En az 500 milyon TL prim üretmiyorsanız işiniz zor

Groupama Türkiye CEO'su Yılmaz Yıldız, Groupama markasının bilinirliğinin çok arttığını belirterek, önümüzdeki iki yılda prim üretiminde 1 milyar TL'ye ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yakup SAYAR

İSTANBUL - Groupama Türkiye CEO'su Yılmaz Yıldız, Türkiye sigorta pazarının Avrupa'da büyüyen tek pazar olduğunu fakat bir sigorta şirketinin Türkiye'de bankası yoksa, verimli bir şekilde var olabilmek için, minimum 500 milyon TL prim üretimi olması, minimum 500 acentesi olması ve oto portföyünün de toplam üretim içinde yüzde 50'nin altında olması gerektiğini belirtti.

Yıldız, Groupama'nın Türkiye toplam 800 milyon dolar yatırım yaptığını hatırlatarak, "Groupama dünyası içinde Fransa dışındaki en büyük 3'üncü ülkeyiz ve stratejik ülkelerden biriyiz. Türkiye'de konsolide edenlerden olacağız ve bu bizim resmi duruşumuz" dedi.

Groupama Türkiye CEO'su Yılmaz Yıldız, sektörü ve Groupama'nın Türkiye hedeflerini DÜNYA ile paylaştı.

Groupama'nın Türkiye toplam yatırımının 800 milyon dolar olduğu bilgisini veren Yıldız, "Bu tutar Türkiye'ye finans yatırımları içinde en büyük 10 yatırımdan biri konumunda. Bankalar da dahil. Türkiye'deki yatırımlarımız 1991'de Güneş'in yüzde 30'u daha sonra da yüzde 6'sını piyasadan alarak yüzde 36'sı, 2006'da Başak Sigorta ve Başak Emeklilik, 2008'de Güven Sigorta ve Güven Hayat , Milli Re'nin yaklaşık yüzde 6'sı. Sigortacılık dışı iştiraklerimiz olarak Ziraat Portföy, Ziraat Leasing'de Bilişim AŞ'de paylarımız var. Aynı zamanda soğuk hava depo işi yapan Başak Depoculuk'ta bizim iştiraklerimizden biri. Fakat ana işimiz dışında olan iştiraklerimizden çıkıyoruz. Ana işimize fokuslanmak istiyoruz " dedi.

Pazar payımızı 1 puan artırdık

Groupama markasının bilinirliği çok arttığına dikkat çeken, şirket olarak 2011 yılının büyüme anlamında iyi geçtiğini söyledi. " Groupama Türkiye'yi üçe bölmek gerekir" diyen Yıldız şöyle konuştu: " Bunlar, emeklilik, sigorta ve diğer alanlardaki yatırımlarımız. Tüm olarak baktığımızda sigorta tarafı iyi. Orada hayat tarafında ise sektör yüzde 35 civarında kapatacak, biz yüzde 50 ciddi gibi bir büyüme yakaladık. Elementer tarafta da piyasaya paralel yüzde 20-25 civarında bir büyümemiz olacak. Fakat burada branş bazında üretimimizde ciddi değişiklikler var özellikle karlı branşlarda. Emeklilik tarafında yüzde 30-35 civarında kapacağız gibi.

Groupama Türkiye olarak büyümede hayat, elementer ve emeklilik branşlarımız toplamı yüzde 30-35 civarında. 2011 sonunda sigortada prim üretimi 800-850 milyon TL ve toplamda fon büyüklüğünün 1 milyar dolar hacme geldik diyebiliriz. Yüzde 6-6.5 civarında bir pazar payına çıktık ve 1 puanlık artış yaşadık. Pazar payındaki artış ve büyüme oranlarındaki artış iyi, verimlilikte ise artışımız yüzde 50'ye ulaştı ve bu bizim açımızdan en sevindirici taraf oldu.

Öte yandan sektörün en düşük gider rasyosu, (giderlerin prime oranı) yüzde 7'lere geldik. Sektör de bu 9-10 arasında. Bu bize çok büyük bir avantaj sağlıyor ve büyümeye devam edeceğiz." 2012'deki primlerde büyüme hedeflerinin sektörün büyüme hedefine paralel olarak yüzde 10-15 civarında olduğunu belirten Yıldız, iki yıl içinde prim üretiminde 1 milyar TL'ye ulaşmayı planladıklarını da söyledi.

Elementer tarafta zararımız kontrol altında

Kârlılık tarafını sorduğumuz Yıldız, hayat tarafında beklentilerden iyi bir kârlılığı yakaladıklarını belirterek şunları söyledi: "Emeklilik şirketimizde de kârdayız, sigorta şirketimizde ise biraz zararımız olacak bu da geçmişten gelen bazı zararımızın devamı gibi. Ve planlarımız dahilinde olacak. Trafik sigortaları ve mevzuat değişikliği ile gelen zarar olacak. Bunlara ek olarak da planladığımız varlık satışımızdan vazgeçtik. Elementer tarafta kontrol dahilinde bir zararımız olacak diyebiliriz."

