen Çin reel sektörlerinin en büyük finansörü olduğu gibi, her yıl büyük miktarlarda açık veren ABD ekonomisinin en büyük finansörü de Çin tasarruflarıdır.

Çin'in ucuz iş gücü ve devlet destekli KOBI'leri ile dünya pazarlarını alt üst ettiği ve birkaç ülke dışında dünyanın tüm ülkelerinin Çin'e karşı ticari açık verdiği bir gerçek. Bu gerçek, tüm dünya ülkelerinde Çin mallarına bir antipati oluşturduğu gibi Çin'e karşı yaptırımlar uygulanması adına da ciddi baskı oluşturmuştur. Bu baskının yanında ABD'nin her yıl Çin'e karşı yaklaşık 250 milyar dolar dış ticaret açığı veriyor olması, ABD'nin Çin'e karşı ekonomik baskılarının artmasına sebep olmuş; bu doğrultuda ABD 2000'lerin başından itibaren gündemde tuttuğu değersiz Çin parasının değerlenmesi noktasında Çin'in yoğun itibarlarına rağmen baskılarını sürdürmüş; baskıların neticesinde Çin Yuan'nın dolar karşısındaki kuru 2006 başında 1dolar = 8.2 yuen iken kademeli düşüşlerle 2011 Ekim'inde 1 dolar = 6.3 yuan olmuştur. Bu kademeli düşüş Çin reel sektörüne artı %30'a yakın bir maliyet bindirmiştir. Artan üretim maliyetleri Çin'deki oyuncak, promosyon ürünleri, ucuz tekstil ürünleri gibi sektörlerin başka ülkelere kaymasına sebep olmuştur.

Dış politika dengelerinde ABD ve Çin'in anlaşmazlık içinde olduğu birçok konu vardır. Tibet, Uygur, Tayvan, insan hakları ve özgür düşünce meselelerinin yanında Kuzey Kore konusundaki anlaşmazlıklar, Çin'in ticari geçiş yollarının ABD veya güdümlü ülkelerin kontrolünde oluşu, Güney Doğu Asya ülkelerinde ve Latin Amerika'daki güç ve nüfuz çatışmaları, Afrika ve Ortadoğu kaynakları konusundaki paylaşım sorunları… Çin'in en hayati ve iç işlerine karışmak saydığı konulardan bazılarıdır. Fakat Çin parasının değerlendirilmesi konusundaki baskı Çin açısından aslında hepsinden daha hayati bir önem taşımaktadır.

Bu konunun hayatiliği Çin'in muazzam büyüme rakamlarının altında ihracata dayalı ve henüz oturmamış iç piyasa ekonomisinden oluşan ekonomik yapısı ve Çin'in devasa nüfusunun önemli bir kısmının bu büyümeye paralel olarak hayatını sürdürüyor olması yatmaktadır. Yani Çin'deki büyümenin en önemli sebebi Çin'in istikrarı, Çin'in istikrarının en temel faktörü büyümenin devam etmesidir; yani Çin ekonomisi büyümeye açtır ve dolayısıyla 1.36 milyarlık nüfuslu ülkenin istikrarı buna bağlıdır.

Çin parasının değer kazanması demek, Çin'in 5 yılda %30 artan maliyetlerine yeni ek maliyetler getirerek dünya pazarlarındaki rekabet şansının azalması demektir. Bu dolaylı olarak Çin'in emeğe dayalı reel sektörünü daha yüksek kaliteli ürünler üreten ve daha ileri teknoloji alt yapısına dayanan bir yapıya çevirme zorunluluğunu beraberinde getirir. Henüz bu teknolojik atlamayı gerçekleştirecek alt yapısı olmayan Çin'in Avrupa, ABD ve Japon menşeli sistemleşmeye gitmesi, iş gücüne duyulacak ihtiyacın azalması bu denklemin devamıdır. Bu da, Çin'deki nüfusun işsiz kalması ve yurt dışından yüksek teknolojili sistemlerin ithali yani para çıkışı demek olacaktır.

Silsile halinde devam eden bu dezavantajlar içerde Çin'in en hassas noktası olan devasa nüfusu besleme ve istikrarı koruma noktalarında sıkıntılar ortaya çıkaracağı gibi, elinde çok büyük miktarlarda likit para ile yeni gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlarla Afrika, Güneydoğu Asya ülkelerinde Çin'in yumuşak güçle nüfuz mücadelesini yavaşlatacak; krizdeki Avrupa ve gelişmiş ülkelere yapılan kredi yardımları ile Çin'in hassas meselelerine karışması önlenilen bu ülkelerin sesleri yeniden yükselmeye başlayacaktır. Bu Çin'e dışarıda da güç kaybettirecek bir gelişmedir.

ABD'nin bu atağı dengeleri altüst edecek ve Çin'i agresif davranmaya itecek niteliktedir. ABD'nin 80'lerde reel üretimi azaltarak finansal ekonomisini güçlendirmesi kendi tercihidir ve bunun semerelerini 2008 krizine kadar da almıştır. ABD'nin bu atağı Çin tarafınca "oyuna baskıyla kural kabul ettirme" çabası olarak değerlendirilmiş ve "ticari savaş" sebebi sayılmıştır. Nitekim, ülkemizde de cari açığı kapatmak için ihraç mallarında miktar artışı olmamasına ve ihraç kalemlerinde nitelik değişmemesine rağmen yüksek dolar kuruyla dış ticaret açığını az gösterme ihracatı çok gösterme çabaları, Türkiye'de üretimi olmayan ithal ürünlerin birçoğuna getirilen antidamping vergileri ile ithalatı azaltmaya çalışma da bu türden kısa çaplı, kısır adımlardır.  Zira antidamping vergileri ithal edilip işlenip iç piyasaya ve ihraç pazarlarına büyük oranlarda ürün tedariği yapan ülkemizde enflasyonu tetikleyecek, tüketimi pahalılaştıracaktır.

ABD'nin senato gündemine aldığı "değerli yuan" ve Çin'in buna gösterdiği tepki çok dikkat çekicidir. ABD'li diplomat Kissinger'ın 2008'de ABD-Çin ilişkilerinin yeniden başlamasının 30. Yılı toplantısında söylediği gibi "21.yüzyılda hiçbir ikili ülke ilişkileri ABD-Çin ilişkileri kadar önemli değildir". Daha düne kadar G20 olsa da asıl olarak G2 yani ABD ve Çin vardır söylemleri, bugün gelinen noktada ve krizde iki ülke ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. Değerlenmiş yuan konusu Çin'in iç istikrarı ve dış politikadaki adımları açısından hayati önem taşımaktadır. Bu konunun seyri, Çin'in içerdeki ve dışarıdaki "şeklini" direkt etkileyeceği için "ticari savaş sebebi" sayılmıştır. ABD ve Çin arasındaki ticari bir savaşın ise küresel dünyada bütün dünyayı etkileyeceği çok açıktır. Türkiye olarak dengeleri çok iyi korumak ve ülkemizin büyümesini ve istikrarını garanti altına alacak adımlar atmak durumundayız.

"Filler tepişir, olan çimenlere olur…"