”Devlet, inanç sahiplerine eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olmalı”
Devlet Bakanı Faruk Çelik, "Alevi Çalıştayı"nın kapanışında konuştu
ANKARA - Devlet Bakanı Faruk Çelik, "İnsan haklarına dayalı laik hukuk devletinde inançlara baskıdan, inançlar üzerinde hakimiyet alanı oluşturmaktan söz edilemez. Devlet, inanç sahiplerine eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olmalıdır" dedi.
Çelik, Bilkent Otel'de dün başlayan "Alevi Çalıştayı"nın kapanışında yaptığı konuşmada, bakanlıkları nezdinde kamuoyunda Alevi-Bektaşi açılımı olarak bilinen ve Alevilerin belli başlı taleplerini demokrasi ve insan hakları temelinde yeniden ele alıp değerlendirme amacı güden bir dizi toplantının ilkini gerçekleştirdiklerini söyledi.
Bu toplantıda şimdiye kadar değişik platformlardan görüş ve düşüncelerini açıklamak durumunda kalan Alevi-Bektaşi vatandaşların istek ve temennilerinin doğrudan belirlendiğini ve atılacak adımların neler olabileceğinin müzakere edildiğini belirten Çelik, siyasi, dini ve entelektüel eğilimlerine bakılmaksızın tüm Alevi-Bektaşi söylemlerinin temsilcilerinin bu çalıştaya davet edilmesine özen gösterildiğini kaydetti.
Çelik, 40'ın üzerinde kanaat önderinin bu tarihi toplantıda yer alarak, düşünce, öneri, dilek ve temennilerini çalıştay boyunca karşılıklı hoşgörü ve demokratik olgunluk çerçevesinde ortaya koyduklarını vurguladı.
Bu çerçevede Alevi ve Bektaşilerin belli başlı sorunlarının ele alınıp, çözüm yollarının tartışıldığını ve kendileri açısından fevkalade geliştirici, yönlendirici bir çalıştayı gerçekleştirmekten duyduğu mutluluğu dile getiren Çelik, şöyle konuştu:
"Bu çalıştayı gerçekleştirirken, Alevi ve Bektaşilerin belli başlı sorunlarını topluluk temsilcilerinden herhangi birini dışarıda bırakmaksızın ifadelendirilmesine fırsat vermek, toplumsal yapıda meydana gelen ve genellikle insan hakları ve laiklik uygulamalarına ilişkin iddia ve eleştirilerden beslenen sorunlarla yüzleşmek, Alevi sorunlarının tespit edilmesi ve uygulanabilirliğine ilişkin açık çözüm önerileriyle buluşmak, devlet ile Aleviler arasında sağlıklı ve karşılıklılık esasına dayalı bir dil kurulmasına öncülük ve rehberlik etmek, somutlaşan sorunları çözüm çerçevesi ve imkanları ölçüsünde paylaşmak gibi hususları göz önünde bulundurduk."
"İnançlar çağın etkin olgusudur"
İnançların her zaman olduğu gibi çağın da etkin bir olgusu olduğuna dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Değişik inançları benimseme ve inanç içerisinde farklı yorumlarla dini hayatı anlama ve yaşama her insanın doğal ve özgür tercihidir. İnsan haklarına dayalı laik hukuk devletinde inançlara baskıdan, inançlar üzerinde hakimiyet alanı oluşturmaktan söz edilemez. Devlet inanç sahiplerine eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olmalıdır. Bunun inanç sahiplerinin azlığı, çokluğu ve yoğunluğuyla bir ilgisi olamaz, olmamalıdır. Demokratik hak talebi söz konusu olduğunda bu talebi ifade edenlerin biri de bini de birdir. Çoğulcu demokratik yapılarda az olanların hukukunun korunması her zaman daha öncelikli olagelmiştir. Hak, ne demokratik tablolarla karşılanır ne de iktidarı elinde tutanların gücünden lütuf ve ihsanla bahşedilir.
Toplulukların dini hizmet alanları sosyal bir gerçekliktir. Sadece bireyler tarafından karşılanmasına imkan yoktur. Bunun için çağdaş hukuk metinleri, inanç ve ifade hürriyetlerinin yanında bunların örgütlenme haklarını da doğal ve kaçınılmaz görmektedir. Siyaset toplumsal talepleri öngörebilmeli ve her türlü kompleksten arınarak gelecek tasavvuru geliştirebilmelidir. Kaldı ki küresel düzeyde her zaman imkan dahilinde olan dini tezahürler karşısında tutarlı ve kalıcı politikalar geliştirmeye modern zamanlarda her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır."