BES, elementeri geçiyor ama zarar yazıyor

Hayat tarafının tüm şirketler için kârlı olduğunu çünkü bu alanda ağırlıklı olarak kredi hayat ürünlerinin olduğuna dikkat çeken Yıldız, "Burada da risk belli fiyatlar belli. Ciddi büyüme var hem de kâr var. Bireysel kredilerle paralel ilerliyor. BES ciddi büyüyor. Burada toplanan fon tutarı 14 milyar TL'ye ulaştı, bu elementer tarafı geçecek ve bu ilk kez gerçekleşecek. BES en büyük alan olacak. Fakat orada da ciddi kârsızlık sorunu var, hayatta kazanılanla bu taraf sübvanse ediliyor.

BES'te edilen zararlar büyüdükçe de artıyor. Faizler düşüyor, fon işletim giderlerinizi de düşürmemiz gerekiyor ve her yıl portföyünüzün yüzde 30'unu kaybediyorsunuz. Ya sistem dışına ya da diğer şirketlere gidiyor. Genellikle de sistem dışına gidiyor. BES zarar yazıyor "dedi. Yıldız, bu yıl ülke olarak büyümenin 2 ila 4 gibi rakama gelmesi ve büyümenin yavaşlaması durumunda şirketlerin sadece zarardaki tarafta değil, kârdaki tarafta da fiyat rekabetine gireceklerini, bu nedenle de mevzuatın net olması ve şirketlerin doğru büyüme stratejileri, dağıtım kanalı stratejileri ile gitmeleri gerektiğini de söyledi.

Başarılı olmanın tezi

Sektörde başarılı olmanın reçetesini sorduğumuz Yılmaz Yıldız, tezini şöyle açıkladı, " Bir sigorta şirketi olarak, eğer bankanız yoksa, verimli bir şekilde var olabilmek için minimum 500 milyon TL prim üretiminiz olması, minimum 500 acenteniz olması ve oto portföyünüzde toplam içinde yüzde 50'nin altında olması lazım."

TSRŞB, Bankalar Birliği kadar aktif olmalı

Son olarak sektörün çatı organı olan TSRŞB'den beklentilerini sorduğumuz Yıldız şunları söyledi: "Birlikten beklediğim en az bankalar birliği kadar aktif ve kamuoyunda güçlü olması lazım. Sektörün sorunlarını şirket bazında değil sektör bazında anlatmalı. Uzun vadeli düşünmeli. Ankara'ya meramımızı iyi anlatması lazım.

Merkeze acenteyi koyuyoruz

Eşit şartlarda olduğu sürece elementer tarafta rekabet çok sorun olmadığına değinen Yılmaz Yıldız, "Biz sektörde duruma göre 5-6'ıncı durumdayız. Bankamız yok böyle ve birkaç şirketten biriyiz. Arka tarafa baktığımızda ise çok ciddi yapılanmadan geçtik, dört şirket aldık ve 2010'da bunları tek yönetim altında birleştirdik. Bankacılıkla, sigortacılık arasında çok fark var. Acente dağıtım kanalında buraların sahibi değilsiniz ve müteşebbislerle çalışıyorsunuz bu nedenle biz merkeze acenteyi koyuyoruz. Ne yapıyorsak rekabet konusunda acentelerimize katma değer katmak için yapıyoruz. Acentelerimizin hayatını kolaylaştırmak üzerine rekabeti getiriyoruz. Asla fiyat üzerine rekabetimiz yok ve olmayacak da.

Banka sigortacılığı konusunda, çalıştığımız Finansbank'la dağıtım kanalında elementer alanda sözleşmemiz var. İller Bankası ile Anadolubank, Fibabanka var. Finansbank önemli bir kanalımız söz konusu banka sigorta tarafı olmayan en büyük banka konumunda ve geniş bir şube ağı var. Daha farklı nasıl bir dağıtım kanalı kullanabiliriz diye yoğun bir mesai de harcıyoruz. Fakat acentelerimizin işlerini hiç etkilemeyecek şekilde çalışıyoruz. Broker tarafında, internet tarafında birkaç çalışmamız var" dedi.

Karşılıklar biraz fazla oldu demek doğru değil

Sektördeki mevzuat değişikliklerini ve yeni planlanan karşılık düzenlemesi yönelik düşüncelerini sorduğumuz Yılmaz Yıldız, bu konuda sektörden farklı düşündüğünün altını çizerek şunları söyledi: "Türkiye sigortacılık sektörüne baktığımızda birkaç şey aynı anda oluyor. Biri büyüme var ancak kârsızlık da var. Şirketler çok ciddi zararlara giriyor. Sektörde yapısal kârsızlık sorunu çözmek için bu mevzuat doğrudur. Ne yapıyor mevzuat diyor ki doğru karşılığı ayırman lazım.

