Ertekin'in savunması tamamlandı
Ergenekon" davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in savunması tamamlandı.
İSTANBUL - "Ergenekon" davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in savunması tamamlandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Ertekin, iddianamede, "Enternet" grubunun sahibi olduğu, çeşitli gazete, internet sitesi ve televizyonlarda sözde örgütün amacı doğrultusunda yazı, yayın ve propaganda faaliyetleri yaptığı, örgütün amaç ve faaliyetlerine uygun olarak medyayı ele geçirmek için faaliyetlerde bulunduğunun ifade edildiğini belirtti.
"Enternet"in, kendisine ait bir internet sitesi olmadığını, bunun, resmi ortaklığı bulunan Sofya'da kurulu bir şirketin unvanı olduğunu dile getiren Ertekin, internet üzerinden resmi üyesi olduğu bu gruba hitaben aylık strateji yazıları yazdığını söyledi.
İnternet ortamında paylaştığı araştırma ve yazılarının içeriğinde, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden fikir ve düşüncelerin yer almadığını ifade eden Ertekin, internet ortamındaki yazılarının, ticari şirketiyle ilgili strateji ve milli duygu yazıları olduğunu kaydetti.
"Baydemir'in kafasına sıkmak istemedim"
Diyarbakır'da 8 kişinin öldüğü patlamayı duyunca üzüldüğünü ve arkadaşı kolordu komutanını telefonla arayarak durumu sorduğunu ifade eden Ertekin, telefonda konuşurken Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında "kafasına sıkmak lazım" şeklinde bazı sözler sarf ettiğini anlattı.
Ertekin, bunların "haddini aşan" sözler olduğunu dile getirerek, "Bu, gidip de kafasına sıkmak anlamına gelmesin. Hiç kimseye sıkmak istemedim. Bu olayın ardından yaşanan duygudur. O an için söylenmiştir. Mahkemeden özür diliyorum. Onları saf ettiğim için utanç duyuyorum" dedi.
Ertekin, oy verdiği bir parti için halkı silahlı isyana tahrik etmeyeceğini belirterek, "Memlekete hizmet etsin diye yardım ettiğim arkadaşlarıma karşı bir cephe oluşturmuş gibi suçlanmaktayım" diye konuştu.
"En iyi Kürt ölü Kürt'tür" şeklindeki mesajı da açıklayan Ertekin, bunu, bir avukata, suç olup olmadığını öğrenmesi için gönderdiğini söyledi.
Bu davanın tutuksuz sanıklarından Semih Tufan Gülaltay'ın kardeşi Emre Gülaltay hakkında yakalama emri bulunmasına rağmen yerini yetkili makamlara bildirmediğine ilişkin iddiayla ilgili de Ertekin, Gülaltay ile Çin'de düzenlenen uluslararası bir fuarda, kendisine tercümanlık yapan kişi aracılığıyla tanıştığını anlattı.
Arandığını ve soyadını bilmediği Emre Gülaltay'ın kendisiyle ilgilenmesine çok sevindiğini dile getiren Ertekin, "Temiz yüzlü bir kişi. Türkiye ile ilgili konuşmalar yapıyordu. Hoşuma gitti. Akşam yemek yedik. Daha sonra da görmedim. Beni telefonla arayarak, Çin iş adamları derneği kurduklarını, bunun Türkiye'deki başkanı olup olmayacağımı sordu. Araştırınca, Türkiye'de bu derneğin başkanı olduğunu öğrendim. Kabul etmedim. Zaten Çin'den geldiğim akşam gözaltına alındım. Arandığını bilmiyordum, bilseydim de böyle bir şey yapmazdım. Çünkü Çin'de başıma ne geleceğini bilemezdim" şeklinde konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) mensup şahıslara ilişkin kendisinde bulunan telefon listesinin çok normal olduğunu ifade eden Ertekin, iş adamı olduğunu, Özal ailesine danışmanlık yaptığını, bu nedenlerle bir generalin telefonunun kendisinde bulunmasının doğal olduğunu kaydetti.
