Deloitte'a göre 2012 temkin yılı olacak

Deloitte, "Ekonomik Görünüm: Çalkantılı Sularda Yön Arayışı" raporunda, Türkiye'de 2012 yılında büyümenin ciddi oranda yavaşlayabileceğine işaret etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan, "Ekonomik Görünüm: Çalkantılı Sularda Yön Arayışı" raporu, küresel ekonomide krizin artçı dalgalarının devam ettiğinin altını çiziyor.

Raporda, IMF'nin Nisan ayında çıkaracağı Dünya Ekonomik Görünümü raporunu hatırı sayılır düzeyde revize etmesinin beklenmediği, bu tahminler doğrultusunda dünya ekonomisinin 2012 yılında gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin öncülüğünde iyileşmeye devam edeceği, Avrupa'nın ise hafif de olsa daralacağı öngörülüyor.

Türkiye'nin ise 2012 yılında büyümesinin özellikle Euro Bölgesi'nde devam eden sorunlar nedeniyle ciddi oranda yavaşlamasının beklendiği ve yılın genelinde temkinli olunması gerektiği ifade ediliyor. Geldiğimiz noktada ekonominin arz tarafına odaklı, üretkenliği destekleyici reformların öneminin daha da arttığı belirtiliyor.

2012'nin ilk çeyreğinde büyüme hız kesti

Raporda, Türkiye ekonomisinin 2011 yılının ilk çeyreğinde yakaladığı yaklaşık %12'lik çok güçlü büyümenin ardından nispeten yavaşlamaya başladığı aktarılıyor. 2012 yılının ilk çeyreğinde de ekonominin bir önceki çeyreğe göre hemen hemen durduğu, yıllık bazda ise düşük tek haneli büyüme oranlarına inildiğinin işaretleri veriliyor.

Ancak bir dizi öncü gösterge, ekonomide görülen bu yavaşlamanın uzun süreli bir yavaşlamadan ziyade, geçici olabileceğini gösteriyor. Nitekim –Şubat ayında halen negatif bölgede görünen ithalat artışı dışında- diğer bazı öncü göstergelerden, büyümenin ikinci çeyrekten itibaren bir miktar canlanabileceği sinyalleri alınıyor.

Enflasyondaki dalgalanmalara rağmen beklentiler görece istikrarlı

Enflasyon beklentilerinin halen hedefin üzerinde seyretmeye devam ettiği vurgulanan raporda, %5 olan orta vadeli enflasyon hedefine karşın, 12 aylık enflasyon beklentileri %7, 24 aylık enflasyon beklentileri ise %6-6,5 bandında sabitlenmiş olduğu belirtiliyor. Bir yandan tüm dalgalanmalara rağmen, beklentilerdeki görece istikrarın olumlu bir gelişme olduğunu söyleniyor. Öte yandan bu görece istikrarın hedefin hatırı sayılır oranda üstünde oluştuğunun da tekrar altı çiziliyor. Raporda orta-vadeli enflasyon hedefi olan %5'e ulaşmanın güç olduğunun altı çiziliyor.

Para politikasında ise TCMB'nin 2010 sonundan başlayarak parasal çerçevede önemli bir değişikliğe gittiği, gerek alınan politika önlemleri, gerekse bunların bir anlamda kontrol dışında oluşan sonuçları, ekonomide özellikle 4.çeyrekte derinleşen bir "yeniden dengelenme" sürecinin başlamasına yol açtığı belirtiliyor.

Yavaşlayan ekonomi 2013 bütçe disiplinini zorlayacak

Raporda maliye politikasının dışarıya göre - birçok gelişmiş ülke ile kıyaslandığında - güçlü, içeriye göre ise - cari açık sorunu göz önünde bulundurulduğunda - zayıf olduğu belirtiliyor. Türkiye ekonomisinin 2011 yılında, dışarıda küresel ekonomideki sorunların devam etmesi, içeride ise seçim yılı olmasına rağmen maliye politikası bakımından başarılı bir yıl geçirdiği vurgulanıyor. Ancak yavaşlayan bir ekonominin ve siyaseten (gerek içerde gerekse bölgesel olarak) zorlu bir konjonktürün, özellikle 2013 başlarında bir anayasa referandumu gündemdeyken, önümüzdeki süreçte bütçe disiplinini zorlayabileceği belirtiliyor.

Cari açık kapanmaya başladı, finansman tarafında ise iyileşme güç

"Ekonomik Görünüm" raporunda ödemeler dengesine ve son dış borç rakamlarına da kısaca değiniliyor. Ekim 2011 sonrasında hız kesen cari açık, yılı 77 milyar dolar civarında, yani GSYH'ye oran olarak %10'luk rekor düzeylerde kapattıktan sonra Ocak ayında da bu seviyeleri koruduğu aktarılıyor. Ancak bu durumun geçici olduğu, bahar ve yaz ayları boyunca cari açıktaki görece daralmanın devam edeceği ifade ediliyor.

Finansman tarafında ise çok bariz bir iyileşmeden söz etmek henüz zor görünüyor. Miktarsal olarak zayıflayan sermaye akımlarına ve TCMB rezervleri dahil olmak üzere geçici finansman türlerine bağımlılık, finansmanın sürdürülebilirliği tartışmalarını gündemde tutmaya devam ediyor.

Doğrudan yabancı yatırımların yükselişi hız kesecek

Raporda yabancı yatırımların 2011 yılında enerji ağırlıklı bazı kalemlerin yardımıyla 13,4 milyar dolara yükselse de kriz öncesi döneme göre zayıf seyretmeye devam ettiği söyleniyor. Benzer bir şekilde, Ocak ayında 12 aylık toplamda DYY'lerin 14,4 milyar dolara yükselmesi cesaret verici olmakla birlikte, bu yükselişin yıl boyunca devam etmesi zor görünüyor.

Önümüzdeki süreçte enflasyonun ticaret ortaklarımızın enflasyonundan daha yüksek seyredeceği göz önüne alındığında, nominal kur zayıflamadığı taktirde bu değerlenmenin teknik olarak devam edeceğini söylemek mümkün gözüküyor. Raporda bu durum bir anlamda nominal kuru zayıflatmak yoluyla kalıcı bir rekabet avantajı elde etmenin zorluğunu da açık bir şekilde ortaya koyuyor, deniyor.

Not artırımı konusunda S&P ve Moody's'in Fitch'in gerisinde olduğu ve Türkiye verilerinin "yeniden dengelenme" cephesinde önümüzdeki birkaç çeyrekte iyi görünmeye devam edeceği düşünüldüğünde, bu iki kuruluştan en az birinin bu "konjonktürel" fırsatı kullanarak Fitch'i yakalaması şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak kısa vadede Türkiye'nin "yatırım yapılabilir" notuna erişmesi zor gözüküyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir