”Değişikliğe Türk milleti geçit vermez”
Yargıtay Başkanı Gerçeker, Anayasa değişikliği ile ilgili düzenlemelere önce TBMM'nin, olmadığı takdirde Yüce Türk milletinin geçit vermeyeceğini söyledi
ANKARA - Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, "Yargı ile demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tamamen aykırı düzenlemelere önce TBMM'nin, olmadığı takdirde Yüce Türk milletinin geçit vermeyeceğine inanıyorum" dedi.
Gerçeker, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde anayasa değişikliği ile ilgili düzenlenen panelin açılışında konuştu.
Yargıyı siyaset malzemesi yapmanın, yargıyı siyaset arenasına dönüştürmenin kimseye bir yarar getirmeyeceğini, aksine giderilmesi mümkün olmayan zararlar oluşmasına neden olacağını vurgulayan Gerçeker, "Bizim, yılların deneyimi ve tarafsız bilim adamlarına dayalı söylemlerimiz hiçbir şekilde siyaset yapmak değildir. Yargıya verilmek istenen zararı önlemeye yönelik doğru bildiklerimizi söylüyoruz" diye konuştu.
Gerçeker, yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu ifade ettiği bu düzenlemelerin asıl nedeninin hukuk devleti niteliğinin gereği olan yargısal denetimi kabullenememek olduğunu ifade etti. Gerçeker, "Bu yüzden yüksek mahkemeleri etkisiz hale getirerek yargının tamamen yürütmenin vesayeti altında olması istenmektedir" dedi.
Yargı bağımsızlığının yalnız kendileri için değil, her kesimin savunması gereken bir konu olduğuna işaret eden Gerçeker, "Yargı ile demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tamamen aykırı düzenlemelere önce TBMM'nin, olmadığı takdirde Yüce Türk milletinin geçit vermeyeceğine inanıyorum" şeklinde konuştu.
Hasan Gerçeker, panele gelişinde gazetecilerin soruları üzerine, Anayasa değişikliği ile ilgili Yargıtayda oluşturulan komisyonun çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu, komisyon raporunun pazartesi günü açıklanabileceğini söyledi.
"Antidemokratik hükümler daha da güçlendiriliyor"
Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı ilkesinin anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerinden olan ikinci maddesi kapsamında olduğunu söyleyen Gerçeker, şunları kaydetti:
"Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı ile ilgili düzenlemeler yürütmenin bu kurumları tamamen etki alanı içine almasına yöneliktir. Siyasi partilerin denetiminin, üyelerinin tamamı TBMM tarafından seçilen Sayıştaya bırakılması, siyasi parti kapatma davalarının TBMM'nin iznine bağlanması, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı, yargıya güvensizliğin göstergesi olan düzenlemelerdir. Yüksek mahkemelerin dışlanması, sembolik üyeler verilmesi de asıl niyetin açık bir göstergesidir.
Asıl üzücü olan da temel hak ve özgürlüklerin en büyük güvencesi olan yargı bağımsızlığını geri götüren düzenlemelerin ileri, demokratik düzenlemeler olarak gösterilmeye çalışılmasıdır.
Avrupa Birliği, Venedik kriterleri ile hiçbir şekilde bağdaşmayan bu düzenlemeler, kuvvetler ayrılığından bütün gücün yürütmenin elinde olduğu kuvvetler birliğine geçişin aracı olacaktır."
Gerçeker, Anayasa Mahkemesinin bir yüksek mahkeme olarak Yüce Divan, parti kapatma gibi çok önemli davalara baktığını anımsatarak, bu nedenle mahkemenin üyelerinin çoğunluğunun mutlaka hakim sınıfında olması gerektiğini, bunun göz ardı edildiğini söyledi.
Yargı bağımsızlığını tüm toplumun bütün kişi ve kurumlarıyla savunması gerektiğini belirten Gerçeker, bu nedenle, herkesin, her kurumun bu konuyu sahiplenmesi, yargı bağımsızlığına zarar verecek davranışlara karşı duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı.
Gerçeker, "Üniversitelerin, baroların, işveren ve işçi kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, toplumun her kesiminin koyacakları tavır bu yönden çok önemlidir. Yapılmak istenilen düzenlemelerle, 12 Eylül Anayasası'nın bırakın ileri götürülmesini, bu anayasadaki bağımsızlığa, yargı bağımsızlığına aykırı, antidemokratik hükümlerin daha da güçlendirildiği görülmektedir" diye konuştu.
"Yüksek mahkemeler yok sayılıyor, etkisiz hale getirilmek isteniyor"
Hasan Gerçeker, ilk derece hakim ve savcıları ile yüksek derece hakim ve savcıları arasında sanki aynı kurumun mensupları değillermiş gibi yargıyı bölmeye, ayrılık yaratmaya yönelik bir takım söylemler bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Yüksek mahkeme üyelerinin ilk derece hakim ve savcıları içerisinden seçilerek geldikleri, onları da temsil ettikleri gözardı edilerek yapılan açıklamalar iyi niyetten yoksun, son derece üzüntü verici söylemlerdir. Bu düzenlemelerle yüksek mahkemelerin etkisiz hale getirilmesinin yanında, bu kurumların verecekleri sınırlı sayıdaki üyelerin seçimi de tuzaklarla dolu, hiç demokratik olamayan, bu kurumların gerçek iradesini yansıtmaktan uzak bir sisteme bağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesine yapılan son atamalar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Adalet Bakanı ve Müsteşarın tutumu nedeniyle çalışamaz hale gelmesi bu söylediklerimizi doğrulayan en güzel örneklerdir.
Böyle yamalı bohçaya çevrilmiş, devletin temel taşı olan kurumlarla bir yere varılamayacağı, demokrasinin geliştirilemeyeceği, hak ve özgürlüklerin korunamayacağı çok iyi bilinmelidir."
Hasan Gerçeker, aslında toplumun ve yargının gerçek sorunlarının bunlar olmadığını belirterek, gerçek yargı reformunun yargının içinde bulunduğu ve günden güne büyüyen ve çözümsüz hale gelmekte olan altyapı sorunlarına çare bulmak olması gerektiğini vurguladı.
Bu sorunların çözümlenememiş olması nedeniyle şikayetlerin çığ gibi büyüdüğünü, dosyaların dağ gibi yığıldığını, hakim, savcı ve personel açığının had safhada olduğunu anlatan Gerçeker, bunlar geri plana itilerek yapay gündemlerle kamuoyunun meşgul edilmeye çalışıldığını söyledi.
Gerçeker, "Biz yargı ile ilgili, hayati önem taşıyan konularda görüşler ortaya koyduğumuzda siyaset yapmakla suçlanıyoruz. Yüksek mahkemeler yok sayılıyor, etkisiz hale getirilmek isteniyor, sonra da bizden hiçbir tepki gelmesi istenmiyor. Bu nasıl demokrasi anlayışıdır onu da bilemiyorum" diye konuştu.
Gazetecilerin anayasa değişikliği ile ilgili Yargıtay'da kurulan komisyonun hazırlayacağı raporun içeriğine ilişkin soruları üzerine Gerçeker, "Doğru bildiğimiz ilkeler doğrultusunda görüşlerimizi bildiriyoruz. Onları yapılmak istenen değişikliklerle karşılaştırdığımız zaman ne olup bittiği ortada zaten. Yargıyla ilgili düzenlemeler çok büyük bir ölçüde uyuşmuyor. Çok büyük farklılıklar var" dedi.