Envanterimizde kimyasal silah yok

Başbakan Erdoğan, "Türkiye bugüne kadar hiçbir zaman kimyasal silah kullanmak gibi bir durumun içerisine asla girmemiştir ve bizim envanterimizde de kimyasal silah yoktur. Bu ancak Suriye'ye yakışan bir işlemdir" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
 
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin bugüne kadar hiçbir zaman kimyasal silah kullanmadığını, envanterde de kimyasal silahı olmadığını belirterek, "Bu ancak Suriye'ye yakışan bir işlemdir. Suriye kimyasal silahlarla kendi halkını vurmuştur, vurmaya da devam etmektedir" dedi.
 
Başbakan Erdoğan, Danimarka ve Hollanda'yı kapsayan ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu ve gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 
 
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) tarafından geçici hükümetin başbakanı seçilen Gassan Hito ile görüşüp görüşmediğine ilişkin soruyu yanıtlayan Erdoğan, henüz Hito ile görüşmediğini ancak en kısa zamanda bir araya geleceğini söyledi. 
 
Erdoğan, "Başbakan Gassan Hito, aslında bir Kürt arkadaşımız ve Arap-Kürt noktasında herhangi bir tutuculuğu olan bir insan değil. Bu noktada pozitif yanı olan, bundan dolayı takdir gördüğü için zaten burada böyle bir seçimle başbakanlığa layık görüldü. Şimdi de hükümetini oluşturacak, hükümetini oluşturduktan sonra da tabii yoğun bir şekilde inanıyorum ki bu oluşacak yapı, ağırlığını Suriye olaylarına çok daha farklı bir şekilde koyacaktır" değerlendirmesinde bulundu. 
 
Başbakan Erdoğan, Halep'te kimyasal silah kullanıldığının, bu konuda tarafların birbirini suçladığının, Türkiye'ye karşı da suçlamaların bulunduğunun anımsatılması ve kendisine gelen bilgilerin kimyasal silahı kimin kullandığı yönünde olduğunun sorulması üzerine, şunları kaydetti: 
 
"Rejim, Suriye'de Türkiye ile ilgili ne dediğini şu anda zaten bilmiyor, bu konuda tamamıyla ciddi bir istikamet kayması var. Türkiye bugüne kadar hiçbir zaman kimyasal silah kullanmak gibi bir durumun içerisine asla girmemiştir ve bizim envanterimizde de kimyasal silah yoktur. Bunu çok açık, net olarak burada söyleyeyim. Bu ancak Suriye'ye yakışan bir işlemdir. Suriye kimyasal silahlarla kendi halkını vurmuştur, vurmaya da devam etmektedir. Yeri geldiği zaman fosforlu bomba kullanmaya varıncaya kadar bunları kullanmıştır ve bunlar dünya medyasında da yerini almıştır. Bu konuyla ilgili özellikle Türk medyasının yapacağı yayınlar çok büyük önem arz etmektedir. Bunlar, 'yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' noktasından böyle bir politikayla bu şekilde iftira kampanyalarını devam ettiriyorlar, ettireceklerdir. Kesinlikle Türkiye böyle bir seviyeye düşmez. Bu ancak Suriye'deki rejimin karakterini, cibilliyetini gösteren bir olaydır."
 
"Bin düşünüp bir konuşacağımız açıklamalar"
 
Başbakan Erdoğan, İmralı'ya giden BDP milletvekillerinin "geri çekilme sürecinde Meclis'in tarihi misyonu olacağı" yönünde bir mesaj getirdiklerinin belirtilmesi ve "Geri çekilmenin parlamentoda kurulacak bir komisyon gözetiminde olması tartışılıyor, akil adamların rol oynayabileceği söyleniyor. Sayın Adalet Bakanı da Meclis'te de gerekirse yasal düzenleme yapılabileceğini söyledi. Bu misyon ne olabilir, paylaşabileceğiniz bir detay var mı" diye sorulması üzerine, TBMM içerisinde bugüne kadar çözüm sürecine yönelik birçok çalışma yapıldığını, birçok adım atıldığını ancak çözüm sürecine anamuhalefet partisi ve MHP'nin herhangi bir katkısı olmadığını dile getirdi. 
 
