Erdoğan Kılıçdaroğlu'na yüklendi

Grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Kılçdaroğlu'na yüklenerek; "Güya 28 Şubat'ın üstünü örtecek soruşturmayı sulandıracaklar" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu şunu anlamalı, aynı anda hem Ergenekon'un avukatı hem darbe karşıtı olunmaz. 'AK Parti'yi 28 Şubat üretti' diyerek, güya 28 Şubat'ın üstünü örtecek soruşturmayı sulandıracaklar" dedi.

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Baas'çı" olduğunu söyledi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirdi. Suriye'deki Baas rejimiyle benzer zihniyeti, benzer kafayı taşıyan birinin kendilerine dış politika konusunda tavsiyede bulunamayacağını, yol da gösteremeyeceğini belirtti.

"Sayın Kılıçdaroğlu sen Baasçı'sın" diyen Erdoğan, kendi ülkesini, kendi ülkesinin ekonomisini kötüleyen birinin kendilerine "Pembe İncili Kaftan"dan söz edemeyeceğini ifade etti. Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu bize, bizim en iyi bildiğimizi tavsiye etmekten vazgeçsin, gitsin, önce kendisi, Ömer Seyfettin'in 'Diyet' adlı hikayesini bir okuyuversin. O hikayeyi okursa, Sayın Kılıçdaroğlu orada bizzat kendisini görecektir. Sayın Kılıçdaroğlu, o hikayede, diyetini ödemeyen bir insanın, özgür olamayacağını görecektir" diye konuştu.

Erdoğan, geçmişiyle yüzleşmediği sürece, geçmişin diyetini ödemediği sürece, CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturmasını isteyenlere diyet borcunu ödemediği sürece, Kemal Kılıçdaroğlu'nun darbelere karşı çıkamayacağını, darbelerle hesaplaşamayacağını söyledi. "Sayın Kılıçdaroğlu en başta şunu görmeli, şunu anlamalıdır: Aynı anda hem Ergenekon'un avukatı, hem de darbe karşıtı olunmaz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"(AK Parti'yi 28 Şubat üretti) diyerek, güya 28 Şubat'ın üstünü örtecek, soruşturmayı sulandıracaklar. Sene 97, AK Parti nerede? Yok. AK Parti 2001'de kuruldu. AK Parti'yi bu millet üretmiştir. Nerede, Afyon'da. Biz oradan yola çıktık. Peki sizi o genel başkanlık koltuğuna kim oturttu? Kaset komplolarının ardından sizi oraya kim getirdi, siz önce bununla yüzleşin. Bir taraftan Genel Başkanı'nı ziyarete gidiyorsun, 'ben aday değilim' diyorsun çıkınca, ertesi sabah daha 24 saat geçmeden adaylığını açıklıyorsun. Bu millet ne söylediğinize değil, ondan önce ne yaptığınıza bakar. Ben tabii merak ediyorum, bu CHP nereye gidiyor diye. CHP'ye gönül veren kardeşlerim buna dikkat etsinler, CHP nereye gidiyor, bu soruyu sorsunlar.

AK Parti'yi 28 Şubat imal etti diyemezsiniz

28 Şubat'a selam duracaksınız, 27 Nisan'a selam duracaksınız, 27 Mayıs darbesinden övgüyle bahsedeceksiniz, sonra da çıkıp, 'AK Parti'yi 28 Şubat üretti' diyeceksiniz. Bu ülkede darbelerin küvezinde sadece CHP yetişmiştir, üremiştir. CHP;den başka hiç kimse darbelerden nemalanmamıştır. Kusura bakmayın, hiç kimseyi inandıramazsınız. Daha ilk günden, 28 Şubat soruşturmasının başladığı anda intikam kelimesini telaffuz edenler, milyon kere de darbe karşıtıyım deseler de samimiyetlerine kimseyi ikna edemezler. Burada tekrar ediyorum; Biz, intikam duygusu içinde asla değiliz. Süreç, hukuki bir süreçtir; Hukukun gayesi de intikam almak değil, adaleti tesis etmektir. Ucu her nereye varıyorsa, kime ulaşıyorsa, sorumluların ortaya çıkarılması ve yargılanması için biz üzerimize düşeni yaparız ve yapmaya da devam edeceğiz. Niye, çünkü halkımıza gittik. 12 Eylül'de halkımız bize yüzde 58 ile bu görevi verdi, 'Bu işi çözün, halledin' dedi."

İki tane kitaptan yola çıkarak, 1940'larda yüzlerce kitabın yasaklanmasını meşru göstermeye çalışmak yüzsüzlüğün ta kendisidir. Karanlık geçmişinizle gurur duyabilirsiniz, buna bir şey demeyiz. Karanlık geçmişiniz hakkında, tıpkı Dersim konusunda olduğu gibi susabilirsiniz, buna da bir şey demeyiz. Ama, zulüm ve baskıyla dolu karanlık geçmişinizi meşrulaştırmaya kalkarsanız, orada biz de belgelerle size gereken cevabı veririz."

"Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşlığı yaptığı zat, eski Cumhurbaşkanı..."

Erdoğan, tarihin, "çok enteresan tevafuklarla dolu solduğunu" belirterek, kendilerinin CHP döneminde camilerin satıldığını, kapatıldığını, ahıra çevrildiğini söylediklerinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun buna şiddetle itiraz ettiğini söyledi. "Ben bu zatın kılavuzunun kim olduğunu bilmiyorum" diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bize itiraz etmekle kalmadı, değerli bir ilim adamı ve makamı saygın olan Diyanet İşleri Başkanımıza da nezaketi aşan ifadelerle, son derece münasebetsiz bir üslupla, edep dışı bir uslupla dil uzattı. Şimdi, burayı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun özellikle dinlemesini, bilmediği, bilmeden konuştuğu tarihini öğrenmesini tavsiye ediyorum. Şu anda Sayın Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşlığı yaptığı bir zat var. Eski Başbakanlardan, eski Cumhurbaşkanı. Biliyorsunuz, bu zat, şapkasını kaptırmaz, şapkasını alır gider ama 12 Haziran seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile al takke ver külah yapmaktan kaçınmadı.

Camilerin kapatılması 1935'de başladı

Recep Tayyip Erdoğan, 1926-1950 yılları arasında CHP dönemine ait, camilerle ilgili 9 belgeyi açıkladı. Erdoğan, 1926-1950 arasında 513 cami, çoğunun üzerinde cami olan 327 arsa, bin 70 mescitin satıldığını belirterek, "Bunlarla birlikte, kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet hayrat vakıf taşınmazının satışı gerçekleştiriliyor" dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Balıkesir'den, Çavuş lakaplı M. Altınöz'ün Yeni İstiklal Gazetesi'ne, çok manidar olan bir mektup gönderdiğini söyledi. Erdoğan'ın okuduğu mektup şöyle:

"Sayın muhalefet lideri İnönü son konuşmalarında, 'Cumhuriyet Hükümetleri döneminde hiç bir cami ve mescit kapatılmamış, ibadete açık tutulmuştur' diye milletin gözünün içine baka baka, utanmadan ve sıkılmadan bu yaştan sonra yalan söyleyerek ve hakikatleri tahrif ederek milleti yanıltmak istemektedir.' Balıkesir vilayetinde, Zağanos Camii müstesna, bütün camiler kapatılmış, içlerine ot, saman, hayvan semeri, postal, askeri malzeme depo edilmiştir. Bu millet bir daha, CHP'yi her ne pahasına olursa olsun tekrar başına geçirip; eski aç, sefil ve perişan günlerine dönmek niyetinde değildir. Devirler değişti paşam, kafalar değişti. Paşam, arayıp arayıp bulamadığın saf ve aptal köylü kalmadı, hepsi gözünü dört açtı, seni de senin devrini de gördü ve bugünün kıymetini daha iyi anlıyor. Senin zamanında çarık alamayan köylü, şimdi ayakkabı giyiyor. Senin zamanında çul, çuval, yamalı, yırtık pırtık gezen köylü bugün ekstra kumaş giyiyor. Bizi artık rahat bırak, şimdi kazandığımız hürriyeti bize çok görme paşam. Allah'tan size insaf ve merhamet, millete de sabru celadet ihsan eylemesini dua ederim çok muhterem paşam."

9 belge

Erdoğan, camilerin kapatılması, müzeye, depoya çevrilmesi, metruk halde bırakılarak ahırlara dönüşmesi ve bu değişim ile dönüşümün 19 Kasım 1935'te çıkarılan bir yasayla başladığını ifade ederek, elindeki 9 belgeyi açıkladı:

"Belge 1: Camilerin satışını mümkün hale getiren yasa-Resmi Gazete. Çıkarılan kanunda şu ifade var: -Sayın Kılıçdaroğlu belge konuşuyor- Tasnif harici cami ve mescitler ulusal mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır. Bu kanunun çıkmasının ardından, Türkiye'nin hemen her vilayetinde, her kasabasında, camiler kapatılmaya başlanıyor. Bakın, nerede ne kadar caminin kapatıldığı, satıldığı, farklı amaçlar için kullanıldığını gösteren bir cetvel var.

