ECB’nin saçtığı para, deflasyon riskini azaltmadığı gibi, euro üzerinde baskı yaratacak
DR. ALİ TOPÇUBAŞI / Topçubaşı Group YKB
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) küresel krizin bilhassa AB ayağındaki çöküntüyü önlemek için başvurduğu piyasayı paraya boğma ve faizleri sıfıra yakın düzeye çekme politikasına rağmen, üye ülkelerdeki defl asyon riski devam ediyor. ABD Merkez Bankası’nın (FED) tahvil alımını yıl sonunda sıfırlayacak olması ve faiz artışına sıcak bakması, doların yurt dışı ve yurt içi piyasalarda yukarı doğru yükselmesine yol açama ihtimalini güçlendirmektedir. AB de ise enfl asyonun sıfıra yakın düzeyde gezinmesine rağmen, büyüme sağlanamıyor.
ECB Başkanı Draghi’nin üye ülkeleri yapısal reformlara yöneltmek için yaptığı ikazlara rağmen, bu yönde herhangi bir gelişme olmadığı anlaşılmaktadır. Halbuki, Japonya’nın sıfır faizlere rağmen 10 yıl resesyonda kaldığı hatırlanmak istenmiyor. Bilindiği gibi sıfır faiz politikası sonucu Japon halkı parayı yastık altına koymuş ve bunun sonucu tüketim ve yatırım artmadığı için, büyük düşünür Keynes’in dediği gibi ülkeler likidite tuzağına düşmüş oluyordu. ECB’nin borç verme faizini yüzde 0.15’den yüzde 0.05’e, gecelik fonlama maliyetini de yüzde 0.4’ten yüzde 0.3’e indirirken, asıl önemli olan bankaların Merkez bankası nezdinde tuttukları paraya yüzde 0.20 oranında faiz alımına yönelmiştir. Piyasaların canlandırılmasına yönelik bu kadar tedbire rağmen, AB de fiyat artışları sıfır düzeyine yakın seyretmesine rağmen, ekonomilerin büyüyemediği, yatırımların artmadığı ve işsizliğinde düşmediği anlaşılmaktadır. Ukrayna’daki krizin Rusya ekonomisine çarpıcı bir darbe vurmasının yanında AB ekonomisini de olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Rusya’nın AB’ye başta gıda alımı olmak üzere alımlarını kısacağını açıklaması da topluluğun olumsuz etkilemesi ve büyümenin 10 baz puan düşmesine yol açacağı belirtilmektedir. Rusya’nın AB yerine bizim de dahil ülkelere yönelmesi ülkemiz için olumlu gelişme olmasının yanı sıra, yine bu ülkeye gidecek paranın carry trade olarak azda olarak gelme ihtimalinin olması, bizdeki faiz ve döviz üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacağı açıktır.
Battı gözü ile bakılan Yunanistan da bile 10 yıllık faizlerin yüzde 6’nın aşağısına sarkması, sorunlu kabul edilen ülkelerden İspanya da yüzde 2.28’e, İtalya’da ise yüzde 2.46’ya, AB ortalamasının ise yüzde 0.95 inmesi, ECB tarafından piyasaya saçılan bol paranın ve faizlerin en dip noktaya indirilmesinin etkisi vardır. Bu sorunsuz para akışının ve faiz indiriminin ileride olumsuz yansımalarının kaçınılmaz olmasının yanı sıra, Almanya dışındaki ülkelerin ekonomik yapılarında istenen iyileşmediği sağlayamadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu ülkelerin rehavete kapılarak da yapması gereken yapısal reformları yapmadıkları, veya savsadıkları anlaşılmaktadır. Buda AB ülkeleri arasında ileride ayrışmaya yol açma ihtimalini arttırmaktadır.
Aşağıda bazı ülkelerin ekonomik göstergeleri, ileride oluşabilecek ayrışmanın ipuçlarını vermektedir.