Demokrasisi güçlü olan toplumların kardeşlik ve dayanışma bağlarının da o derece güçlü olacağına inandıklarını vurgulayan Çelik, demokrasinin millete bahşedilen bir lütuf olmadığına işaret etti. Çelik, bu nedenle iktidar oldukları günden bu yana demokrasi ve insan haklarına dayalı yönetim modelini kurumsallaştırmak için yoğun bir gayret gösterdiklerini dile getirdi. Sadece yükümlülüklerle değil haklarda da eşit vatandaşlık ilkelerini hayata geçirmeye çalıştıklarına değinen Çelik, "Bizim amacımız kim olursa olun herkesin bu ülkede eşit, adil, kardeşçe huzur içerisinde yaşamasını temin etmektir. Bu çalıştayın özünde de bu anlayış yatmaktadır" dedi.
Sorunları görmezden gelmek yerine kabullenmenin ve çözüm için seferber olmanın hedefleriyle aralarındaki mesafeyi daha da kısaltacağını kaydeden Çelik, "geçmişte yaşananlara sünger çekelim, unutalım, unutturalım' anlayışında değiliz. Aksine geçmişten ders alalım. Kederlerimizi, acılarımızı değil, sevincimizi, birlik ve beraberliğimizi ebedileştirmek, ayrılıklarımızı demokratik çoğunluğa dönüştürmek istiyoruz" dedi.
İzzetin Doğan: Alevi kuruluşları hükümete teşekkür borçlular
Cem Vakfı Başkanı İzzetin Doğan, Alevilerin, Alevi Çalıştayı dolayısıyla hükümete bir açıdan teşekkür borçlu olduğunu belirterek, "Kendi aramızda bir araya gelmeksizin konuşmadığımız, tartışmadığımız konuları hükümetin huzurunda konuşmak gibi bir imkana kavuşmuş olduk" dedi.
Doğan, Bilkent Otel'de düzenlenen Alevi Çalıştayı'nın kapanışının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, çalıştayın Cumhuriyet tarihinde ilk defa hükümetle Alevi yurttaşları temsil ettiği kabul edilen kurum temsilcilerini bir araya getirdiğini belirtti. Doğan, hükümet tarafının daha çok dinleyen olarak kaldığını ve Alevi yurttaşların temsilcilerini konuşturmayı tercih ettiğini söyledi.
Çalıştayda, kamuoyunda bugüne kadar duyulanın tersine Alevi kuruluşlarının istekleriyle ilgili çok önemli noktalarda fikir birliğinde olunduğunun görüldüğünü vurgulayan Doğan, Alevi temsilcilerinin cemevlerinin hukuki bir statüye kavuşturulması ve devletin genel bütçesinden Alevi yurttaşlara mutlaka adil bir pay ayrılması ve Madımak Oteli'nin müze haline dönüştürülmesi konularında fikir birliğine varıldığını dile getirdi.
Doğan, ancak Madımak Oteli'nin "bir anıt şeklinde mi olması ya da doğrudan doğruya bir utanç müzesi olarak korunması mı gerektiği" konusunda biraz daha düşünmeye ihtiyaç olduğunu ifade etti.
"Alevi kuruluşları hükümete şu açıdan bir teşekkür borçlular: Bizim kendi aramızda bir araya gelmeksizin konuşmadığımız konuları, tartışmadığımız konuları hükümetin huzurunda konuşmak gibi bir imkana kavuşmuş olduk" diyen Doğan, hükümetin de Alevi kuruluşlarının hangi kanaate sahip olduklarını dinlemek, görmek ve tartışmalara tanık olmak imkanını bulduğunu söyledi.
Doğan, şunları kaydetti:
"İyi bir devlet yöneticisi bu iki günlük toplantıdan çok önemli sonuçlar çıkarabilir. Ülkenin huzurla, barış içinde yönetilmesi, laik, demokratik Cumhuriyet'in korunması açısından ve Alevilik bir sorun haline dönüşmeden uluslararası güçlerin kullanabileceği büyük bir kitle olmaktan çıkartılması konusunda hükümetlerin elde edebileceği, çıkarabileceği çok önemli sonuçlar vardı ama Devlet Bakanı Faruk Çelik ve müşaviri toplantıda konuşmalarında, 'tartışmalardan çıkardığımız sonuçları hükümete ileteceğiz, belirli yerlerde konuşacağız, bir çözümün bulunması için gayret sarf edeceğiz ama onun ötesinde herhangi bir taahhütte bulunmuyoruz' sonucunu çıkaracağımız bir değerlendirme yaptılar. Böyle bir sonuç çıkarıyorlarsa eğer, bu toplantı hükümet açısından olması gereken sonucu vermemiş sayılabilir. Hiçbir devlet yönetimi, 71 milyonluk ülkenin 25 milyonunu temsil eden insan kitlesini yok farz ederek o ülkeyi barış içinde yönetemez"
Toplantının yankılarının bugün Avrupa'da, Amerika'da kendisini hissettireceğini ifade eden Doğan, ayrıca hükümetin, siyasi partilerin temsilcilerini TBMM'deki bir toplantıda buluşturarak, bu sorunun çözülmesi açısından onların da desteğini istemesini önerdi.
