Dünya ateşle oynuyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Selçuk MARUFLU / 19. D. İstanbul Milletvekili

Her geçen gün, ne yazık ki kendi elimizle doğayı ve çevreyi yok ediyoruz. Bizden sonraki nesillerin, hakkı olan, yeşili, tahrip ediyor, denizleri, gölleri, akarsuları kirletiyoruz. 2009 yılının Aralık ayında Kopenhag'ta Birleşmiş Milletler iklim değişikliği konferansı yapılmıştır. Bu konferansa, dünyanın 182 ülkesinden, 15 bin delege katılmıştır. ABD Başkanı dahil, tüm devlet ve Hükümet başkanları, bu konferansa katılıp, yardımcıları tarafından önceden hazırlanmış ve uluslararası toplantılarda yapılan klasik cümlelerden oluşan nutuklar, İrad etmişlerdir. Aslında, ellerindeki metinleri okurken, söylediklerine, kendileri de inanmamaktadırlar. Adet yerini bulsun diye konuştular. Eğer, dünyanın korkunç bir tehlikeye doğru, hızla yol aldığını, sorumluluk taşıyarak idrak etseler, acil tedbirler alırlardı! Örneğin, toplantının ev sahibi Danimarka Başbakanı Lars L. Rasmussen bu konferansın kaçırılmaması, gereken bir fırsat olduğunu ifade ettikten sonra, çocuklarımıza, torunlarımıza, doğal, temiz ve sağlıklı bir çevre bırakmalıyız, demiştir. Hatta daha da, ileri giderek, Kopenhag'ın adının, çevre, doğa ve iklim konusunda, insanlığa yeni bir umut vermek üzere "Hopen hang" şeklinde telaffuz etmiştir. Dünyada sera gazları atmosferi yok etmektedir. Dünya ülkeleri, ABD, Kanada, Norveç, Çin, Güney Kore, Endonezya, Brezilya, Meksika, Güney Afrika ve AB ülkeleri sera gazlarını azaltacak taahhütlerde bulunmuşlardır. Ancak, lafla yapılan bu taahhütlerin, gerçekleşme olasılığını, fevkalade düşük görüyorum. Kuzey Kutbu büyük tehdit altında olup, buzullar %50 oranında erimekte ve 30 yıl içinde tamamen yok olacağı, konferansta ifade edilmiştir. Bu durum dünyanın tabii dengesini bozacak, su sıkıntısıyla, sel felaketlerine yol açabilecektir. Konferansta, adeta bir kıyamet diye, nitelenen bu durum, meydana geldiği takdirde, 200 milyon kişinin hayatını yitireceği ve insanlığın kuraklık sonucu, gıda yetersizliğiyle, karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir. Yukarıda ifade ettiğim gibi, bazı fütüristler buna kıyamet demektedirler. Zecri tedbirlerin alınarak, bu felaketin önlenmesi gerektiğini, tüm liderler söylediler. Türkiye, Kopenhag konferansına katılmıştır ve Türkiye'nin üst düzey yetkilileri, adet yerini bulsun diye, nutuk atmışlardır! Aslında, Türkiye'nin çevre bakanlığı ve çevre bakanı vardır. Bunların ne yaptıkları ve konferansta dile getirilen felaket senaryolarına karşı, hangi tedbirleri aldıkları merak noktasıdır. Çevre Bakanı, Türkiye'nin doğal dengesinin bozulmasına, yeşil alanların, ormanların yok edilmesine ve doğanın tahribine mani olmamaktadır! Türkiye'nin, başta İstanbul olmak üzere, doğası, çevresi, amansız bir rant ve imar ihtirası altında tahrip edilip, ortadan kaldırılmaktadır. İstanbul'da yaşadığımız için, doğa ve çevrenin nasıl yok edildiğini yakinen görüyoruz. Durum, aslında, büyük metropoller başta olmak üzere, tüm Türkiye'de aynıdır. Adamlar, bir karış yeşil alan bırakmamaya adeta yemin etmişler, varsa yoksa iğrenç beton yığınları yapıp, bunları masum insanlara satarak, ceplerini doldurmayı kendilerine izin veren yerlere de, rant sağlamayı, asıl amaç ittihaz etmişlerdir. Daha dün ilan edildi, Ali Sami Yen stadı arazisi 407 milyon TL'ye satılacakmış. İşin korkunç yönü, bu yeşil alan satışlarını, bir devlet kurumu olan TOKİ yapmaktadır. Zincirlikuyu karayolları arazisi, Mecidiyeköy iftar çadırı arazisi, Mecidiyeköy likör fabrikası arazisi, Selamiçeşme meteoroloji arazisi, Mecidiyeköy İETT garajı park yapılmalıydı. Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin nefes almaları için bu parklara şiddetle ihtiyaçları vardır. Ama, ne yazık ki, rantçılara ceplerini doldursunlar diye, satıldı. Artık, satılacak bina, dikilecek inşaat yeri kalmadığından, şimdi, otoyol kenarlarındaki yeşil alanlara tecavüz ediyorlar. Çağlayan'da hürriyeti ebediye parkı ve çevre yolu kenarı, yeşil alan alındı ve Avrupa'nın en büyük Adalet Sarayı yapıyoruz diye övünerek, korkunç bir bina yapıldı. Ben, bu adalet sarayının içinde, adalet mensuplarının sızlayarak, görev yapacaklarına inanıyorum. Boğaz köprüsünün iki yanına bakın, Beşiktaş ve Levazım sitesi tarafında bir tek yeşil alan kalmamıştır. Köprüden birinci çevre yolundan Kadıköy'e doğru Acıbadem tarafında, Çevre yolu arazisine binalar yapılmıştır. Moda sahilindeki ve Pendik sahil yolundaki iğrenç oteller, çevrecilerin haykırmalarına rağmen, yapılmıştır. Hiçbir güç ve otorite bunları durduramamakta, devlet, ilgili bakanlıklar ve mülki idare, bu imar ihanetlerine, seyirci kalmaktadır. Mevcut inşaatlar yetmiyormuş gibi, Ataşehir'de zaten sınırlı olan yeşil alanlara, finans merkezi yapacaklarmış. Türkiye'nin gölleri, akarsuları, denizleri, sorumsuzluk içinde kirlenip yok edilmektedir. Türkiye'de havaya zararlı gazlar ve dumanlar salınmaya devam etmektedir. Türkiye Kopenhag Birleşmiş Milletler iklim ve çevre konferansına katılıyor, ancak, çevreyi, doğayı, iklimi tahrip ederek, çocuklarımızın elinden alanlara karşı hiçbir şey yapamıyor.