Ekonomik kararlılık

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

A. Levent ALKAN / Araştırmacı-Yazar

Ekonomik kararlılığın değişik hallerini yaşıyoruz. İsmin yalın, i, e, de, den halleri değil bu haller. Kararlılığın Asya'daki, Avrupa'daki, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerdeki halleri. Kararlılık, 2011 yılına değgin öngörülerden, merkez bankalarının politika değişikliklerine kadar uzanıyor.

Geçen yıla başlarken, Yunanistan ve İrlanda'nın sorunlarını öngörebilmek mümkün olabilmiş miydi? 2010, gölge bankacılığın üzerine bir ışık aydınlığıyla düşmüştü. Sadece krizin kör noktalarını aydınlatmadı; aynı zamanda, ikinci dip tartışmalarına nokta koydu. Güven üzerinde dolaşıp duran kara bulutlar, kısmen uzaklaştı. Piyasa 2009 Mayıs'ından başlayan bankacılık sistem testlerine inanılmak istedi ve inandı. 2010 öngörülerinde, kriz iki ucu keskin kılıçtı. Sanki kriz sözcüğü Çin'cede semantik inceleme alındı. Bir yanda risk, öte yanda fırsat kovalandı. 2011 öngörülerinde görülmeyen bir iyimserlik, 2010'da öne çıkıyordu. Yere basan öngörülere dönüşüyor. IMF'ye yardım için başvurmayıp, bizim ihtiyacımız yok noktasında ayak sürüyen Yunanistan, İrlanda bu iyimserliklerini kısa bir süre koruyabildiler. Gerçeklerin ihtiraslara nasıl da galebe çaldığına tanıklık ettik. Bugün için finans dünyası, Yunanistan'a inanmadığı gibi, Portekiz'in gerekçelerine de aldırış etmiyor. Çünkü Bernanke'de; Haziranda "ABD'de herşey yolunda" demiş, Eylül'de Lehman'ın batışına yol vermişti. Yine de 2011 farklı şekilleniyor. Rüzgarın, her ülke için farklı esiyor olmasında gizlenen bir farklılık. Gelişen ülkeler sıcak para, aşırı emtia fiyatı artışları ve finansal istikrar üzerinde yoğunlaşan önlemlerle; gelişmiş ülkelerin 2011 beklentilerinden ayrışıyor. Çin germanyum, galyum gibi 14 kritik metalin tek ihracatçısıdır. Bu nazik metaller; cep telefonlarına, mücevherlere, fiber optik sistemlere, cam, çelik, kimya endüstisi gibi geniş bir endüstri koluna hükmediyor. Kriz, dual ekonomiyi (J.H. Boeke (1953) Economics and Economic Policy of Dual Societies, New York: Institute of Pacific Relations.) yine vuruyor.

Avrupa bölgesi sadece kendisi için değil, dünyanın tamamı için doğru kararlar almalıdır. Yunanistan ve İrlanda çöküşlerinde kriz, ne kadar iyi yönetildi? Avrupa içinden çıkamadığı sorunlarıyla , krize ilişkin önlemleri  çoksuyor. Yönetime değgin hatalar, katmer katmer kriz içinde küçük krizler yaratıyor. İlkin düzensizlik (deregulasyon) içinde düzen arayan Avrupa çıkıyor karşımıza. Birlik bu noktada Amerika'yı mimik ediyor. Ama yapı çok farklı. Düşünün ABD'de Georgia eyaletinin ödeme güçlüğü içinde olması ABD'yi nasıl etkileyebiliyor. 2007 Ağustos'undan bu yana ABD, eyaletler bazında sayısız ödeme güçlüğü vak'ası yaşandı. Ama dönün bakın, biz bunların kaçını duyduk? Oysa Yunanistan, İrlanda ve sırada bekleyen Portekiz'in ödeme güçlükleri ile AB ilişkisi öyle mi? Ekmeğimizin arasına girecek katıktan daha fazla, gündemimizin içine oturmuş durumda. AB diğer tüm alanlarda birbirlerinin risklerini üstlenen bir birliktelik iken, kemer sıkma birliği dağıtan bir sululuğu yaşıyor. Sorun, 11 yıldır (2000 yılından beri) yoğun olarak hissediliyor. İkincisi daha nazik bir konudur. Birlik içerde seçmene, dışarda ortak akla karşı sorumlulukları noktasında ikircikleniyor. Karar alabilmek o kadar ağır geliyor ki, altında kalıyor. Oysa Avrupa'nın yarışta geri kalmak endişesine karşı durabilecek silahlara ihtiyacı, tarihte hiç olmadığı kadar arttı. Krizin fırsat anlamının peşine takılanlar, finans dışı şirketleri tercih ederken, piyasaları zirvelere taşıdılar. 2010, tercihini bu yönde kullandı; ya 2011?

Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Türkiye, Güney Kore gibi gelişen ülkeler için oyun, aşırı ısınma belasının etrafında dönüyor. Deregulasyonlar adım adım regulasyonlara, denetimsizlik denetimlere, aşırı büyümek sürdürülebilir büyümeye dönüştürüleceğine; yeni güvensizlik kaynakları yaratıyor. 2011 resmini çizen tüalde renkler, karman çorman birbirine karışıyor. Yunanistan, İrlanda ve sırada Portekiz'in sorunları derinlik kazanıyor. Güneş açtığında, kar toplayan soğuk havalar gibi çoğalıyorlar. Euro iç hesaplaşma yaşıyor. Peki ne kaldı 2011'e derseniz; Avrupa'da maliye politikaları ve ülkeler arası yeknesaklık (tek vücutluk) kaldı. Bu olmaz olmaz bir koşul olarak belirginleşiyor. Seçimler, sendikal yapılanmadaki farklılıklar, emeklilik sistemlerindeki ayrışmalar ileri sürülüyor, erteleniyor da erteleniyor. Avrupa'nın çarpık sisteminde kriz, midyeler gibi iç içe derinleşiyor.

2011 Asya'sındaysa finansal entegrasyon, bölgesel oynaklıkların ortadan kalması için atılması gerekli en kritik adım olarak netleşiyor. Merkez bankacılığının yönetim felsefesine "finansal istikrar" yeni girmiş bir deyiş. Asya'nın bono ve hisse senedi piyasalarının oynaklıkla akrabalığını ortadan kaldırırken, bu politikalara gereksinim duyuluyor. Asya'da düzene girdirilecek piyasalar, bölgesel bir finansal istikrarın avantajlarını tüm dünyaya taşıyacaklardır. Kağıt üzerindeki soyut planlar somutlaştıkça, küresel ekonomik istikrarın önünde kimsenin durması mümkün mü? Sorun; soyuttan somuta, sanaldan gerçeğe, teoriden pratiğe gecikmeden geçebilme yetisinde kilitleniyor.