"Çalışmaların duraklatılması hayal kırıklığı yaratır"
Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da öteden beri sürdürdükleri çalışmaların bu noktaya gelmesinden duydukları mutluluğu dile getirdi. Alevilerin sorunlarının çözümü için bir adım atılmasının olumlu bir gelişme olduğunu belirten Altun, ancak buradaki görüşmelerin devamının gelmesini beklediklerini söyledi. Altun, alınan mesafeden bir geri adım atılmasının ya da çalışmaların duraklatılmasının kendilerinde hayal kırıklığı yaratacağını ifade etti.
Alevi sorunun, AB platformlarında tartışıldığını kaydeden Altun, sorunun çözülmesinin Türkiye'nin yabancı ülkeler arasındaki konumu için de önemli olduğunu belirtti. Altun, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, kendi nesillerine din dersi verebilmeleri, Diyanet İşleri Başkanlığının revize edilmesi gibi sorunlar konusunda tüm kuruluşların mutabakat sağladığını ancak bazı usul farklılıkları olduğunu belirtti.
Altun, çalıştayla bu sorunların ana muhatabı olan Alevi kuruluşlarının bir araya gelme imkanı bulduğuna işaret ederek, "Türkiye'de bir de bu sağlanmıştır. Aleviler yapay olarak birbirlerine karşıydı. Bazı kuruluşlarla bir araya gelemiyorduk. Onlarla da bir araya geldik. Şimdiye kadar bazı dolduruşlarla bir araya gelinemediği görüldü" diye konuştu.
Bir gazetecinin, "Sorunlar üzerinde hükümetin bir taahhüdü oldu mu?" sorusu üzerine, Bakan Faruk Çelik'in açılış ve kapanış konuşmasının kendilerini ümitlendirdiğini söyledi.
Zorunlu din dersleriyle ilgili bir soru üzerine de Altun, din dersinin her inanç kesiminin kendi kurumları tarafından verilmesini önerdiklerini bildirdi. Altun, ilahiyat fakültelerinde gerekli düzenlemelerin yapılması ve Ehl-i Beyt kürsüleri kurularak, Alevi inanç önderlerinin yetiştirilmesinin de alternatif bir yol olduğunu ifade etti.
Altun, "Aleviliğin tanımının yapılmaya çalışıldığı ve bunun tartışma yarattığı söyleniyor" yönündeki bir soruyu da, "Öyle bir tartışma pek ortaya konmadı. Alevilerin 85 yıldır inanç kimliğinden, ilmi zeminden koptuğunu herkes biliyor. Onun için Alevi toplumu son 10-15 yıldır bir inanç kimliği arayışı içinde" diye yanıtladı.
"Gelinen nokta, örgütlü Alevi gücünün başarısıdır"
Ayrıca Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, Alevi Çalıştayı ile ilgili olarak "Gelinen nokta, örgütlü Alevi gücünün başarısıdır" dedi.
Balkız, Bilkent Otel'deki Alevi Çalıştayı'nın kapanışının ardından yaptığı açıklamada, toplantının iyi bir çalışma olduğunu söyledi.
Çalıştayda hem Alevilerin birbirlerini, hem de Devlet Bakanı Faruk Çelik'in Alevileri dinlediğini belirten Balkız, sonuçta Madımak Oteli'nin müze olması, cemevleri ve kültür evlerinin yasal statüye kavuşturulması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevi köylerine cami yapılma politikalarından vazgeçilmesi, başta Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere "ellerinden alınmış değerlerin" gerçek sahiplerine iade edilmesi konusunda tüm katılımcıların mutabık kaldığını söyledi.
Yıllardır mücadele ettiklerini, denemedikleri yol kalmadığını ifade eden Balkız, "Gelinen nokta örgütlü Alevi gücünün başarısıdır" dedi. Balkız, ilerleyecekleri yolda ne kadar meşakkat çekeceklerinin de farkında olduklarını dile getirdi.