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Son dönemlerde BDP'nin bir katkısı varmış gibi bir hava görünüyor ama bunun ne kadar sağlıklı olduğunu göreceğiz. Şu anda yapılan açıklamalar, bana göre, bin düşünüp bir konuşacağımız açıklamalardır. Dolayısıyla ben TBMM'de, Adalet Bakanımın böyle bir açıklama yapıp yapmadığını bilmiyorum. Böyle bir açıklama, farklı bir açıklamadır zannediyorum. Sizin söylediğiniz gibi olmayabilir. Farklı bir konuda, farklı bir yaklaşım olabilir. 
 
Bunun bir defa TBMM'ye getirilip, TBMM'den çözüm sürecine yönelik şu anda gündemde olan konuların görüşülmesi gibi bir şey bizim gündemimizde yok. Biz şu anda bütün gelişmeleri, bütün atılan adımları aramızda değerlendiriyoruz. İlgili bir ekibimiz var, bu ekibimizle bunları konuşuyoruz ve nihai neticeyi de zaten vakti, saati geldiğinde tamamıyla halkımızla milletimizle konuşuruz.
 
Akil adamlar konusunda da ben aylarca önce zaten bir kapı açmıştım. Bu kapıdan birçok girişler oldu ama tabii bu kapıdan girenlerin daha sonra da ifade ettiğim gibi bir hedef kitlesi olması lazım, bir ağırlığının olması lazım. Eğer bir ağırlığı yoksa önüne gelen, hemen durumdan vazife çıkarmak suretiyle 'Ben bir akil adamım' derse olmaz. Onun bir kıymeti harbiyesi olmaz. Bunun bir kıymeti harbiyesinin olması lazım. Şu anda bu konu üzerinde bizler de hükümet olarak bir çalışmamız var. Sadece akil adamlar olarak olaya bireysel bakarsak bu da eksik olur. Olayın hem bireysel boyutu olmalı hem de kurumları temsilen bu akil adamlar arasında insanların bulunması önemli. Çünkü kurumları temsilen, sendikalardı, iş adamlarıydı, bütün bunları temsilen orada insanların bulunması tabii ki bu süreci çok daha olumlu istikamette etkileyecektir. Bu çalışmaları yapıyoruz."
 
"Nevruza gölge düşürecek hareketler olmasın"
 
Nevruz kutlamalarına da değinen Erdoğan, bu kutlamaları haftaya yaymak gibi bazı adımlar olduğunu ifade ederek, "Gönül arzu ederdi ki nevruz 21 Mart, 21 Mart'ta bunların kutlaması yapılsın ve bunu bu ülkede siyasi parti olsun, sivil toplum kuruluşları olsun birlikte yapsınlar, farklı farklı yapsınlar ama buna gölge düşürecek hareketler olmasın. Örneğin pazar günü yapılanlarda bazı yerde arzu etmediğimiz şeyler oldu. Bunlar olmamalı" diye konuştu.
 
Nevruz kutlamalarının bir bahar şenliğine, özgürlük şenliğine dönüşmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Buralarda sevinç olmalı, hüzün olmamalı. Eğer buraya hüzün karışırsa bu nevruz olmaktan çıkar. Çünkü nevruzun içeriğinde bu yok" değerlendirmesini yaptı. 
 
Başbakan Erdoğan, nevruzun içeriğinde diriliş ve hayata baharın canlılığıyla bakışın bulunduğunun, bunun yakalanmasının önemini vurgulayarak, bazılarının bunu farklı bir fırsata dönüştürerek, çıkarımlar elde etmeye çalıştığını, bunun da kendilerinin düşüncelerinin tamamen dışında olduğunu söyledi. 
 