Ertekin, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının da bu telefon listesinin TSK'ya ait resmi bir belge ve bilgi statüsünde olmadığını bildirdiğini ifade etti.
Dekoratif amaçlı bulundurduğu süs eşyalarını, antika merakından dolayı yurt içi ve dışında yaptığı seyahatlerde aldığını anlatan Ertekin, el konulan bu eşyaların orijinallerinin iade edildiğini, ancak kalıp olarak hazırladıklarının tabiat varlığı diye tutulduğunu öne sürdü.
Ergun Poyraz'dan, MİT çalışanına imalı suçlama
Duruşmada, tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz, MİT'ten, Cemal Alpaslan Ertuğ'un kurumda hangi tarihte görev yaptığı, görevine devam edip etmediği, bu kişinin Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın bürosunu donatıp donatmadığının sorulmasını istedi.
Tuncay Güney'in, Ertuğ tarafından MİT İstanbul Bölge Müdürlüğüne teslim edilip edilmediğinin sorulmasını isteyen Poyraz, Ertuğ'un Danıştay saldırısında yer alıp almadığının, Mehmet Eymür ile ilişkilerinin sorulmasını talep etti.
Poyraz, Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesine ilişkin soruşturma dosyasının da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından getirtilmesini istedi.
Tutuklu sanık Nusret Senem, Başbakanlık'tan dava dosyasına gönderilen Kutlu Savaş'ın hazırladığı raporun 19 sayfasının eksik olduğunu, 42 paragrafının da çıkarıldığını öne sürdü.
Söz konusu raporun 1997'de tüm basın mensuplarına dağıtıldığını ve haber olarak yer aldığını belirten Senem, "Raporun yeniden eksiksiz ve sansürsüz olarak gönderilmesini istiyorum. MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğünden de raporun eksiksiz ve sansürsüz bir örneği var ise gönderilmesi istensin" dedi.
Tutuksuz sanık Vedat Yenerer söz alarak, tutuklanmasına neden olan ve basında "vahim nitelikli" olarak yer alan tüfeğe ilişkin Adli Tıp Kurumunca hazırlanan raporda, bu silahın 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu kapsamında bulunmadığının bildirildiğini söyledi.
Polis kriminal laboratuvarı tarafından tüfeğin "vahim nitelikli" olduğuna dair rapor hazırlandığını belirten Yenerer, "Ben cezaevindeyken dayım benimle ilgili konuştuğu sırada, 'Vedat'a yapılan haksızlığa dayanamıyorum' deyip, kalp krizi geçirerek ölmüş. Bunu cezaevinden çıkınca öğrendim. Bunun sorumlusu bana bu tertibi kuranlardır" dedi.
"Tuncay Güney'in mülakat cd'lerinde oynama"
İşçi Partili sanıkların avukatlarından Mehmet Cengiz de Tuncay Güney'e ait 2001 yılındaki mülakatın kayıtlarının bulunduğu ikinci CD'yi LCD ekrandan mahkeme heyetine gösterdi. Yavaş modda izletilen CD'nin 6. dakikasının ilk saniyesinde Güney'in yerinde başka birinin oturduğu görüldü.
Güney'in 2001'de yapılan mülakatına ilişkin görüntü kayıtlarının bulunduğu CD'lerde kesintiler olduğunu ifade eden Cengiz, "CD'nin 6. dakikasının 1. saniyesinde Tuncay Güney'in oturduğu koltukta başka birinin oturduğunu tespit ettik. Bu kişi, o dönemde organizede çalışan komiser Alper Özdemir'dir. Yani bu kasetler orijinal değildir. Kesintiler yapılmıştır. Bu haliyle delil değeri de yoktur" dedi.
Taleplerin ardından söz alan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşoğlu'nun tahliyesini istedi.