Ali Balkız, Alevi sorununu çözmenin hem çok kolay hem de zor olduğunu belirterek, "Kolaydır çünkü laikliği, demokrasiyi arzu ediyoruz biz. Laikliği ve demokrasiyi, düşünce ve inanç özgürlüğünü arzu ederken bu çağda ülkemizde hak ettiğimizi düşünüyoruz ama kimi direnç noktalarının olduğunu da biliyoruz" diye konuştu.
Ne aldatan ne de aldatılan olmak istediklerini söyleyen Balkız, "Bundan böyle hükümeti, AK Parti'yi teleskopla, mercekle incelemeye, izlemeye devam edeceklerini" belirtti.
Türkiye'nin demokratikleşmesi, Alevilerin haklarının kendilerine teslim edilmesi konusunda teşvik etmeye devam edeceklerine işaret eden Balkız, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yolumuz uzun ama umutluyuz. Geçmişte yaşadıklarımızı bize unutturmak istiyorlar. Belki geçmişte yaşadıklarımız hafızalarımızın bir köşesinde kalacak ama çok daha önemli olanı önümüzdeki günler, aylar, yıllardır. Aleviler geçmişte yaşananları hak etmemişti, bundan böyle güzel, insani, haklı, yasal şeyleri beklemek gibi bir hakka da sahipler. O hakkımızı alıncaya kadar bu yolda yürümeye devam edeceğiz."
"Alevilerin hakları Alevilere sorulmalı"
Balkız, bir gazetecinin çalıştayda somut bir sözün verilip verilmediğine ilişkin sorusuna "Bunun için henüz erken. Mutlaka buradan aldıkları notları, mesajları hükümetle, parti grubuyla, diğer partilerle, meclisle, devletin diğer organlarıyla paylaşacaklardır. Bürokratik işlemler içinde hangi yolda yürünmesi gerekiyorsa o yolda yürümelerini bekliyoruz" yanıtını verdi.
Ne kadar sürede sonuç alınabilineceğinin sorulması üzerine Balkız, "Bugünden yarına gerçekleşmeyecek şeyler olduğu gibi bugünden yarına olacak şeyler de var" dedi. Balkız, Kültür ve Turizm Bakanlığının yarın Madımak Oteli'nin müze olması için bir karar alabileceğini, imar yasasında değişiklik yapılarak cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi için TBMM'ye bir yasa tasarısı verilebileceğini söyledi.
Bir başka soru üzerine de Balkız, Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarının katılımıyla yapılacak benzer bir çalıştayın kendilerini endişeye sevk ettiğini söyledi. Diyanetin "Alevileri yok sayan" bir politika izlediğini savunan Balkız, "Alevilerin hakları Alevilere sorulmalı. Diyanet'e sorulacak bir konu değildir" dedi.
Balkız, ayrıca zorunlu din dersleri, cemevleri ve kültür evlerine ilişkin Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden alınan kararlar olduğunu hatırlatarak, "Bu kararları hükümet, bu çalıştay olmasa da uygulamak zorundadır" dedi.
"İzzettin Doğan, devlet bütçesinden bir para ayrılması konusunda hemfikir olduğunuzu söyledi. Bu konuda bir görüş birliğiniz var mı?" sorusu üzerine Balkız, tek tek dedelere değil, kurumlara para aktarılabileceğini, bu kurumların da giderleri olduğunu ifade etti. Konunun tam anlamıyla belirginleşmediğini belirten Balkız, laiklik anlayışı gereği devletin inanç kurumlarına para aktarmasını doğru bulmadıklarını dile getirdi.
"Alevilerin sorunları devletten kaynaklanıyor"
Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Genel Başkanı Tekin Özdil de Alevi dedelerinin maaşa bağlanması yönündeki düşünceyi doğru bulmadıklarını belirterek, bunu inançlara müdahale olarak değerlendirdiklerini söyledi. Özdil, Aleviliğin sorunlarının devletten kaynaklı olduğunu Bakan Çelik'e ifade ettiklerini belirtti.
Postnişin Veliyeddin Ulusoy, isteklerini Bakan Çelik'e ilettiklerini kaydederek, "Başlangıçtaki kadar kötümser değiliz. Daha iyimseriz daha iyiye doğru gideceğine inanıyoruz" dedi.
Su TV Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Özdemir de toplantının hükümetin attığı önemli bir adım olduğunu belirterek, "Ancak Alevi meselelerinin çözümünde bir manipülasyon söz konusudur. Bugünkü seçilmiş meşru hükümetin üzerinde yetki sahibi olmaya çalışan devlet iktidarının, artık Alevi meselesinin üzerinden elini çekmesi gerektiğine inanıyorum. Sivil, seçilmiş yönetimlerle Alevi örgütlerinin biraraya gelip çözüm noktalarını üretmesine tüm toplum kesimleri katkı koymalıdır" diye konuştu.