Cumhuriyetimizin yeni yüzyılı ekolojik yıkımların değil, yaşamın yüzyılı olsun!
Tarım topraklarının yüzde 39’u, meraların yüzde 54’ünde erozyon görülüyor. Türkiye arazi varlığının yüzde 78,7’si yüksek ve orta çölleşme riski altında.
Deniz Ataç / TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Bugüne bakmadan geleceği değerlendirmek mümkün değil. Bugüne baktığımızda ise insanlığın yüz yüze olduğu, gezegendeki tüm yaşamı etkileyen iki önemli sorunla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz; iklim krizi ve biyolojik çeşitlilik kaybı. Bunların yanında artan nüfus ile birlikte gıda ve suya olan ihtiyaç da artıyor. Tüm bu sorunların çözümünde odak noktası olan toprağın durumuna baktığımızda ise ne yazık ki olumlu bir tablo ile karşılaşamıyoruz.
İstanbul’un 7,5 katı kadar tarım arazisini kaybettik
Son 30 yılda ülkemizdeki tarım arazileri yaklaşık 4 milyon hektar (İstanbul ilinin 7,5 katı) azaldı ve azalmaya da devam ediyor. Gıdamızı ürettiğimiz tarım topraklarımız artan kimyasal gübre ve pestisit kullanımıyla günden güne sağlığını kaybediyor. Tarım topraklarımızın yüzde 39’unda, meraların ise yüzde 54’ünde erozyon görülüyor. Diğer yandan Türkiye arazi varlığının yüzde 78,7’si yüksek ve orta çölleşme riski altında.
2050 yılında gıda ihtiyacının günümüze kıyasla yüzde 56 daha fazla olacağının bilinmesine rağmen; verimli tarım arazileri imara açılıyor ve organize sanayi bölgeleri yapılıyor. 4. Grup madenlerde yürütülen açık ocak madencilik faaliyetleri, binlerce yılda oluşan üst toprağın zarar görmesine ve geliştiği ana kayadan koparılmasına, yoğun su tüketimine ve yarattığı kimyasal kirlilikle canlılar ve doğal varlıklar üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor. Ülkemiz, dünyanın en büyük tehditlerinden biri haline gelen iklim krizine karşı en kırılgan coğrafyalardan biri olan Akdeniz Havzası’nda yer alıyor. Nüfus artışı ve iklim krizi nedeniyle, iyi senaryoda bile 2050 yılında yağışların yüzde 15-20 azalması beklenen ülkemiz, su fakiri olma tehdidiyle karşı karşıya. Bunun yanında su varlıklarımızın üzerindeki baskı da artıyor ve sularımız miktar, kimyasal kalite ve ekolojik açıdan kötüye gidiyor. Yeterli ve temiz suya ulaşmanın gelecek yıllarda en büyük sorunlardan biri olacağı öngörülüyor.
Artan sıcaklık ve kuraklıklar; orman yangınlarının yayılma hızını ve şiddetini artırıyor. 2021 yılındaki yüksek sıcaklık ve uzun süre normalin üzerinde devam eden kuvvetli poyrazın da etkisiyle yaşanan büyük orman yangınlarında 133 bin hektar orman alanının yanmış olması bu durumu doğruluyor.
Yaşanabilir bir dünya için bugün harekete geçmeliyiz
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, bugün yapmaya başlayacaklarımızla; gezegenimizi koruyabilir, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Eğer harekete geçilmezse gelecek yüzyılda; iklim krizi ve biyolojik çeşitlilik kaybına bağlı olarak kuraklık, su kıtlığı, orman yangınları, açlık, susuzluk ve salgın hastalıklar artacak. Yükselen deniz seviyesi ile kentler ve tarım arazilerinin bir kısmı sular altında kalacak, ekolojik yıkımlar gerçekleşecek. Tüm bunlara bağlı olarak da ekolojik göçler artacak. Bu etkileri önlemek, hafifletmek için toprakların ve toprak üzerinde yaşam sunan ormanların, meraların korunması, arazi ve toprak tahribatının önlenmesi gerekiyor. Topraklarımızın sağlığının, üretkenliğinin korunması için tarım arazilerinde erozyon kontrol çalışmalarının teşvik edilmesi, bozuluma uğramış tarım topraklarında, meralarda ve ormanlarda restorasyon çalışmalarının yapılması büyük bir önem taşıyor. Sadece insan için değil, doğadaki tüm canlıların su hakkının korunması için bir su kanununun yürürlüğe konulması, havza bazlı etkili bir su yönetimi sağlanması, başta tarım olmak üzere su kullanımında verimliliğinin ve geri dönüşümün artırılması erekiyor.
Fosil yakıtlardan çıkış planı hazırlanmalı
İklim krizinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri olarak; üzerimize düşen sorumlulukları ve verdiğimiz taahhütleri eksiksiz yapmamız önem taşıyor. Net sıfır emisyon hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için de başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan aşamalı olarak çıkış planının hazırlanıp uygulanması gerekiyor. Ayrıca tüm bunları garanti altına alan, iklimi koruyan ve iklim adaletini sağlayan bir iklim kanunu yürürlüğe konulmalı. Hava kirliliğinin büyük ölçüde fosil yakıt kullanımından kaynaklandığı bilimsel veriler ile ortaya konuyor. Bugün geldiğimiz noktada iklim krizi ve hava kirliliği sorunlarının birlikte ele alınması ve gerekli tüm düzenlemelerin yapılması gerekiyor. TEMA Vakfı olarak 31 yıldır olduğu gibi cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da toprağı koruyan sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması, arazi tahribatının ve biyolojik çeşitlilik kaybının önlenmesi, ağaçlandırma ve doğa restorasyonun çalışmaları ile bozulan ekosistemlerin iyileştirilmesi, su varlıklarımızın korunması için var gücümüzle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
“Cumhuriyetimizin yeni yaşını hatıra ormanı ile kutluyoruz”
Başlattığımız “100. Yıl Cumhuriyet Ormanı” kampanyamızın cumhuriyetimizin yeni yaşına armağan olmasını diliyoruz. Daha yaşanılabilir bir dünya için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini bir kez daha yineliyoruz. Sadece sivil toplum kuruluşları olarak değil, kamu ve özel sektör iş birlikleriyle, hep birlikte çalışarak bu topraklarda umut yeşertmeye devam etmeliyiz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da doğa ve vatan sevgisini kalbinde taşıyan bir halk hareketi olarak bu toprakların sesi olmaya, “Tabiata saygı aklın vicdanıdır” diyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin yolundan gitmeye devam edeceğiz. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.