Belge 2: Cetvel. 1926-1950 arasında 513 cami satılıyor. 327 cami arsası ki bunların da çoğunun üzerinde cami var, bunlar da satılıyor. Bin 70 mescit satılıyor. Bunlarla birlikte, kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet hayrat vakıf taşınmazının satışı gerçekleştiriliyor. Bunların tamamının belgeleri, delilleri de elimizde. Ben burada, Sayın Kılıçdaroğlu'na bu yüzlerce sayfalık belgeden sadece bir kaçını gösteriyorum.

Belge 3: Bakanlar Kurulu kararı. Sivas'taki Ulu Caminin, bakım ve onarım giderleri devlet bütçesinden ödenmek şartıyla, devlet müzesi yapılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı'na tahsisi; adı geçen bakanlığın isteği üzerine Bakanlar Kurulunca 9 Mart 1948 tarihinde kararlaştırılmıştır. İmza, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü."

"Belge 4: Vakıflar Umum Müdürlüğü'nden Tekirdağ Valiliği'ne. Satılmasına vekiller heyetince -yani Bakanlar Kurulunca- karar verilip tebliğ edilmiş ve edilecek olan cami ve mescitlerin satış ilanlarının mevkii, mahalle ve sokak ve vakfı adı tasrih edilmek sureti ile harap vakıf bina şeklinde neşrettirilmesi, cami, mescit yeri denilmemesi saygı ile rica olunur. Görüyorsunuz, bunlar millet uyanmasın diye yapılıyor. Çünkü millet uyansa CHP'nin akıbeti tehlikeli olacak. 17 Ocak 1938.

Cumhuriyet tarihinde yanıklı iz bıraktı

Belge 5: Vakıflar Genel Müdürlüğü, Başbakanlığa önemli ve acele notuyla bir yazı gönderiyor. Yazıda aynen şu ifadeler var: Tarihi ve mimari bakımdan çok değerli olan Üsküdar'da Atik Valide Camii ve müştemilatından Atik Valide Tekkesi ile Çinili'deki Efgan Tekkesi, Milli Müdafa Mükellefiyeti Kanunu hilafına, vakıflar müdürlüğüne haber verilmeksizin işgal edilmiş ve yapılan teşebbüs sonunda yalnız Efgan Tekkesi'nin havuzlu odası boşaltılarak içinde hayvan bağlı bulunan Atik Valide Tekkesi odalarının işgaline devam edilmekte bulunmuştur. Bu eserler ve Efgan Tekkesi'nin havuzu emsalsiz ince ve kıymetli yadigarlardır. Bunca tebligata karşı vuku bulan bu gibi tecavüzler şüphesiz ki layıksız ve acıklıdır. Üsküdar'da bir kaç hayvan alacak kiralık bina bulmak zor bir şey değildir. Cumhuriyet tarihinde yanıklı iz bırakacak olan bu gibi hallere son verilmesinin icabedenlere tebliğine müsaade buyrulmasını önemle arz ve rica ederim. Vakıflar Umum Müdürü. Evet. İşte, buna benzer çok sayıda hadise, bu yazıda da ifade edildiği gibi, Cumhuriyet idaresi tarihinde maalesef yanıklı iz bırakmıştır.

Bir başka Belge: Karacabey Kasabasından bir vatandaş, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne dilekçe yazıyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu dilekçeyi Başbakanlığa gönderiyor. Tarih, 27 Eylül 1941. Karacabey Kasabası halkından Behçet Öner tarafından gönderilen tel yazıda, kazada mevcut camilerin tamamen ciheti askeriyece işgal edildiğinden bahisle, ramazanda cemaatle namaz kılınmak üzere cemaati çok olan Ulu Camii'nin tahliyesi istirham edilmektedir. Evet. Karacabey'de Ramazan'da namaz kılacak yer kalmıyor ve vatandaş, bir tane olsun caminin tahliye edilmesini istiyor. Ona da müsaade etmiyorlar. İkinci Dünya Savaşı'nı bahane edip, camileri askeri amaçlarla kullanan dönemin Hükümeti, camilere gereken hürmeti göstermediği gibi, buraları tahrip ederek tarihi eserlere de çok ciddi şekillerde zarar veriyor."

Kılıçdaroğlu'nun bundan haberi yok

Başbakan Erdoğan, 7. belgeyi de şöyle açıkladı:

"Belge 7: Gaziantep'teki Selim Efendi Camii, ne olmuş biliyor musunuz? Ama Kılıçdaroğlu'nun bundan haberi yok. Cumhuriyet Halk Partisi'ne satılmış. Çok manidar. CHP burayı teşkilat binası olarak kullanıyor. Buyurun belge burada.

Belge 8: Edremit'teki Yıldırım Camii, üzerine halkevi yapılmak üzere CHP'ye satılıyor. 300 lira bedel mukabilinde CHP'ye satılıyor. Ama Sayın Kılıçdaroğlu'nun bunlardan haberi yoktur. Çünkü kılavuzları başka şeylerle uğraşıyor. Kendisi, 'geceleri dikkatli geçirin' diyor ama geçirmiyorlar.

Belge 9: Osmangazi İlçesi, Tophane Mahallesindeki cami, bando ve muhafız birliğine teslim ediliyor. O döneme ait, yüzlerce gazete kupüründen biri: 20 Nisan 1936. Gazetenin adını da vereceğim, Cumhuriyet Gazetesi. Nasıl? 'Bu ne insafsızlık. Seferihisar'da tarihi bir cami ahır yapılmış.'

Bu dosya içinde, tek parti döneminde camilerin satışına, depo olarak kullanılışına, ahır yapılmasına, ağıl yapılmasına, halkevi ve parti binası yapılmasına dair onlarca, yüzlerce haber kupürü bulunuyor. Şurada. Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, önce Diyanet İşleri Başkanımızdan, o makamdan özür dile. Bakın senin, sana değer vererek, Kutlu Doğum haftalarına çağıran bir Diyanet İşleri Başkanı'na, 'Edebe, adaba, mugayir bir şekilde onurun varsa bunları açıkla' diyorsun. Bunları gel bize sor. Ben de şimdi özellikle grup başkanvekili arkadaşlarımı göreve çağırıyorum: Bunları Meclis gündeminde kayda girin. İşte belgeler burada. Bunun cevabını verecek makam Diyanet İşleri Başkanlığı değil. Camilerden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu değildir. Camiler, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün mülkü durumundadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, camilere sadece hizmet verir. Yani orada imamını, vaizini, müezzinini, kayyımını, bunları alır, adete işletir. Ama bu adamlar bunu bilmiyor ki. Birileri Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan cevabını istiyor. Bunun cevabını verecek olan merci vakıflardır, buradan bunu isteyeceksin, yani bizden isteyeceksin.

Kendisine de diyorum ki yanlış adres seçtin. Diyanet İşleri Başkanı'ndan ve makamdan özür dile. Bu ülkede ayrımcılığın tarafı olmadığını ortaya koy ama ne dersen de bu konuda yerin belli. Yurdun belli, her şeyinle ortadasın. Bunu zaten bütün tavırlarınla ortaya koyuyorsun. Ama bunu söylemek bana düşmez. Çünkü AK Parti, 75 milyonu kucaklayan bir parti, 780 bin metrekarelik vatan topraklarını kucaklayan parti olarak, bunu söylemek bana düşmez. Bunu özellikle şu televizyonlarda tartışma yapanlar, köşe yazılarında yazanların ortaya koyması lazım. Sayın Kılıçdaroğlu, sen tarihinle gurur duymayı bırak da tenezzül edip önce tarihini öğren. Okumaya vaktin yoksa git, 12 Haziran'daki yol arkadaşın olan o zatın dizinin dibine otur, o sana CHP tarihini çok iyi anlatacaktır. İstediğin kadar inkar et, istediğin kadar pişkinliğe vur; senin tarihin, bu milletin yüreğinde hiç silinmeyecek yanıklı iz bırakmıştır. Bunları belgeleriyle ortaya dökmeye devam edeceğiz. CHP zulmünü tüm boyutlarıyla anlatmayı sürdüreceğiz. Değişmeyen, değişemeyen CHP'ye, kendi tarihini yine biz öğreteceğiz. Onun için tabi nereye yanaştığını çok iyi düşünmesi lazım. Eğer bunu iyi düşünmezse anında cevabını arkadaşlarımdan da bizden de alacaktır." AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu'nun yeğeni Eylül Ergün, Başbakan Erdoğan'a bir demet papatya verdi. Erdoğan, yanına gelen AK Parti Amasya Milletvekili Naci Bostancı'nın 10 yaşındaki kızı Zeynep Bostancı'yı da sevdi.


(AA)