AK Parti Kadın Kolları'nca da nevruz kutlaması yapılacağını dile getiren Erdoğan, bunun bir şenlik havasında geçeceğini ifade etti. Erdoğan, "Asla burada böyle bir gölge yer almayacak. Temenni ederim ki Türkiye'nin değişik yerlerinde yapılacak nevruz kutlamalarında da bu tür şeyler olmaz ve her geçen gün nevruzu şanına yakışır şekilde kutlamaya devam ederiz" dedi. 
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4. yargı paketinin KCK davası ile bir ilişkisi bulunmadığını belirterek, "Bir defa 4. yargı paketinin bu işlerle yakından uzaktan alakası yoktur. 4. yargı paketi, düşünce özgürlüğüyle ilgili. AİHM'deki bizim yoğun biriken davalarla, 'bunları daha minimize nasıl ederiz. Bu sürece yönelik atılması gereken adımlar nelerdir' daha çok buna yönelik adımlardır. Bir defa KCK, MCK filan, falan bu işlerle yakından uzaktan alakası yok" dedi. 
 
Erdoğan, Danimarka ve Hollanda'yı kapsayan ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda açıklama yaptıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. 
 
Bir gazetecinin "Türk çocuklarının ailelerinden koparılıp yabancı ailelere verilmesi" konusundaki sorusuna Erdoğan, "Bundan hiç endişeniz olmasın. Bu gündemimize gelecekte, yalnız konu ile ilgili ben biraz abartının olmasından endişe ediyorum. Yani binlerce filan denilince. Acaba binlerce böyle bir özellikle koruma anlayışı ile alınan çocuk var mı, yok mu? Çok değişik haberler geliyor. Bunları kaynağında inceleyeceğiz, araştıracağız ve biz de soracağız. Herhalde sağlıklı cevabı da alacağımızı ümit ediyorum" yanıtını verdi. 
 
Erdoğan, Hollanda Dışişleri Bakanı Frans Timmermans'ın yaptığı açıklamayı hatırlatarak, bu konuyu Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın muhatapları ile çok daha detaylı görüşeceğini, kendisinin de başbakan ve oradaki Türk topluluklarıyla değerlendirme imkanı bulacağını kaydetti. 
 
"Devam eden KCK davalarıyla ilgili süreçte bir değişiklik olabilir mi? 4. yargı paketinde düzenlemeler yapıldı ama" demesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
 
"Arkadaşlar, konuyu saptırmayalım. Aman gözünüzü seveyim. Bir defa 4. yargı paketinin bu işlerle yakından uzaktan alakası yoktur. 4. yargı paketi, düşünce özgürlüğüyle ilgili. AİHM'deki bizim yoğun biriken davalarla, 'bunları daha minimize nasıl ederiz. Bu sürece yönelik atılması gereken adımlar nelerdir' daha çok buna yönelik adımlardır. Bir defa KCK, MCK filan, falan bu işlerle yakından uzaktan alakası yok. Şunu da söyleyeyim. Biz pazarlığa yönelik hiçbir maddeyi parlamentodan çıkarmayız. Bunu bilmenizi isterim. Yani söylemlerinizde bazı muhalefet ağzını kullanırsanız ben de farklı konuşmak zorunda kalırım ki bu ağız MHP ağzıdır. MHP ağzıyla, bizimle hiç kimse konuşmasın. Çünkü biz kimseyle kalkıpta şehidimizin kanını pazarlık sebebi asla yapmayız. Bunu bilmeniz lazım." 
 
