Dünya Bankası ve IMF İstanbul toplantıları
Selçuk MARUFLU / 19. D. İstanbul Milletvekili
Şimdi düşünün, evinize, gelmesini çok istediğiniz bir misafir davet ediyorsunuz, kabul edip geliyor, oturup konuşurken, ailenizden birileri kalkıp, "Defol, çık git" diye bağırıyor ve misafirin üzerine yürüyor. İstanbul'da, yıllık toplantılarını yapan Dünya Bankası ve IMF heyetlerine karşı yapılan, muamele, aynen, böyle. Türkiye, dünyada yaşanan, ekonomik ve finansal krizden etkilenmiştir. Piyasalar durgun, yaprak kımıldamamaktadır. İhracat düşmüş, milli gelir azalmış, işsizlik çok yüksek boyutlara çıkmış, turizm gelirleri azalmıştır. İstanbul'da bu toplantıların yapılması için Allah'ı var, bu hükümet büyük gayret sarf etmiş ve İstanbul'un toplantı yeri olmasını başarmış ve gerçekten, fevkalade, güzel bir kongre merkezini 330 milyon dolar harcayarak, zamanında yetiştirmiştir. İstanbul'a 2 bine yakın delege gelmiş, oteller dolmuş, hatta, oteller fiyatlarını iki misli artırmışlardır. Türkiye, bu kriz ortamında para kazanacak, delegeler ve aileleri İstanbul'u gezecekler, döviz bırakacaklar, turizm tesislerinin, esnafımızın yüzü gülecek. Tüm hazırlıklar, buna göre yapılmıştır. Benim, bürom İstiklal Caddesi ve Taksim civarındadır ve olayları, içinde kalarak, yaşadım. Ne idüğü bilinmeyen, birtakım insanlar çıkıyor, İstanbul'un altına üstüne getiriyorlar, bankalar, dükkanlar, esnaf, tahrip ediliyor, vatandaşlar, turistler, neye uğradığını şaşırmış durumda, canlarını kurtarmak için, kaçıyorlar. Beyoğlu'nda, Taksim'de ve İstanbul'un birçok yerinde, dehşet sahneleri yaşanıyor. Maalesef, basın ve medya olayları, gene çarpıtarak veriyor. Sadece ve sadece, amme intizamını sağlamak için, canını ortaya atarak, görevini yapmaya çalışan polisimizi, suçlu göstermek istiyorlar. Dehşet sahneleri yaşanırken, masum insanlar, tehdit edilirken, her taraf kırıp dökülürken, sen, medya olarak, neden, tarafsız kalacaksın. Tabii ki, devletten, polisten, amme intizamından, yana, taraf olmak gerekmez mi? Neredeyse, ülke elden gidiyor! Bu tür olaylarda, ortaya çıkan, polise saldıran, esnafı dehşet içinde bırakan, kamu mallarına zarar veren, yüzü maskeli, elleri silahlı, Molotof kokteyli, taşlı sopalı insanlar, nedense, hep aynı ve hep aynı olaylarda ortaya çıkıyorlar. Ne yazık ki, büyük ümitlerle hazırlandığımız, bu dünya bankası ve IMF toplantılarında, ülke olarak, olumlu not almadık. Yapılanlardan, hicap duyduk. Bazı, TV'lerde izliyorum. Sokaktaki vatandaşa ve çoğu öğrenci olanlara IMF nedir diye soruluyor. Cevaplar, cahilane ve komik. Demek ki, bunlar, IMF'nin ne olduğunu bilmeden ortaya çıkıp, yıkıp yakıyorlar. Bir defa, şu akıllara girmelidir ki, bir ülkeye, IMF hiçbir zaman kendiliğinden gelmez. Ülkeyi yönetenler, beceriksizlikleri, bilgisizlikleri ve yaptıkları hatalar neticesinde, ülkelerini krize sokarlar. Ondan sonra da, denize düşen, insan misali, IMF'yi davet ederler ve anlaşma yaparlar. Tekrar ediyorum, hiçbir zaman, IMF bir ülkeye, davet edilmeden gelmez. Türkiye, krizlerle boğuşan bir ülke, bu nedenle, IMF davet edilmiş, "gel benim ekonomime yön ver" denilmiş ve 18 kez stand-by anlaşması imzalanıp, kredi ve ekonomik mali tedbirler talep edilmiştir. Bu gerçekler ortadayken, neden, kıyamet kopartılıyor, anlamak, fevkalade zordur. Türkiye, demokratik rejimle yönetilen ve Hürriyetlerin alabildiğine, var olduğu bir ülke. Tamam, her şeye rağmen, IMF'yi ve dünya bankasını, protesto edebilirsiniz. Ama bunu yaparken, medeni insanlar gibi, adam gibi, masum ve günahsız insanlara zarar vermeden, yapmalısınız. Sizlerin, her şeyi yakıp, yıkıp, dehşet ve terör sahneleri yaratmaya hakkınız yoktur! İnanın sokaklarda, polislere saldıranların, bu ülkenin asli sorunları ile, hiç ama hiç ilgileri yoktur. Hiçbir meseleye çare olmak ve katkıda bulunmak için, gayret göstermemişlerdir. Bunla, her vesile ile Türkiye'ye ve Türk milletine, zarar vermeyi şiar edinmiş, beyinleri yıkanmış, sorumsuz kişilerdir. Yıllarca, devlet planlama Teşkilatında, bu tür milletlerarası toplantılarda, yer almış birisi olarak, aslında, bu toplantılardan, genelde, yeni fikirler ve önerilerin çıkması beklenemez. Yeni fikirler ve yeni dünya düzenini öngören, reformist toplantılar nadiren olur ve bu fikirler, dünyanın ve ülkelerin lider konumunda olan, yetkililerin, devlet başkanlarının, katıldığı zirve toplantılarından çıkar. İstanbul'da, yapılan toplantı gibi toplantılarda, genellikle, herkesin bildiği hususlar tekraren söylenir, gene, herkesin bildiği öneriler ve görüşler beyan edilir. Toplantıların amaçları arasında, delegeleri bir araya getirmek, onlara, eşleriyle birlikte, değişik bir ortamda, hoş ve keyifli birkaç gün geçirtmek ve toplantının yapıldığı ülkeye döviz bırakmak amaçtır. İstanbul Kongre merkezinde, dolaşırken, bir yabancı delegeyle görüştüm. Yanımızda başkaları da vardı. Bana toplantılar, yarın bitiyor, ülkemize dönerken, ailelerimize hediye almak, bir şeyler götürmek istiyoruz, fakat, gazetelerden öğrendik ki, dışarıya çıkmak fevkalade tehlikeli, bu nedenle, bir şey almadan, doğrudan havaalanına gideceğiz. Bu ifade bile, Türkiye'nin bu toplantılarda, ne yazık ki başarılı bir ev sahipliği yapamadığını ve misafirperverlik gösteremediğini ifade etmektedir.