Birçok şirket de buna yönelik, yeniden yapılandırma yaptı, portföyünü değiştirdi, verimliliğini artırdı, tam işler böyle giderken, durun bir dakika mevzuatta karşılıklar biraz fazla oldu, demenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu gerekli yeniden yapılanmayı yapmayan, birazda hesapsız hareket eden şirketlerin desteklenmesi olacaktır. Burada Hazine'nin güzel bir uygulaması var bu durum altında her şey yolunda giderken, biranda bazı şeyleri gevşemek doğru değil ve ben buna katılmıyorum. Sistemin genelinde kârsızlık var belki ama en azından böyle öldük bittik durumu yok. Rasyonalitenin sektöre gelebilmesi için tüm kararların tüm şirketlere tavizsiz uygulanmasıdır. "

Böyle bir pazardan kim çıkarım diyebilir

Sektörde gelinen tabloya bakıldığında konsolidasyonun kaçınılmaz olduğunu fakat Türkiye'de önemli bir probleme dikkat çeken Yıldız, "İlk 10 şirket içinde 9'unun yabancı ortaklı ve ağırlıklı olarak da Avrupa şirketleri. Avrupa'da büyüyen tek pazar Türk pazarı, böyle bir durumda hangi hissedar Türkiye'den çıkıyorum diyecek. Burada ancak birleşme konuşulabilir ama, her şirket bir dünya devi. Bunların birleşmesi çok zor.

Bankanız yoksa ve ilk 10'da değilseniz, ya kendinize niş bir alan bulacaksınız, veya ana hissedar ciddi sermaye ayıracak 3-5 yıl belli bir zararı göze alacak, yatırım bedeli olarak görüp koyacak ve buna göre bekleyecek. Avrupa'daki hissedardan bir euro bile istemek böyle bir durumda çok zor. Hesap ortada, bankanız yoksa, küçük bir oyuncuysanız, her şeyi yaparım deseniz de rekabet gücünüz çok zor" şeklinde konuştu.

Türkiye'de konsolide edenlerden olacağız

Yılmaz Yıldız, Türkiye'ye yatırım konusunda kısa süre önce Çinli ve Güney Koreli firmaların fikir alışverişi için kendileri ile konuştuğunu, Avrupa'dan hala gelmeyen beş altı şirketin olduğunu da söyledi. Yılmaz Yıldız, "Pazarda kimin satıyor olduğu önemli. Türkiye yatırımı olarak Groupama dünyası içinde Fransa dışındaki en büyük 3'üncü ülkeyiz ve stratejik ülkelerden biriyiz. İspanya, İtalya ve Türkiye bu ülkeler grubun stratejik ülkeleri ve yatırımları.

CEO'muz daha önce de açıkladı "eğer stratejik olarak doğru olduğunu düşünürsek ve diğer şartlarda uygun olursa Türkiye'de konsolide edenlerden olacağız" diye resmi bir duruşumuz var. Tabiki bunun konjoktürü, zamanlaması önemli, stratejik olarak bize değer katıyor olması. Mevcut hissedarı olduğumuz şirketler doğal olarak öncelikli tabiî ki. Burada da ‘eğer' in altını çizmek lazım, eğer böyle fırsat çıkarsa. Çünkü en hızlı büyüyen pazar burası. Ana stratejimiz büyümeye devam etmek " şeklinde konuştu.

Tarımda yüzde 100'ün üstünde büyüyoruz

Groupama'nın Fransa'da kökleri tarım kooperatiflerine dayandığını söyleyen Yılmaz Yıldız, " Bizim ana uzmanlık alanımız tarım ve bu nedenle de bu alanda çok güçlü ve iddialıyız. Bakın gelecek tarımda bunu çok net görebiliyoruz. Ana işlerimizden biri tarım. Ülkemizde tarımı Tarsim ve geleneksel tarım diye ikiye ayırmak lazım. Tarsim devlet destekli bir yapı ve çiftçi ÇKS'ye kayıt oluyor, burada primin yarısını devlet ödüyor ve çok düzgün bir sistem. 350 bin kayıtlı çiftçi var ve bunun 200 bini müşterimiz. Biz tarımda yüzde 100'ün üstünde büyüyoruz ve karlılıktan ödün vermeden bunu yapıyoruz. Tarım bizim ana iş kollarımızdan biri. Hem Tarım Kredi Koop'leri ile ki burası Ziraat Bankası'ndan sonra en çok kredi veren kurum. Burada hem koop'la hem de acentelerimizle büyümeye devam edeceğiz" diye konuştu.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir