Demetevler esnafı yeni dükkan açmak isteyenlere önemli mesajlar verdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ufuk Gergerlioğlu

İki aya yakın bir süredir Ankara'nın merkezi bölgelerindeki işletmelerin, önemli caddelerindeki  esnafların, Alışveriş Merkezleri'ndeki marka mağazaların içinde bulundukları durumları sizlerle paylaşmaya çalıştım. Artık Ankara ziyaretlerimizin sonuna gelmiş bulunmaktayız.

Ankara'daki son ziyaret noktamız Demetevler oldu. Bu yerleşim yeri, gerek nüfus gerekse esnaf yoğunluğu bakımından önemli bir konumda. 300 binden fazla nüfusa sahip Demetevler'de binlerce esnaf faaliyet gösteriyor. Ayrıca, bir yandan İvedik Organize Sanayi Bölgesi'ne diğer yandan OSTİM Organize Sanayi Bölgesi'ne yakınlık Demetevler'i önemli hale getiriyor. İki büyük cadde olan Vatan Caddesi ve İvedik Caddesi, on dörde yakın ara caddeyi birbirine bağlıyor. Sadece bu iki cadde ve on dört ara caddede beş binden fazla esnaf hizmet veriyor. 

Esnaf görüşlerine geçmeden önce bu bölgedeki genel atmosferi aktaracak olursak şunları söyleyebiliriz. Bir çok dükkan müşteri yetersizliğinden dolayı kapanma noktasında. Kapananların sayısı da bir hayli fazla. Boş dükkan sayısının artmasıyla beraber bölgede hava paraları da dibe vurmuş durumda. Bundan bir süre önce caddenin veya sokağın iyi noktalarında konumlanmak isteyen bir çok marka firmalar yüksek hava paralarıyla dükkanları devralıyorlardı. Ama şimdi durum değişti. Marka firmalar bekleyişte. Çünkü bu durgunluk sürecinde esnafın uzun süre ayakta durabilmesi neredeyse imkansız. Esnafları dolaştığımda onlara şu soruyu sordum: "Müşterilerinize neden alışverişi kestiklerini soruyor musunuz? Aldığım cevaplar hemen hemen aynıydı. Parası olan tedbir anlamında "ne olur ne olmaz" diye parasını harcamıyor. Çok acil ihtiyaç olmadıkça masraftan kaçınıyor. Bu paranoya öyle bir noktaya gelmiş ki özellikle emekli kesimi "ya paramızı krizden dolayı vermezlerse" ne yaparız diye kara kara düşünüyor. Hal böyle olunca da kriz kendiliğinde tetikleniyor.

Tamamen karamsar bir tablo çizerek okuyucuları yormak istemem. Bu olumsuzlukların yanında elbette güzel şeyler de oluyor. Tüm zorluklara rağmen ayakta durmaya çalışan, kendi işini geliştiren, değişik açılımlar yapan esnaflarımızın sayısı da az değil.  

Demetevler'deki ziyaret noktalarımızdan biri Zemin ve kaya mekaniği konusunda bir süredir faaliyet gösteren Ada-Z Jeoteknik Ltd. Şti. oldu. Firma sahibi Sinan Ocakcı ile ayak üstü bir söyleşi yaptık. Jeoloji mühendisi olan Ocakcı, daha önce bu hizmetleri sunan bir özel sektörde yöneticilik yapıyormuş. Kendi işini kurmaya karar vermiş. Kendisine esnafların bulunduğu dükkan konseptini neden tercih ettiğini sorduğumda "Burası hem merkezi bir yer hem de kiralar ucuz" yanıtını aldım.

Genelde bu tip hizmetler daha farklı noktalarda verildiği için insan ilk gördüğünde yadırgıyor. Dükkana girdiğimde yerde farklı farklı toprak ve taş örnekleri vardı. Bunun yanında birkaç makine de göze çarpanlar arasındaydı. Farklı bir şeyle karşılaştığımızdan "işler nasıl" diye sormadan önce "ne iş yapıyorsunuz" diye sordum. Kendisi de bize inşaatlar için zemin etüdü yaptıklarını ifade etti. İşler nasıl diye sorduğumuzda ise şu cevabı aldık: "işlerimiz iyi. Ankara'da ve Türkiye'de bizim tarzımızda iş yapan çok fazla işletme yok. Ben jeoloji mühendisiyim. Bir süre özel sektör deneyimim oldu. Arkasından da kendi işimi kurmaya karar verdim. Rekabetin olmadığı ve hızlı gelişimin olduğu bir sektördeyiz. Özellikle bu bölge ve yakın çevreler deprem kuşağında yer alıyor. Hemen hemen her  inşaat firması da artık zemin etüdü yaptırmak zorunda. Toprak ve taş numunelerini bize getiriyorlar. Biz de gerekli test ve incelemeleri yaptıktan sonra bir rapor hazırlıyoruz. Bu iş ilerleyen günlerde daha önemli hale gelecek. Bazı büyük inşaat firmalarının kendi zemin etüt tesisleri var. Ama piyasada da çok fazla sayıda inşaat firması mevcut. Dolayısıyla talep bir hayli yoğun."  

Bir başarılı girişim örneği daha. Küresel bir iş kolu ve kesinlikle ihtiyaç. Güçlü bir vizyon ve girişimcilik cesareti. Özellikle üniversitelerin çeşitli bölümlerinde okuyan veya yeni mezun olan öğrencilere harika bir örnek. Değişim, fırsat vb. ne ararsanız var içinde. Bu tip işlerin gelişmesi ülkemizdeki katma değerin artması konusunda gerçekten çok önemli. Yeni neslin yeni işletmecilik anlayışı ümit veriyor. Umarım bu örneklerle daha çok karşılaşırız.

Bir başka ziyaret noktamız ise halı sektöründe faaliyet gösteren Nart Halıcılık oldu. Firma sahibi Tuncay Ersoy mevsimsel bir hareketin olduğunu ve bunun bir süre daha devam edeceğinin altını çizdi. Kendisine Alışveriş Merkezleri'nde neden halı mağazalarının pek yaygın olmadığını sorduğumuzda ise şu cevabı aldık: "Aslında bir çok Alışveriş Merkezi'nde bazı markalar dükkan açtılar. Fakat başarılı olamadılar. Bizim sektörümüzde insanlarımız daha çok sokakta bulunan halı mağazalarından alışveriş etmeyi tercih ediyor. Alışveriş Merkezleri'ne insanlar daha ziyade eğlenme ve hoşça vakit geçirmek için gittiğinden halı mağazaları pek talep görmüyor. Ama sokakta da farklı sıkıntılar var. Önüne gelen halıcı olmak istiyor. Bir caddede talepten çok arz var. Halı ticareti basite alınıyor. İşi bilmeden açıyorlar, bir süre sonra da büyük zararlarla dükkan kapatıyorlar. Her işin bir dinamiği vardır. İnsanlar yıllarca emek gösterdiği işi yapmalı bence."

Bu problem sadece halı sektöründe değil, bir çok sektörde kendini göstermektedir. Her alanda bir arz fazlası söz konusudur. İnsanlar çok fazla üretmeden, kafa yormadan kolayına geldikleri işleri yapmak istiyorlar. "Ben kırk yıllık esnafım, bu işi başarılı yaptığıma göre onu da yaparım" mantığı hakim. Şimdilerde yeme-içme furyası var. Sanatçılar bir bu kervana katılmış durumda. Kimse kimseyi takmıyor. Kimse söz dinlemiyor. Örneğin yeme-içme işine sadece güzel nakit getirisi var diye bakılıyor. Küçük, büyük bir dükkan açılıyor bekle de bekle. Bir ay, altı ay bekleniyor, olmadı kapatıp gidiliyor. On binlerce lira zarar da cabası. Yeni bir iş yapmak isteyen biri mutlaka o işte en az altı aya yakın çalışmak zorunda. Bu yapılırsa büyük bir kaynak israfının önüne geçilmiş olur.

Bir başka ziyaret noktamız da İvedik Caddesi'nde faaliyet gösteren Tarık Kartuş Dolum Merkezi oldu.  Firma Sahibi Tarık Delen ile uzun soluklu bir görüşme yaptık. Artık esnaflığı bırakacağını, çok yorulduğunu ifade etti. Masrafların artması, kârların azalması, talep yetersizliği gibi bir çok sebepten dolayı yorulduğunu söyleyen Tarık Delen bugünlerde dükkanını kapatıp tarıma yönelmeye hazırlanıyor. Delen, gücünün kalmadığını, artık büyük bir dönüşüm yaşandığını söyledi ve ekledi: "2000'li yıllarda Ankara'nın iyi bir semtinde 250 bin TL'lik evimi satıp işime yatırdım. Bu süreç benim için bir umuttu. Çok çabaladım. Ama sonunda gördüm ki elde hiç bir şey yok. Şimdi düşünüyorum. Eğer o evi satmasaydım elimde bir kazanç olarak kalacaktı. Bir çok esnaf benim kaldığım durumla karşı karşıya kaldı. Maalesef ki çoğu benim yaptığım gibi yaptı. Evini, arsasını, arazisini sattı veya emekli ikramiyesini aklına yatan işe bağladı fakat sonu hüsran oldu. Eğer o zamanlar inceden bir analiz veya araştırma yapsaydım belki bu durumlara düşmezdim. Zararın neresinden dönülürse kar diye düşünüyorum."

Tarık Delen'in acı tecrübelerine kulak vermeli ve ders alınmalı diye düşünüyorum. Elde veya yastık altında kalan son yatırımlar heba olmamalı. Bu noktada girişim yapmak isteyenler, mutlaka girişimcilik, yöneticilik vb seminerlere veya konferanslara katılmalıdırlar. Eğitim işi ülkemizde pek hafife alınan bir kavramdır. Ancak son noktaya gelindiğinde yılana sarılır gibi danışmanlara veya eğitime yönelinir. Tabii ki bu da pek fayda sağlamaz. Ondan sonra da eğitime çamur atılır. "Ben şu şu seminerlere katıldım, şu eğitimleri aldım ama hiçbir faydasını göremedim" denir. Lütfen en kısa zamanda aklımızı başımıza toplayalım.