Dünya ekonomisindeki yavaşlama kendini belli etmeye başladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME



Dr. Ali TOPCUBAŞI

ABD'den sonra ikinci büyük ekonomik güç haline gelen Çin ekonomisindeki yavaşlama kendini belli etmeye başladı. Son 30 yılda ortalama yüzde 11 büyüyen ve son senelerde yavaşlayan dünya ekonomisinde itici güç haline gelen Çin, son çeyrekte milli gelirin yüzde 7.1 artışı ve ihracattaki artışında durması neticesinde, önümüzdeki aylarda büyümenin yüzde 7'nin altına inmesi şaşırtıcı olmayacaktır. 2012 yılında AB'deki ortalama milli gelir artışın beklenmediği ve ABD ekonomisinin de ağustos ayında azalan istihdam verileri ile yavaşlamanın hızlandığı bir durumda Çin ekonomisindeki ortalamanın çok altında olacak büyüme, dünya ekonomisi için bir tehdit olacağı açıktır.
AB de hala tahvil alımı ile ilgili net kararlar alınamadığı ve gerçekleşecek tahvil alımının da ileride oluşacak olumsuz etkisinin varlığı, Dünya ekonomisindeki kara bulutların birkaç yılı kapsayacağını göstermektedir. Bu kara bulutlar içinde Yunanistan gibi ülkelerinde, ekonomik olarak kaybolma ihtimali arttırmaktadır. 5 yıldır gerileme sürecinde olan ve son 3 yılda yalnızda milli gelirleri yüzde 20 gerileyen ve satın alma güçlerini de yüzde 35'e yakın kaybeden komşumuzu da, demokrasi ile hiç uyuşmayan dayatmaların sürmesi, her ülke için ibret alınacak bir ders olmalıdır. Zor durumda olan İspanya Başbakanı'nın Yunanistan'ın durumunu düşünerek muhtemel yardım karşılığı olarak, AB'den gelecek dayatmaları kabul etmeyeceğini belirtmesi, topluluğun düştüğü çaresizliği artıracaktır.
Şu anki dünya ekonomisindeki durum, Lehman Brothers'ın batışı ile ABD'nin ve tüm ülkelerin az veya çok etkilendiği krizden az değildir.
Dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 30'unu oluşturan AB'de bu yıl ve gelecek yılda yaklaşık sıfır büyüme beklenmesi, ABD'de büyüme oranının yüzde 1.5 artış beklentisi, ikinci büyük ekonomik güç olan Çin ekonomisinin de son 30 yıl ortalamasının yaklaşık yüzde 30 altında gelişme göstereceğinin anlaşılması, durumun gittikçe tehlikeli hale geldiğini göstermektedir.
Eğer komşumuz Yunanistan kurtarılamazsa, borç sarmalındaki AB'nin 3'üncü büyük ekonomisi İtalya ve 4'üncü büyük ekonomisi olan İspanya'nın hazine faizlerinin dayandığı yüzde 7'ler düzeyinden kabul edilebilir oranlar olan yüzde 3'lere çekilemezse, faizler tahvil alımları ile hızla düşürülse bile, ileride tüm topluluğa yaratacağı sıkıntılar için, ülkeler halklarına uzun yıllar fedakarlık yaptıramayacak radikal tedbirleri almaz ise, en azında gelecek 5 yılın bilhassa içinde bulunduğumuzdan bizi de etkileyecek AB için hiç iç açıcı olmayacaktır. Dış ticaretimizin yaklaşık yarısını yaptığımız AB ülkelerin önümüzdeki 5 yılın kayıp olması, yeni alternatif pazarlara yönelmemizi zorunlu hale getirmektedir. Ayrıca, AB'nin hızla büyüyen ve pazar paylarını hızla arttıran Çin, Hindistan gibi ülkeler karşısında yapılacak fazla bir şey yoktur. Söz konusu ülkelerde işçilik maliyeti gelişmiş ülkelerin yaklaşık 1/20'u olmasının yanı sıra, çalışma saatlerin uzunluğu, iş güvenliğinin olmaması, Çevreyi korumak için herhangi bir kısıtlamalarının yer almaması gibi nedenler; AB'yi bu ülke ekonomilerine karşı korumasız bırakmaktadırlar.
Ülkemizin 2012 yılı ikinci çeyrek büyümesinin yüzde 2.9'a düşmesi, milli gelirin planlandığı gibi yavaş değil, hızla düştüğünü göstermektedir. İlk çeyrek de yüzde 3.2'e düşen artış oranının, azalmaya devam ettiğini göstermektedir. 2010 ve 2011 yılında hızla genişleyen ekonomi, cari açığı hızla patlatmış, kabul edilemeyecek oranlar olan milli gelirin yüzde 10 una dayandırmıştır. Yılsonunda düşen milli gelir oranına karşın cari açığın milli gelire oranının yüzde 7.5-8 aralığına çekilmesi, olumlu olarak kabul edilmemesi gerekir. Çünkü milli gelirin kabul edilmeyecek oranlarda yavaş artması, hem işsizliğin artışını engellemeyeceği gibi, azalan gelirler neticesinde övündüğümüz bütçe açığının da yüzde 1.5 düzeyinden yukarılara çıkmasına vesile olacaktır.
 

Bu konularda ilginizi çekebilir