Ekonomik koordinasyonda beklenen adım
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Dr. Ender Aykut YILMAZ
Avrupa ve ABD'de yaşanmakta olan ekonomik krizin artık, eşgüdüm içinde kararlı adımlar atılmaksızın çözülemeyeceği hususu, geçmişte bu köşede birçok defa tekrar edilmişti.
Artık hiçbir ülkenin bireysel politikalarının, çözüm üretmede tek başına başarılı olamayacağına olan inanç o kadar net bir hal almış olsa gerek ki, geçtiğimiz günlerde içinde ABD, Avrupa, Japonya, İsviçre, İngiltere ve Kanada merkez bankalarının yer aldığı bir grup merkez bankası, bankalara finansman kolaylığı sağlamak amacıyla, piyasalara dolar likiditesi sağlamak üzere anlaşmaya vardılar.
Uzun zamandır, özellikle Euro Bölgesi bankacılık sisteminde, bankaların bilançolarında yer alan sorunlu ülke varlıklarından dolayı, endişenin hakim olduğu biliniyordu. Bu o kadar bilinen bir gerçekti ki, bankalar birbirlerinden şüphelenir hale gelmiş, birbirlerine para aktarmaz olmuşlardı. Bu güvensiz ortam, bankaların hane halkı ve reel sektörü kredilendirme süreçlerine de yansımış, kredi akışı son dönemlerde oldukça zayıflamıştı.
Bu da ekonomik canlılığın artırılmasına uğraş verilen bir dönemde, tam tersine ekonomik aktivitenin giderek azalmasını beraberinde getirmişti. Likiditenin artırılmasına yönelik alınan bu karar, sistemdeki daralmayı önlemeye yönelik büyük bir adım.
Aynı zamanda bu, gelecek adına atılmış son derece olumlu bir adım. İleride atılması kuvvetle muhtemel olan adımlar için ise, son derece güzel bir örnek. Merkez bankalarının yaptığı bu ortak hareketin piyasaların tansiyonunu düşürmede etkili olacağı açık, ama şüphesiz likidite yetersizliği ekonomik problemlerin tek kaynağı değil. Ama yinelemek gerekir ki, 9 Aralık'ta gerçekleştirilecek Avrupa Birliği liderler zirvesi öncesi umut verici bir adım.
Tüm bunların akabinde gözlemlenen bir diğer önemli gelişme de, Euro Bölgesi maliye bakanlarının, Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun genişletilmesi yönünde aldığı karar oldu. Miktar henüz net olmasa da, konjonktürün de etkisiyle, hep telaffuz edile gelen 1 trilyon euroluk bir fon ne yazık ki çok mümkün görünmüyor. Ama Almanya'nın bu konudaki direncinin kırılmış olması da önemli bir gelişme.
Bu gelişmelerin yanı sıra, Çin Merkez Bankası'nın karşılık azatlım kararı ve Brezilya Merkez Bankası'nın faiz oranlarını 50 baz puan indirmesi, piyasaları oldukça rahatlattı. Borsalar bu gelişmelere tepki vermekte gecikmedi.
Fakat unutulmaması gereken bir şey var ki, tüm bu gelişmeler, bunların devamı olan adımların atılması halinde kıymetli hale gelecek. Eğer atılmış olan bu adımlar, büyük resmin küçük parçaları değilse, ne yazık ki, sadece kısa vadede piyasaları rahatlatan ama orta ve uzun vadede, hiçbir çözüm üretici etkisi olmayan, beyhude çabalar olarak kalacak. Çözüm odaklı hareket etmemek, artık en önemli risk.