Erdoğan, Ergenekon davasında 64 müebbet hapis cezası ile eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un terör örgütü üyeliği suçlamasından beraat ettiğinin ancak darbe girişiminden ağırlaştırılmış müebbet hapsinin istendiğinin anımsatılması üzerine "Aslında hiçbirisi için yani 'örgüt üyeliğine gerek olmadığı' diyerek o kısım tamamı ile çıkarılıyor. Olay tamamı ile hükümetle alakalı hale getirilmiş, mütalaada görünen bu. Konu ile ilgili olarak şu anda talep edilen ceza noktasında benim düşüncelerim daha önce belli ve şu anda da bir yargı süreci var. Doğrusu burada ben, muhalefet, anahmuhalefet olsun, yavru olsun. Onlar kadar cesur değilim. Onlar gerçekten anayasayı çok daha rahat çiğniyorlar. Ben o kadar anayasayı rahat çiğnemekte muktedir değilim. Daha dikkatli olmak durumundayım. Çünkü, sorumluluğum bunu gerektiriyor. Sorumluluğum gereği olarak daha önce bu konularda ne söylediysem aynı düşüncemin arkasındayım. Böylece sorunuzun cevabını vermiş oluyorum" diye konuştu. 
 
Çözüm sürecine yönelik atılacak yeni adımların bulunup bulunmadığı sorusuna Erdoğan, "Şimdi az önce de söylediğim gibi hakikaten bu bin düşünüp bir konuşmak noktasındaki hassasiyetimiz çok önemli. Bu konuda aslında Türk medyasının üzerine de çok sorumluluk düşüyor. Medyada bazen bakıyorum, köşe yazarları vesaire. Televizyon programlarında konuşuyorlar ama bilerek de konuşuyorlar, bilmeyerek de konuşuyorlar. Ama konuşmak için konuşuyorlar" yanıtını verdi. 
 
Erdoğan, hakim bilgi ve belgelerin kendilerinde olduğunu ancak anamuhalefetin belge ile bilgiyi karıştırdığı bir ortamda yaşanıldığına dikkati çekerek, "Böyle bir ortam içerisinde herhalde oralardan da aldıkları bazı yalan yanlış bilgilerle onlar da yorum yapıyor. Ondan sonra sıkışınca da 'Eee. gelsin bizi hükümet Meclis'te görevlendirsin' diyorlar. Bakın arkadaşlar. Biz çözüm süreci veya terörle mücadele konusunda, yine söylüyorum, anamuhalefete herkes kapısını kapattı, biz kapımızı açtık. Geldiler konuştuk. 3 arkadaşa, 3 arkadaşı. Dedik ki, 'Gelin 3 arkadaşımızı görevlendirelim, sizde biz de. Çalışsınlar.' Ne var ne yok, orada hepsini bunların öğrenme bilme imkanı olacaktı" ifadesini kullandı. 
 
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Ama anamuhalefet bize iki ay dediler ama o iki aydan sonra neredeyse 6 ay oldu. Hiç bir dönüş olmadı. Geçenlerde açık söyleyeceğim, yine bize bir talep geldi. Bu telepte de 'bir kişi ben görevlendireyim, bir kişi de CHP görevlendirsin. Arada bir iletişimle bu süreci başlatalım' dediler. Ben bu konu ile ilgili olarak da Beşir beyi görevlendirdim. Kendileri de 'Filanca ismi biz görevlendirdik' dediler.  Şimdi gazeteciler bu bilgileri çok çabuk yakalarlar. Siz yakalayacaksınız. Ben şimdi size şifre verdim. Beşir bey o zatı aradı, görüştü. 'Ben size döneceğim' dedi. Hala dönecek. Şimdi bunları anlamak mümkün değil. Sadece bunlar, 'dostlar alışverişte görsün' deyip piyasada konuşuyorlar. Ama ben de ne diyorum. Bunu açıklarım. Geçenlerde malum Milliyet Gazetesinde olan olayla ilgili ne dedim? 'Bunu özellikle medya ararsa bulur ve açıklar.' Ne oldu. İş bize kalmadan açıklandı mı? Açıklandı. Ama neye, çaycıya garsona gitti o ayrı mesele. 'Ama bizden çıktı' dediler sonunda. 'Ama milletvekilinden çıkmadı' dediler. Eğer araştırırsanız belki oraya da bunun ucu dayanabilir. Bakın bunu da söyleyeyim. Her şeyi de benden istemeyin. Olur ya yazacağımız hatırata da malzeme kalsın."