Domuz gribinin arkasında ekonomik çıkar olabilir mi?
Erol AYGEN / Araştırmacı-Mak.Müh
Boğmaca, çiçek, dizanteri (Kanlıbasur), kabakulak, kızıl, kızamık, kızamıkçık, kolera, kuşpalazı (Difteri), sıtma, su çiçeği, tifo, tüfüs, veba, verem gibi salgın hastalıklar, geçmiş yılların ürkütücü ve çaresi zor bulunur hastalık türleriydi. O tarihlerde yeni yeni gelişmeye başlayan dünya ilaç sektörü tarihin derinliklerinden gelen her bulaşıcı hastalığa çare üreterek, dünya insanlarının mutluluğuna önemli katkı sağlıyorlardı. Tabiî ki yarattıkları bu mutluluğun karşılığını maddi olarak toplayıp, güçlü bir sektör olmayı da başarabilmekteydiler. İnsanlık alemi de neredeyse sağlıkları için tüm kazanımlarını geliştirilen sağlık sektörüne karşı cömertçe harcamakta kusur etmiyorlardı. Bu nedenledir ki sağlıkla ilgili ekonomi kartopu misali kontrolsüz olarak dünya genelinde gelişebilmişlerdi.
Artık dünyamızda izlenmesi ve kontrolü her geçen gün zorlaşan, ekonomik yönden tröst teşkilatlarını kuran bir avuç sayıda ki ilaç üretim kuruluşları, dünya insanlarının kontrolünden çıkıp, tüm dünya yaşayanlarını kontrol eder duruma gelmiştir. Nitekim 1970 yıllarına kadar tarım sektörlerinde tanınmayan beyaz sinek, 1970 öncesi geliştirilen tarım ilaçlarının adeta bir entegrasyonu olarak ortaya çıka geldi. Tıpkı günümüzde bilgisayarlar için geliştirilerek üretilen virüslere karşı, anti virüslerin ve anti virüslere karşı geliştirilen yeni virüslerin üretildiği misalinde olduğu gibi.
Son yıllarda tanıdığımız Asya gribi, HIV/AIDS, deli dana, kuş gribi (bu hastalığa sebep olan virüs sadece kuşları ve daha az olarak domuzları enfekte ediyordu). Yeni yaşanan domuz gribi gibi hastalık türleri, geçmiş hastalıklarla mukayese edildiğinde, bizleri sanki ekonomiye endeksli uluslar arası biyolojik savaş senaryoları üzerinde düşünmemize neden olmaktadır.
15 Kasım 2009 Pazar günkü Cumhuriyet Gazetesi yazarı sayın Ali Sirmen'in de kaleme aldığı "Domuz
gribi ile ilgili ilginç ilete" yazısı, benimde e-postama bir başka kanaldan ulaşmıştı. Söz konusu iletiyi Peru'lu Dr. Carlos Alberto Morales Paitán kaleme almış. Bu iletiyi, özetle okuyucularımla paylaşmak istiyorum..
Domuz gribinin arkasındaki ekonomik çıkarlar nelerdir? Dünyada her sene milyonlarca insan malaryadan ölüyor, halbuki basit bir tül sineklik onları koruyabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor! Dünyada her sene 2 milyon çocuk ishalden ölüyor halbuki 23 cm'lik bir serum onları kurtarabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor!
Kızamık ve zatürre ve diğer hastalıklardan her sene 10 milyon insan ölüyor. Tüm bu insanlar daha ucuz ilaçlarla kurtulabilir. Gazeteler bunlardan da bahsetmiyor! Bundan yaklaşık 10 yıl önce kuş gribi çıktığında, bütün gazeteler bizi bilgiye boğdu. Bütün diğer salgınlardan daha tehlikeli… Dünyayı tehdit eden salgın! Gazeteler sadece bu tavukların korkunç hastalığından bahsediyordu. Buna rağmen toplam insan kaybı 10 sene de 250. Yani senede 25! Normal grip senede yarım milyon can alıyor. 25'e karşı yarım milyon! Sadece bir saniye: Niçin kuş gribinden bu kadar bahsedildi? Çünkü bu tavukların arkasında bir "horoz" vardı, büyük ibikli bir horoz. Uluslararası bir ilaç grubu Asya ülkelerine milyonlarca doz Tamiflu sattı, İngiltere hükümeti halkını korumak için 14 milyon doz satın aldı. Kuş gribi sayesinde, iki büyük ilaç grubu milyonlarca dolar kar ettiler. Dün tavuklarla, bugün domuzlarla- evet bugün domuz gribi psikozu başlatıldı. Tüm dünya medyası sadece bundan bahsediyor. -Ekonomik global krizden bahseden, Guantanamodaki işkencelerden bahseden yok! -Sadece domuz gribinden ve domuzlardan bahsediliyor. -Kendi kendime soruyorum: Eğer tavukların arkasında bir "horoz" varsa… domuz gribinin arkasında büyük bir domuz olmasın?
Peru'lu Dr. Carlos Alberto Morales Paitán çokta güzel ve de anlamlı bir şekilde kaleme almış bu yazısını. İlginçtir teknolojilerin gelişmesiyle birlikte insan ve bitki sağlıklarında bir çok olumsuzlukların büyük bir hızla çoğaldıklarına tanıklık etmekteyiz. Örneğin son çeyrek asırda Asya gribi, HIV/AIDS, deli dana, kuş gribi, domuz gribi ve bundan sonra gelebilecek (üretilebilecek) salgın hastalıklar gibi. Tıpkı bir yerde insan sağlığından söz edilirken, diğer yandan ekonomi çıkarı uğruna, öldürücü silahların teknolojileri geliştirilip üretildikleri gibi.
Üyesi bulunduğumuz ve 1948'de kurulan, 193 üye ülkeli dünya sağlık örgütü WHO (World Health Organization) bu olumsuzluklar karşısında çözüm üretememiş olmalılar ki, sorunlar karşısında çare üretebilirsizliliğinin merkezi haline gelmiş bulunmaktadır.
WHO salgın hastalıklarla mücadele örgütü, sağlık konusunda milletlerarası işbirliği ve bilgi alış-verişi yapma misyonerliğine sahip bulunmaktadır. Örgüt yıllık Dünya Sağlık Konferansları düzenlediği gibi, teşkilatın genel yönetim politikasını da belirler. Durum bu olmasına rağmen WHO örgütü günümüzde de yaygın olan biyolojik savaş serpintilerinden Botilizim, Brusella, Çiçek, Mikotoksin, Risin, Stafilokoksik enterotoksin, Şarbon, Tularemi, Q ateşi, Veba, Venezüella ensefalopatisi gibi biyololojik salgın virüsleri üreten merkezlere karşı da duyarsız kalmakta veya tröst ilaç kuruluşlarının ekonomi güçleri karşısında suskun kalabilmektedirler.
Ülkemiz insanlarının bu kez yeni üretilen domuz gribine karşı daha bilinçli hareket etmesinin nedeni, çözüm gibi sunulan aşının belirli süre sonunda yeni bir ilacı gerektirebilecek değişik bir hastalığın ortaya çıkarması korkusundandır. Sonuç olarak artık halkımız da Dr. Carlos Alberto Morales Paitán endişesini taşıyarak, öne sürülen aşıyı protesto etme bilincini gösterebilmişlerdir.